- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CUMHURİYET’İN OLMAZSA OLMAZLARI
Büyük bir dünya savaşını ardında bırakmış olan Avrupada yaralar hafiften sarılmaya başlarken, sonraki yıllara damga vuracak olan siyasi aktörler tarih sahnesinde yerlerini almaya başlamışlardı.
Dünya on altı yıl sonraki ikinci dünya savaşına sürüklenirken 1923 yılı kıvılcımların atıldığı bir yıl olacaktı Anadolu topraklarında.
Tarihin hangi penceresinden bakarsanız bakın, krallarla papalar ya gücü korumak için ya da onu ele geçirmek için çekişirler. Her memleketin mutlaka haini vardır. İnanın bizdeki kadar haini çok olan başkaca bir ulus yoktur.
Dört yanımız ateş çemberi içindeyken, İngiliz, Fransız, İtalyan, Ermeni, Yunan ve Rum çizmeleri altındayken Anadolu. Yakılıp yıkılırken. Viraneye döndürülürken bacası söndürülen evler. Yaş farkı gözetmeden tetiğe basan düşman eller, alıp giderken içimizden birilerini. Ve tarih sayfalarını kızıla boyarken tecavüze uğrayan anaların kızların ve göz pınarları kurumuş ihtiyarların kanları.
*
Ekim 1919 dan Nisan 1920 ye kadar Osmanlı hanedanlığından ve İngiliz generallerinin emirleriyle Biga, Gönen, Susurluk ve Balıkesir yörelerinde topladıkları kuvvetlerle buralarda isyan ateşi yakıyordu Anzavur Ahmet.
Yunanlıların kayığına binen Çopur Musa Afyon’dan bağırıyordu din elden gidiyor diye. Cephenin hemen dibinde böyle velvele hüküm sürüyordu cahil beyinlerde.
Bir aşiretin başına geçen Ali Batı İngilizlerin sözleriyle Kürdistan devleti kurmaya yürüyordu Nusaybin’e. Ve Mardin ateşler içinde.
1920’lerin Nisan ve Mayıs aylarında İstanbul ve İngiliz hükümeti para ve silah desteğiyle Çerkez Koçi ve arkadaşlarına Düzce Bolu Beypazarı ve Gerede de yaktırmışlardı aynı ataşı.
Konya Valisi Cemal Bey ve İngilizlerin papazı ile iş tutan Bozkırlı Zeynel Abidin aldıkları yardım ve direktiflerle Bozkıra girmiş karşı çıkanları da oracıkta öldürmüşlerdi.
Başka bir Kürdistan kurmak isteyen Bahtiyar aşiret reisi Cemil Çeto İngilizlerin tezgahından geçen isyan ateşiyle köstek olanlardandı.
Düzenli orduya tahammül edemeyen ya da beklentilerini alamayan Çerkez Ethem ve kardeşleri mücadelenin en ateşli günlerinde Yunanlılara sığınmışlardı.
*
Erzincan ve çevresinde yedi aşiret reisi Nisan 1921 de Ankara’ya bir mektup göndererek doğuda bir Kürt vilayeti kurulması ve başına da bir Kürt vali atanmasını isteyecek kadar cüretkar olan Koçgiri’yi ve on beş cephede döktüğü kanları da unutmamak gerekir.
Kasım 1920 de Çumra nahiyesini ele geçirip Konya’yı ateşe veren Delibaş Mehmet de var bu hikayenin içinde.
Kurtuluş savaşı sırasında Yunanlıların kışkırtmasıyla Pontus devleti kurmak hayalıyla Ermenilerle birleşip Samsun, Merzifon, Tokat, Vezirköprü, Çarşamba, Ladik ve Amasya da akla sığmayacak yapılan vahşetlerin bazılarını çoğunuz duymuşsunuzdur.
Çapanoğlu Edip ve kardeşi Celal Yozgat’ta yakar emperyalistlerin istediği isyan ateşini. Ve bunu duyan ve cesaret alan Damat Ferit destekli Zileli dava vekili Ali Bey ve görevden alınmış nahiye müdürü Naci ve İhsan Beylerin topladıkları adamlarla verdikleri isyan ateşleri çevremizi sarmış emperyalist güçlerin emir ve direktifleriyle Anadolu topraklarında kendi soydaşlarına yaptıkları soysuzluklardır.
*
Sizin anlayacağınız düşmana akıl öğreten müftülerin, yol gösteren köy ağalarının, her gelen yağmacıyla koşusunun malını talan eden kasaba eşrafının, asker kaçaklarını koynunda saklayan zinacı kadınlarla, frengiden burnu çökmüş sahte sofuların ve cami avlusunda oğlan kovalayan softaların, düşmanla iç içe olmuş eşkiyaların hortladığı bir yer olmuştu Anadolu.
Düşmanla dövüşürken arkadan kalleşçe hançerlenen nice umut ve fikir dolu Türk gencine mezar olmuştur bu topraklar.
Cumhuriyetin olmazsa olmazları vardır. Çağdaş erdemli ve onurlu olmak. Tam bağımsızlık çemberini tamamlayamayan ülkeler bu daire düzlemi içinde emperyalistlerin oryantali olmak durumundadırlar.
*
İrade ve özgürlüklerinden vazgeçmeye razı olan bir ulusun sonu felakettir diyen Ulu Önder, hürriyetin eşitliğin adaletin dayanak noktası milli egemenlik diyerek ülkedeki huzur ve asayiş birliğinin sağlanmasında ne denli vazgeçilmez bir unsur olduğunun altını o günlerde çizmiş. Din ile yatıp kalkarken insanlık unsurlarını abdesthanede unutanlar, Milli değerleri ayaklar altına alıp devleti devlet yapan üzerine yüklediği görev ve sorumluluğu fantezi sanan vicdan körü insanlar ,
Maddi manevi yıkıma uğramış toprakların arasından 29 Ekim 1923 de filizlenip doksan yedinci yılına geldiğimiz Cumhuriyetin insanlığımıza saymakla bitmeyecek kazanımlarını inkar etmenin acizliği içinde daha ne kadar komik olabilirler.
Bayramımız kutlu olsun.
Kalın sağlıcakla.
29 Ekım 2020 /Hayrullah Cırık
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.