- 260 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜN BATIMI CİNAYETLERİ BÖLÜM- 12
GÜN BATIMI CİNAYETLERİ
BÖLÜM- 12
Büşra, Heval’le Hansa’yı yanına çağırarak, telefon idaresinden bilgisayara düşen dökümleri incelemeye başladılar. Remziye ile Osman’ın yaptıkları konuşmalar bayağı düşündürücü gelmişti. Büşra,
‘’ Konuşmalardan anladığım, Muammer ve arkadaşlarının öldürülmesinde, Remziye’nin de parmağı var.’’ Heval,
‘’ Ne çare ki bu konuşmalara dayanarak, Remziye’yi sorgu odasına alamayız. Elimizin çok daha kuvvetli olması lazım.’’ Büşra,
‘’ Gelelim Sena’nın bıraktığı nota, onları aramak iğne ile kuyu kazmaya benzeyecek. Tıkandık kaldık.’’ Hansa,
‘’ En iyisi hata yapmalarını bekleyelim. Kahveden aldığımız adamlardan da bir şey çıkmadı. Onları daha fazla tutamayız.’’ Büşra,
‘’ Beklemekten başka çare yok. Devriyesi olanlar devriyeye çıksın.’’
Ertesi gün sabah kahvaltıdan sonra, Sena’nın ilk işi Osman’ı aramak oldu.
‘’ Alo Osman Abi, cevabını merakla bekliyoruz?’’
‘’ Bekliyoruz derken Sena?’’
‘’ Annemde yanımda.’’
‘’ Tamam, kızım geleceğim ama sizde dikkatli olun. Mümkün olduğu kadar dışarda görünmeyin.’’
‘’ Merak etme mecbur olmadıkça dışarıya çıkmayız. Sende bizi fazla bekletme. Telefonu kapatıyorum. Akşama görüşürüz,’’ dedi ve telefonu kapattı.
Akşam saat sekize doğru, kapının zili çaldı. Kapıyı açmadan camdan baktım. Sabahtan beri heyecanla beklediğimiz misafirimiz kapının önünde dikiliyordu. Acele etmeden kapıyı açtım. Çok centilmen adammış, elinde bir demet çiçek vardı. Kapıyı açtım ve içeri davet ettim.
‘’ Hoş geldin Osman Abi.’’
‘’ Hoş gördük Sena.’’
Salona geçtik, annem salonun ortasında ayakta bizi bekliyordu. Yüzünde bir tebessüm oluştu. Beynimde bir şimşek çaktı. İkisinin de bakışları bir başkaydı. Yok, canım olamaz diye düşündüm. Bunlar bayağı, bayağı birbirlerine âşıklar ama nasıl olur? Demek oluyormuş Haydi hayırlısı.
‘’ Bizi kırmayıp geldiğiniz için çok teşekkür ederiz Osman Bey. Sizin hakkınızı hiçbir zaman ödeyemeyiz.’’
‘’ Bakın Remziye Hanım siz çağırdığınız için değil, ben istediğim için geldim.’’
‘’ Bu daha da iyi. Buyurun masaya geçelim sanırım açsınızdır.’’
‘’ Doğrusu sabahtan beri bir şey yemedim.’’
Yemek çok güzel geçti, Osman Beyin bu kadar esprili biri olduğu aklımın ucundan bile geçmezdi. Saatin on iki olduğunu hiç birimiz anlayamadık. Osman Abi yola çıkmak için hazırlanmaya başladığını gören Sena, karşısına dikilerek,
‘’ Nereye gidiyorsun Osman Abi? Bu saatten sonra, belediyenin bozuk arabaları bile çalışmıyor. Sana odalardan birini hazırladık. Odanda kalacaksın. .Aslında her zaman senin odan olacak. Başka kimse o odada kalmayacak.’’
‘’ Bana söyleyecek bir şey bırakmadın Sena.’’
‘’ Unutmayın Osman Bey, burada benim borum öter. Yarın saat kaçta kaldırmamı istersin?’’
‘’ Sabah on iyidir. İyi geceler.’’
‘’ Size de iyi geceler efendim.’’
2
Annem kahvaltıyı hazırlarken, bende Osman abi ile bahçeye çıktık. Ben içerden bir kilim alarak üzerine oturduk. Konuşacak ortak noktamız olmadığını düşünüyordum. Oysa hiçte öyle değilmiş, sessizce geçen üç beş dakikadan sonra, Osman abi konuşmaya başladı. Sanki yanında ben yoktum ve kendi kendine konuşuyordu,
‘’ Biliyor musun Sena? Ben hayvanları çok severim. Sende sever misin?’’
Bana sorduğunu baştan anlayamamıştım. Hemen kendimi toparlayarak,
‘’ Çok önceleri minicik bir kedim vardı. Ufacık bir yavru iken sokakta bulmuştum. Kucağıma aldım biraz sevdikten sonra eve getirdim. Nasıl bakacağımı bilmiyordum. Annem bana çok kızdı ama yavru kediyi sokağa atmadı. Yaptığı maymunluklarla birkaç gün içinde hepimizin sevgilisi olmuştu. En çok ta annemin. Ölünceye kadar bizimle yaşadı. Öldüğünü dün gibi hatırlıyorum. Bir daha eve kedi almaya cesaret edemedim. Sokakta bir kedi görsem hemen marmelat aklıma geliyordu ve kendimi tutamıyordum.’’
‘’ Adı Marmelat’ mıydı?’’
‘’ Evet, bembeyazdı, sadece iki kulağı ve kuyruğunun ucu sarıydı.’’
‘’ Seni üzdüm galiba Sena? Sana bir arkadaş getirmemi ister misin? Adını Marmelat koyarsın’’
‘’ Bana kedi mi almak istiyorsun? Yavru bir sokak kedisi bul getir.’’
‘’ Evet, neden olmasın? Bahçeye bir yuva yaparız. Evde ise istediği yerde yatar. Bilmen gereken bir şey var.’’
‘’ Bilmediğim şey nedir?’’
‘’ İnsanlar köpeklere hükmeder, kedilerse insanlara. Allah sana kolaylık versin.’’
Bu sırada annemin sesini duyduk,
‘’ Kahvaltı hazır, içeri gelebilirsiniz.’’
İçeri girmeden, Osman Abinin gözlerinin içine bakarak,
‘’ Akşam sizi gördüm, annemle sen birbirinize sevgi ile bakıyordunuz. Benim için sorun olmaz, bilmeni istedim.
‘’ Sağ ol Sena sen çok iyi bir kızsın. Bu yoldan hiç ayrılma.’’
3
‘’ İlayda, seninle biraz konuşsak iyi olacak. Tamam, yanımda olmandan çok mutluyum. Yaşamıma renk katıyorsun. Benim kadınım olmaktan da mutluluk duyuyorsun bunların hepsi iyi güzel de… Annen, baban seni merak etmiyor mu? Koskoca genç kızsın?’’
‘’ Bana haksızlık yapma Tarık Ahmet, yanında kalıyorum çünkü bana ihtiyacın var. Babama gelince, on yıl önce uğursuz bir kaza sonucu kaybettik. Annemle her gün telefonla konuşuyorum. Bunu sen de biliyor musun? O eve gidemem. Bunun birçok sebepleri var. Babamı kaybedince, eniştem bize sahip çıktı. Keşke sahiplenmeseydi. Hani derler ya dışı seni yakar içi beni. İşte öyle bir şey. Ben de seninle bu konuyu konuşmak istiyorum. Eniştemle aram pekiyi değil. İzin verirsen yanına yerleşmek istiyorum. Böylelikle etrafa kadın eli değmiş olur. Ayrıca, yatakta yanında bir kadın olursa fena mı olur? Hele bu kadın yanıyorsa?’’
İlayda’nın yüzüne baktım, gördüğüm sadece çaresizlikti.
‘’ Dua et geçen ay eşimden boşandım. Kimse ne yapıyorsun diyemez. Tamam, yanıma yerleşebilirsin. Tek şartım var benden sana divan almamı isteme. Tek yatak yeter. Sana dört, dörtlük bir hayat vadedemem.’’
Daha ne olduğunu anlayamadan, İlayda’nın saldırısına uğradım. Divana yuvarlandık. Zorlukla elinden kurtuldum.
‘’ Tamam deli kız sakinleş. Git annenin evinden ihtiyacın olan eşyalarını al gel. Daha sonra burada da değişiklikler yaparız. Burayı istediğin gibi düzenlersin.’’
İlayda’yı yolcu ettikten sonra, divana çökerek, düşünmeye başladım. Bu kızla karşılaşmak benim için Allah’ın bana bahşettiği ikinci bir şans mıydı? Bu güne kadar ilk eşimden hiç bahsetmedim. Benim ilk göz ağrım, çocuklarımın anası. Onunla harika günler yaşadım. Ama bir yere kadar, sonrası kaçınılmaz kavgalar ve kaçınılmaz son. Tek celsede medeni bir şekilde birbirimize bundan sonraki yaşamımızda iyi şanslar dileyerek ayrıldık. Ve karşıma İlayda çıktı. Benim tarifimle, uzun boylu dar kalçalı giydiklerini kendine yakıştıran akıllı, zeki bir kız. Tek problem aramızdaki yaş farkı. O 23 yaşında, ben Tarık Ahmet 50 yaşında. Diğer önemli hususta, benim geçmeyen müzmin hastalıklarım. Galiba anı defterime bu notları düşmeliyim. Akşam üzere İlayda koca iki valizle döndü. Daha kapıdan içeri girer girmez ‘’ Annemin sana selamı var Tarık Ahmet.’’
‘’ Aleyküm selam getiren götüren sağ olsun. Çabuk geldin?’’
‘’ Eniştem gelmeden kaçmayı tercih ettim, bir de onun dırdırını çekemem açıkçası.’’
Bundan sonraki zamanımızı elbise dolabını paylaşmakla geçti. İlayda elbise dolabımda gördüğü kadın eşyalarının hesabını sormaya başladı. Her sorunun makul bir cevabı vardır bende onu yaparak İlayda’ya ikna edici cevaplar verdim. Her konuda anlaştıktan sonra, yeniden çalışmaya başladık.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.