BEN DENİZ
BEN DENİZ
Ben Deniz, on yaşındayım, yaklaşık bir yıldır gidemediğim okulun beşinci sınıfına geçtim. Okula gidememek, bu durumu kabullenmek benim için hiç de kolay olmadı. Aslında ben okulumu, hiç tanımadığım öğretmenlerimi çok özledim. ‘’Sakın bana insan tanımadığı şeyleri özler mi?’’ diye sormayın. Bizim yaşımızdaki çocuklar için okul gibisi yok. Bazı geceleri rüyamda öğretmenlerimi bize ders anlatırken görüyorum. O hiç görmediğim okulumu ve öğretmenlerimi o kadar çok özlemişim ki...
Biz okula gidemeyince öğretmenlerde bize görüntülü ders anlatıyor. Sanki sınıfta imişim gibi bazen bana sorular soruyor. Annem beni öğretmenine ve diğer arkadaşlarına mahcup olmasın diye kendisi masanın altına saklanıyor. Oradan öğretmenin sorduğu soruların cevabını bana sessizce söylüyor. Ben de öğretmenime cevap veriyorum. İşin soru-cevap tarafını bu şekilde çözdük ama yazma ödevlerim çok canımı sıkıyor. Yetiştiremiyorum. Yetiştiremeyince de ağlamaya başlıyorum. Neyse ki annem onun da bir kolayını bulmuş. Benim annem çok akıllı. Beni derslerinden geri kalmasın diye öğretmenin gönderdiği sayfaların fotoğrafını çekmiş. Çekmiş ama bu kadar da yazı yazılmaz ki!.. Annem beni büyüdü zannediyor, öğretmenim de beni hiç anlamıyor. Kimse: ‘’Deniz bu kadar yazıyı nasıl yazacak?’’ diye hiç düşünmüyor...
Ben güzel sanatlara çok istekliyim. İçimde değişik buluşlara karşı inanılmaz bir ilgim var. Çok meraklıyım. Bu merakım derslerime zaman ayırmama çoğu zaman engel oluyor. Bunun doğru bir şey olmadığını biliyorum ama elimde değil...
Çok zeki olduğumu düşünüyorum. Çünkü arkadaşlarımın aklından geçmeyen şeyler benim aklımdan hiç çıkmıyor. Geçen gün aklıma hani o bildiğimiz ufalar geldi. Marketten iki tane plastik tabak aldım. Onları ağzı ağzına denk gelecek şekilde yapıştırdım. Üst tarafından da azıcık deldim. İçine de ışık verdim mi al sana ufo...
Bazen babam legolarımla neler yapıyorum diye mutfaktan bana bakıyor. ‘’Deniz gel ödevlerini yapalım’’ diyor. Ben kendimi işime o kadar kaptırmış oluyourm ki; söylenilen hiçbir şeyi duymuyorum. Legolarımla oynamaya devam ediyorum. Babam o an ben legolar ile neler yapmayı hayal ettiğimi bilmiyor. Çoğunlukla bu konuda annem, babam ile aramızda anlaşmazlıklar çıkıyor. Babam bu konuda biraz daha anlayışlı da annem için aynı şeyleri söyleyemiyorum.
Bezen diyorum ki; o an için ‘’kafamdan geçenlerin bir resmi olasa’’ ama yok! Belki annem, babam bu resmi görünce benim legolarla yeni şeyler yapmama izin verirler. Sonra da benimle gurur duyarlar ama nerede o günler! Babam bana pek kızmaz. Annem ödevlerim konusunda babam kadar anlayışlı değil...
Bir de babaannem var. Hiç gereği yokken ‘’sana ne’’ diyor. Niçin böyle dedğini de anlamış değilim. Bu sözleri için ben ona bazen küsüyorum. Bizim evde hayat işte böyle. Hep ders, hep ders! Sanki çocukların hayatlarında başka şeyler yok!
Benim daha on yaşında bir çocuk olduğumu unutuyorlar. Ben oyun oynamak istiyorum. Annem ‘’Deniz gel ders çalış’’ diyor. Ben ise ‘’biraz daha işim var’’ diyorum. Sonra gelip dersimi yapıyorum ama hep aklım yarım kalan oyunumda oluyor. Bunun için genellikle okuduğumu anlamakta güçlük çekiyorum. 16.12.2020/Avcılar
Salih KOÇ
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.