- 703 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
İstiklal Marşı Neden Hala Kalıcı Bir Metin?
Bugün İstiklal Marşımızın müellifi Mehmet Akif Ersoy’un vefatının sene-i devriyesi… Hiç şüphesiz “Akif” deyince aklımıza ilk gelen Milli marşımız oluyor. Peki metni ve hatta seneler içinde bu kadar tartışmaya sebebiyet veren marş nasıl hala kalıcılığını koruyor? Yazımızda bunun nedenlerini özel halinde irdelemeye çalışacağız.
Soyut Vatan Vurgusu
Osmanlı Devleti’nin çözülüş dönemi farklı fikir akımlarına ve onların kendine has “yurt” anlayışlarına sahne olmuştur. “Vatan” kavramı onu Türk edebiyatında popülerleştiren Namık Kemal için Osmanlı’nın kendisidir. Türkçüler için Ziya Gökalp’in dediği gibi “müebbet bir ülke” olan Turan’dır. İslamcılar için Alem-i İslâm’dır. İstiklal Savaşının politik önderliğini yapan Gazi Mustafa Kemal ve 1.grup içinse Misak-ı milli’dir. Akif’in metninde ise siyasi bir çağrışımı olan mekan vurgusuna rastlamıyoruz. İslamcı gelenekten geldiği için tüm İslam dünyasını kastettiği düşünülebilir fakat metinde Pan-islamizme açıktan bir vurgu yoktur. Her şeyden önce kurtarılması gereken sınırları tam çizilmemiş bir vatan, hürriyetine kavuşması gereken bir millet vardır. Akif’in hasta yatağında yaptığı açıklamada bunu tasdikler niteliktedir:
-Bin bir facia karşısında bunalan ruhların , ızdıraplar içinde halâs dakikaları beklediği marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz Onu kimse yazamaz… Onu bende yazamam…
İstiklal marşı siyaset hatta ideolojiler üstü “yurt” vurgusuyla birbirinden farklı eğilimleri barındıran birinci meclisi ve temsil ettiği farklı toplum kesimlerini kuşatan, TOBB tarafından basılan Safahat yayınında Dr.Necmettin Turinay’ın ifadesiyle “Ma’şeri vicdanda teşekkül eden bir mutabakat metni” olmuştur.
Herhangi Bir Irk, Mezhep ve Zümreye Atıf Yapılmayış
İstiklal Marşını başta Fransız Milli Marşı olmak üzere, İngiliz Kraliyet ve Rus Enternasyonel marşlarından ayıran en mühim hususiyet herhangi bir sosyal sınıfa atıf yapılmaması ve rejim tartışmalarında takınılan tarafsız tavırdır. Bunda o günün Türkiye’sinde sosyal zümrelerin Avrupa’daki teşekkül etmeyişinin de ve o dönemin hassas dengelerinin de rolü vardır. Köylüsüyle, esnafıyla ve eşrafıyla verilen bir Milli mücadele de yapılacak bir sınıf vurgusu veya açıktan yapılacak bir monarşi karşıtlığı abesle iştigal olacaktı. Bunun yanında Akif saltanata bağlılık vurgusu da yapmamıştır. “Hakkıdır hakka tapan Milletimin İstiklal” deyişinde olduğu gibi Yaradan’a bağlılığın altı çizilmiştir.
İstiklal Marşının en çok tartışılan özelliklerinden biri marştaki “Irk” deyişidir. Akif’i seven milliyetçilerin ve ona muhalif olanların birleştiği görüş kast edilen ırkın Türk Irkı olduğu kanaatidir. Bunu “Akif muhiplerinin ve hasımlarının müşterek yanlışı” görmek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır. Akif’in yaşadığı dönemde “ırk” kelimesi batı dillerindeki “race” bizdeki “kavmiyet” sözcüğüne karşılık gelmiyordu. Kaldı ki Akif’in fikri arka planı buna engeldir. Bunun yanında Mustafa Kemal Paşa’nın ve ulusalcı çekirdek kadrosunun bile “Anasırı İslamiye” vurgusu yaptığı bir dönemde Akif’in “Türk Irkı” vurgusu yapacağını iddia etmek en hafifinden anakronizmdir. Hatta Yalçın Küçük Akif’e ağır saldırılarda bulunduğu “Gizli Tarih Çöküş” kitabında İstiklal Marşı için “Yok-Türk” marşı demektedir. Bir de bu hususta hatırlanması gereken bir metinde Kazım Karabekir Paşa’nın alternatif İstiklal Marşıdır. Marşta açıkça “Biz tarihin Türk dediği yılmaz milletiz / Hür yaşar hür ölür nurlu ümmetiz” deyişidir. Karabekir’in marşını içeren Rauf Orbay’a yazdığı mektupta metne bir başka metin konusu olabilecek tenkitler getirmektedir. Bunu da “İstiklal Marşına Üç Reddiye: Kazım Karabekir, Dr.Rıza Nur ve Yalçın Küçük” denememizde ayrıntılı bir şekilde değinmeye çalışacağız.
Sonuç olarak İstiklal Marşı kalıcılığını koruyabilmesini cemiyeti ihata eden (kuşatan) üst bir edebi dil kullanmasına, farklı bir zümre, ırk veya rejime atıf yapmayışına, siyaset üstü soyut vatan vurgusuna Akif’in yukarıda alıntıladığımız sözünde de belirttiği gibi o zamanın ruhunun Akif’teki yansımasına ve en nihayetinde bir sonraki yazımızda ayrıntılarına değineceğimiz Hamdullah Suphi’nin oldu bitticiliğine borçludur.
Kaynakça
Yalçın Küçük , Gizli Tarih Çöküş , Mızrak Yayınları, İstanbul, 2010
Mehmet Akif Ersoy Safahat, Yayına Hazırlayan. Necmettin Turinay, Günümüz Türkçesine Çevirem Necat Çavuş, TOBB Yayınları, Ankara,2011
YORUMLAR
Allah rahmet etsin.
2010-2011 gibi İstikal Marşı'nın ilk iki dörtlüğünü yazdığı çilehanesinde uzun bir müddet oturmak istedim , yazdığı havadan hisse alırım umudu ile , küçük daracık ışıksız bir oda. Odada bir süre gözlerimi kapadım sanki cepheden sesler geldi top tüfek asker naraları ...Dehşet bir havası var , bir halüsünasyon değildi beklenti psikolojisi ile de yapmadım, fakat sadece 5 dk dayanabildim.
Sonra Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabrine varmıştım aynı mahaldeler. Toprağına dokundum yutkundum tabi..
Allah bir daha yazdırmasın demiş ama kaç kere var olmak -yok olmak noktasına geldik kaç defa.. Fakat bu durumu hezeyanı anlatabilecek bir Akif gelmeyecek belli.
Edebiyatımızın dev siması , seni asla unutmayacağız mekanı cennet olsun.
Canan Köksal tarafından 27.12.2020 23:05:46 zamanında düzenlenmiştir.
Ankara'nın Altındağ İlçesinde ki Hamamönü Semtinde Tacettin Dergahında yazmıştır Akif İstiklal Marşını... Kendisi veteriner olmakla birlikte aynı zamanda Teşkilat-ı Mahsusa' da da görev yapmıştır. Tabi daha sonra yurt dışına gurbete gitmesi de hüzünlüdür. Cenazesi, üniversite öğrencilerinin de bir tesadüf sonucu haber almasıyla muazzam bir kalabalık ile kaldırılmıştır. Ne diyelim O'nun dediği gibi ''Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.'' Türk Milletinin özüdür. Bağımsızlık vurgusudur. Aydınlatıcı bir yazıydı... Manidardı kutlarım...