- 564 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Vatanım Türkiye Buradan Çıkış Yok
VATANIM TÜRKİYE.BURADAN ÇIKIŞ YOK...
Her perşembe olduğu gibi,dün gecede"Vatanım Sensin" gecesi idi.Nefesler tutuldu saatler "Vatanım Sensin"e ayarlandı.Pür dikkatle izlendi.Reklamların bir an önce bitmesi,sabırsızlıkla beklendi.Duygular sel oldu çağlayan oldu coştu.Gözlerdeki musluklar açıldı,süyem süyeem yaşlar yanaklara doğru sızdı...aktı...Eşim hayret dolu gözlerle"bu kadın da saf mı ne,ağlamak için bahane arıyor ifadesiyle" saf saf yüzüme baktı...Döndüm ve eşime"niye ağlıyorum biliyor musun?Ağlıyorum çünkü;"dedemin bize küçükken anlattığı Kurtuluş Savaşı hikayeleri gözümde canlandı".O da hüzünlü bir ifadeyle yüzüme baktı,baktı,baktı...
Ben mübadil bir ailenin en küçük çocuğu olarak,dedemin anlattığı Selanik ve Kurtuluş Savaşı hikayeleriyle büyüdüm.Elektriğin,suyun evlerde olmadığı,gaz lambasıyla evlerin aydınlatıldığı uzun kış gecelerinde;dedemin etrafında toplanır,onun anlattığı kahramanlık hikayelerini iki dizimizin üzerine oturarak ve dedemin ağzından çıkacak en ufak bir cümleye dahi odaklanarak dinlerdik.Dedem(Kamil Atik)parlak masmavi gözleri ve hoş sohbeti olan altmış beş yetmiş yaşlarında sevimli bir Anadolu insanıydı.Bizim oraların kışları uzun,soğuk ve çetin geçerdi.Uzun kış geceleri,komşular birbirlerine misafirliğe giderlerdi.Kuzinede pişen patateslerin kokusu,odaya dolar,daha ikram edilmeden misafirleri doyururdu.
İşte bu gecelerin birinde,evimize gelen misafir ailenin çocuklarıyla birlikte,dedemin etrafında toplandık.Yanan gaz lambasının ışığı odayı loş bir şekilde aydınlatıyor,kuzinede pişen patateslerin ve demli çayın kokusu adeta burnumuzda bayram havası estiriyordu.O loş ışık bize;güneş gibi aydınlık,dedemin yüzü ise nurdan bir ışık gibi nurani geliyordu.Dedemin ağzından çıkacak cümleleri büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorduk.
Ve dedem açtı ağzını anlatmaya başladı;
"Kurtuluş savaşının en hararetli zamanıydı.Anadolu’da tüm cephelerde savaşlar oluyor haberler geliyordu.Endişe ve korku içerisinde sonumuzun ne olacağını bilmeden Anadoludan gelecek güzel haberleri bekliyorduk.Selanik’te Yunanın bin bir türlü zulmüne maruz kalıyorduk.Günler geçmek bilmiyordu.Derken bir gün Yunan,eli silah tutan tüm erkekleri toplayıp,camilere kiliselere doldurdu.Aralarında babam,babamın kardeşleri,tüm komşularımız ve bende vardım.Artık sonumuzun geldiğini düşünüyor,endişe ve korku içerisinde infaz edileceğimiz günü bekliyorduk.(dedem bunları anlatırken o çakmak gözlerinden,boncuk boncuk yaşlar süzülüyordu)Benim babam akıllı bir adamdı.Lakin alkolle arası iyiydi.Bunu Rumlardan da bir çok kişi biliyordu.Aklından bizi kurtarmak için bir plan kurmuş.Sarhoş taklidi yaparak,naralar savurarak kendini ortaya attı"Ulan gavur oğlu gavurlar;biz tam dokuz kardeşiz.Bizim sekizimiz’i öldürseniz,birimiz yaşayacağız ve sizden intikamımızı alacağız"diye bağırarak konuşuyordu.Yunanın komutanı;"atın şu sarhoşu dışarıya"diyerek,babamı yaka paça dışarı attırdı.Hepimiz korku içerisinde artık ölümü bekliyorduk.Aradan bir kaç gün geçti.Yunan komutanı elindeki telgrafla birlikte karşımıza dikildi;"Dua edin kör Kemal’e(Yunanlılar Atatürk’ü hiç sevmedikleri için ona Kör Kemal derlermiş).diyerek "açın kapıları,serbestsiniz"dedi ve kapıları açtırdı.Artık Özgürdük.Hepimiz ölümün kıyısından dönmüştük lakin sevinemiyorduk bile.Çünkü hala savaş devam ediyordu.Evimize geldiğimde,dedem özellikle benim gözlerime bakarak"babaannen’(Fitnat Hanım)i ahırın kapısının önünde,hayvanlara yem götürürken buldum.Beni görünce şaşırdı.Birbirimize sarıldık ve bir müddet ağladık(İşte Vatanım Sensin’de akşam Albay Cevdet ile Azize hemşirenin sarılmaların da Dedem Kamil’i ve Babaannem Fitnat’ı gördüm).
Dedem gözyaşları ile anlatıyor bizlerin de gözlerinden yaşlar süzülüyor,o çocuk masumiyeti ve saflığıyla yaşanılan acıları yüreğimizde hissederek, pür dikkat onu dinlemeye devam ediyorduk...
Dedem anlatıyordu;
"Sonradan öğrendim ki;babam sarhoş taklidi yaparak dışarı çıkmış ve Atatürk’e;"Paşam,burada bizi camilere kiliselere topladılar,hepimizi öldürecekler.Tek umudumuz sensin,bizi kurtar" diye telgraf çekmiş.Bunun üzerine Atatürk’te telgrafı alır almaz Yunan komutanına"Elinizde esir olarak bulunan Türkler’i serbest bırakmazsanız,elimde bulunan tüm Rumları kılıçtan geçireceğim"diye telgraf çekmiş.Onun için bizi serbest bırakmışlar"dedi.Gözlerini sildi ve benim altın sarısı,kıvırcık saçlarımı şevkatle okşadı...
Diyeceğim şu ki;bu günlere kolay gelinmedi.Bu vatan uğruna ne cefalara ne ezalara katlanıldı.Kurtuluş savaşında ;Şerife bacılar,Halide Edipler,Kara Fatmalar ne destanlar yazdı...Ne analar evlatsız,ne evlatlar öksüz yetim kaldı...
Mehmet Akif’in dediği gibi
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer...
Ne şehitlerin kanıyla sulandı bu vatan.Onun için diyorum ki;BURASI TÜRKİYE,BİZİM VATANIMIZ,BURADAN ÇIKIŞ YOK...!!!!
Fitnat Yılmaz