- 510 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞERLER ÜSTÜNE
Değer: bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü Tdk. Değerler, Tdk.’nun da ifade ettiği gibi, soyut kavramlardır. Mal ve hizmetler için elbette parasal bir ölçüsü vardır. Ama konumuz bu değil bizim. Bizim konumuz, etik (töre), ahlaki (aktöre) ya da evrensel değerler, hepsi birbirinin tamamlayan, İnsani değerlerdir ve bu değerler toplamı insana özgüdür.
İnsana özgü bu değerler için Tdk.’mu üstün nitelik, meziyet, kıymet gibi soyut kavramlar kullanmıştır. İşte konumuz tamda bu soyut kavramlar üstünedir.
İnsani değerler, tıpkı atasözleri ve deyimler gibi, bin yıllarda toplumların bilinçlerinden ve deneyimlerinden damıtılarak oluşmaktadır. Bu değerler, sayıları çok az olsa da yine, bazı erdemli insanların omuzlarında, gelecek kuşaklara taşınmaktadır. Bu taşıyıcı insanlar kendilerini belli etmese de içselleştirdiği insani değerleriyle aramızda dolaşmakta ve her biri, ait olduğu toplumda, saygın yerini korumaktadırlar.
İnsani değerleri içselleştiren bu insanları, çeşitli kültürler; ermiş, bilge, filozof, erdemli insan gibi sıfatlarla betimlemişlerdir. Oysa onlar, sadece kendi içlerindeki “İNSAN” denen cevheri arayıp, bulanlardır.
“İnsan, kirlerinden arındığı kadar temiz, zaaflarından arındığı kadar insandır.”
Yani hiçbir sıfata, makama ve mertebeye gereksinimi olmayan zaaflarından arınmış, yalın bir ifade ile sadece insandır. O yüzden bu insanların her sözü aydınlık ve öğretici, her eylemi, ölçülü ve tutarlıdır. Zaten toplum içerisinde ayrıcalıkları da bu kadardır, diyerek konuya dönelim.
“Günü yaşamadan düne gidenler / Bir soluk nefestir ömür dediğin
Hayatı kendine zehir edenler / Bir soluk nefestir ömür dediğin.”
ilk nefesten sonra kaç nefes alacağımızı, son nefesimizi nerede, ne zaman, nasıl vereceğimizi biz belirleyemediğimize göre; yaşarken ya iyi bir insan olma yolunu seçeriz ya da tutkularımızın esiri, zaaflarımızın kurbanı lanet biri oluruz.
“İnsan, yaşam savaşında itlere karışır it olur, yiğitlere karışır yiğit olur.”
Ondan sebep, geçmişten günümüze söylenegelir “Allah iyilerle karşılaştırsın!” Duası.
İnsani değerler, iyi kötü, doğru yanlış, güzel çirkin, güvenilir güvenilmez, vs. karşıtları ile bir arada “Değer” ölçüsüne vurulduğunda. İyi, güzel, doğru, güvenilir vs. egemense kişiye, o insan, insani değerleri içselleştirmiş diyebiliriz. Karşıtları egemense kişiye, o insan, insan olamamış deriz. çünkü İnsani değerler, birbirini tamamlayarak, insanın kişiliğini oluşturur.
Söz ve davranışlarımızla içselleştirdiğimiz değerleri, estetik ve sanatsal değerler, ahlaki değerler, dini değerler, milli değerler ve evrensel değerler olarak ifade edebiliriz.
Konuyu biraz açalım, örneğin bir sanat eseri, bir manzara, bizim dışımızda kalan her nesne bizi etkilediği oranda bize göre güzeldir ya da çirkindir. Güzel, çirkin kavramları genellikle estetik sanatsal değerler olarak kabul görürken; İyi, kötü kavramları genellikle ahlaki değeri ifade eder. Bunun gibi, helal haram kavramları, dini bayramlar, dini değerler olarak; vatan sevgisi, bayrağa saygı, utkularımız (Zafer) ve milli bayramlar, milli değerler olarak kabul edilir.
Evrensel değerler dediğimizde, din, dil, ırk, etnik köken, ayrımı yapmamak,
bu anlamda; “Anneler, çocuklar ve ölüler tefrik edilmez” anlayışı içinde olmak,
Bizim dışımızdaki toplumların değerlerine saygı duymak, onlardan da bizim değerlerimize saygı beklemek, özetle, Yunus Emre gibi “Yaratılmışları sevmek, yaratandan ötürü” yüceliğini gösterebilmek, usumuza gelir
Yani, bizim değer yargılarımızla, bizden farklı değerlerle yaşayan milletleri ve fertlerini yargılamamalıyız.
“ Her insan, ait olduğu toplumun değerleriyle yargılanır.”
“Değerler” dediğimiz soyut kavramlar doğuştan gelmedi. İnsan soyunun sınaya yanıla duyumsadığı ve adlandırdığı, “doğru- yanlış” aralığına sıraladığı kavramlardır. Yukarıda bir kısmını saydığımız bu kavramların, çeşitliliği, toplumların zenginliğidir.
Bu değerleri karşıtlarıyla bir arada insan nasıl öğrenir?
Çocuğun ilk öğretmeni kuşkusuz ki ana, baba yani, ailedir. Aile kendi ahlaki değerlerini, inancını, çocuğun ana dilini, aile içindeki sevgi, saygı ve dayanışma ortamında çocuğa aktarır. Çocuk, ilk bilgileri aile de görür, yaşar, öğrenir. Ne var ki çocuk bizim için anlaşılır olan soyut kavramları, iyi, kötü ya da doğru, yanlış karşıtlığı içinde somut nesnelerle ifade edebilir ancak. “Anne iyi, amca kötü!” gibi...
Bu konuda Jean Piaget (İsviçre, psikolog 1896- 1980), “çocukların soyut kavramları 12 yaş ve sonrasında kavramaya başladığını,” söyler.
Çocuklar, İlerleyen yıllarda çocukluktan yetişkinliğe evrilirken, soyutla somut arasında bağ kurarak insani değerleri öğrenmeye ve bazılarını da içselleştirmeye başlarlar. İçselleştirdikleri insani değerlerle de iyi ya da kötü, saygın ya da sıradan bir kişilik kazanırlar.
Doğuştan var olduğuna inandığım vicdan bu değerlerle işlev kazanır ve insanın davranışını denetler, sorgular ve insanı yargılar.
Bu anlamda Montaigne (Fransız, yazar 1533- 1592) Vicdan Üstüne, deneme yazısında öyküyü şöyle anlatır: “Şu masal çocukların ağzındadır. Bessus adında biri, bir serçe yuvasını hiç yüreği sızlamadan bozup yavruları öldürmüş. Bundan ötürü kendisine çatanlara, Haklıydım demiş; çünkü bu serçe yavruları durmadan beni babamı öldürmekle suçluyorlardı, haksız yere. Bu baba katili o güne dek bilinmeden, kuşku uyandırmadan kalmış ama vicdanının öç alıcı cadalozları cezayı çekecek olanın kendisine suçunu açıklatmıştır.” Denemeler, Çeviren, Sabahattin Eyupoğlu
Bu öyküde de görüldüğü gibi vicdan, insan için hem sorgulayan savcı hem de yargılayan yargıçtır.
Decimus Jūnius Juvenālis (İtalyan, Şair Ms. 55- 2.yy.) vicdan için daha da ileriye giderek, “İçimizde gizli bir kırbaç taşıyan o cellat” demiştir.
Vicdan için, İster savcı, ister yargıç, isterse cellât diyelim, yaptırım gücünü içselleştirilmiş insani değerlerden alır.
“İnsanın, insanlaşma yolunda rehberi vicdandır.” Diyerek,
yazımı şu dizelerimle sonlandırmak istiyorum.
“Sözü söylemeden, biraz demlensin / Bin düşün, bir söyle, bal olur gider
Dillerin tatlansın, zevkle dinlensin / Gönül bahçesine, gül olur gider
Doğruyu, güzeli, yazsa kalemin / Gönüllere düşse, sözün, kelamın
Kavgayı durdurur, bir tek selamın / Bin bir çiçek açan, dal olur gider
Bilgi denizine, girdiğin zaman / Evrenin sırrına, erdiğin zaman
Benlik kafesini, kırdığın zaman / Dilinde sözcükler, sel olur gider
Tek ziynetin bilgi, yolun bilimse / Tevazu hırkanda, sevgi gölünse
Seni yerenlere, sen hep gülümse / Onlar da sonunda, lal olur gider
Tahir der, kibirden arınan adın / İnsan olabilmek, çaban, inadın
Açılır her yöne, kolun kanadın / Beşeri âleme, yol olur gider.”
-------------------------------------- Tahir Eker 24.12.2020