ALAÇATI’DA KAHVEHANELERİMİZ!
ALAÇATI’DA KAHVEHANELERİMİZ!
Kahvehanelerin sosyal işlevleri hep göz ardı edilir. Kahvehanelere giden insanların cebinde çay parası olanın hemen girebileceği bir yerlerdir kahvehaneler.
Tarihte” Kahvehaneler”, Kıraathaneler birçok sosyal faaliyetin yürütüldüğü, kimileri bir okuma salonu görevi görürdü.
Kahvehaneler oyun oynanan, zaman öldürülen, sohbetler yapılan yerlerdir, bazıları için. Gerçekten öyle mi?
kahvehanelerin olmadığı bir düzende erkeklerin sosyal dengeyi nasıl sağlayacaklarını düşünüyorum. Çünkü oralar sadece oyun oynanan, vakit öldürülen yerler değil, arkadaşlarla buluşulan, sohbet edilen, gazete okunan, iş görüşmesi yapılan, siyasi sohbetlerin yapıldığı, fikirlerin tartışıldığı yerlerdir aynı zamanda. Düşünsek ki; kahvehaneler olmasa kaç kişi gazete okur? Veya kahvehanelerde ne kadar insanımız gazete okumaktadır? Sadece bu yönü bile hafife alınmaması için yeterli değil midir? Ben yıllarca Kitapevimde gazete satarken kahvehane sahipleri her gün en az beş adet gazete satın alırdı. Her gün düzenli Gazete alan kahveciler bulamadıkları gazetesini bir önceden ayırttırırlardı bana.
Ülkemizde psikiyatriye giden insanlarımız Batılı ülkelere göre çok az sayıdaymış. Bunda kahvehanelerin etkisi inkâr edilemez. Çünkü oraya gelen insanlar, arkadaşlarıyla birçok sosyal problemi de tartışarak çözer. Ve birbirine teselli olma konusunda milletimiz gibisi yoktur. Denilebilir ki bu yerler adete birer “terapi Salonları”dır. Batı insanının bir tatlı söz veya teselliyle altından kalkabileceği basit, insani problemler doktorlarla çözülürken, bizim kahvehaneler bunu bedava yerine getirirler.
Buralar aynı zamanda kalıcı dostlukların kurulduğu, hatır, gönül alma yerleridir. Nice emekliler tanırız, her gün aynı kahvehanede buluşurlar. Onların bir an için bu yerlerden mahrum kaldıklarını düşünün. Nasıl bir boşluğa düştüklerini, telafisi mümkün olmayan yalnızlıklara itildiklerini görürsünüz. Bir ömre sığacak uzun süreli dostlukları burada kurmuşlardır.”Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” sözü boşuna söylenmemiştir çünkü.
Burada bize düşen bu yerleri ikide bir söz ağzımıza geldiğinde kötülemek yerine, buraların sosyal işlev kalitesini arttırmasına devletin ve milletimizin yardımcı olmalarıdır. Çünkü kahvehane kavramı bir Türkiye gerçeğidir ve bu yüzden buralardaki kültürel faaliyetler geliştirilip, çoğaltılmalıdır. Bu mekânları kaldırıp tarihe gömmek mümkün olmadığına göre, ıslah etmek ve kalitesini yükseltmek en iyi yol olacaktır. Öncelikle kütüphaneli kahvehaneler oluşturulmalıdır.
Alaçatı’da ve Çeşme’de artık yaşayan emeklinin, işçinin, bir çay parası ödeyecek kahvehaneler kalmadı. Onbin nüfuslu Alaçatı’da Yaşar Tunca’nın çay ocağı, birde Osman Salkım’ın,Hacımemiş mahallesinde İbişin yeri kaldı.,
Alaçatı’da yaşayanların eski kültür yaşamları yavaş yavaş yok olmakta. Nerde o eski kahvehaneler Kahveci Hacı dayı, oğlu Ali Çakar Kahveci Hayri karayılan, Kahveci Hüseyin, Kahveci bekar Hakkı. Kahveci Hilmi Çevik, daha çok sayıda bu mekânların birer kültür evi olduğu yıllar nerdeeeee.
Kalın sağlıcakla
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.