- 435 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
BİR KİLO İNCİR
Anadolu’da bir ilçede müftüydüm. Günlerden cumartesiydi. Kazanın pazarı da o gün kurulurdu. Daireler kapalı. Evde oturacağıma müftülüğe gideyim dedim. Daireye vardım, bir çay demledim, camdan dışarı bakıyorum. Bahsettiğim pazar, müftülüğün biraz ilerisinde kurulur. Kimi almaya, kimi satmaya, herkes pazara geliyor. Pazar kalabalıktı. Müftülüğün karşısında bir bakkal vardı.
Ben camdan ilçenin cumartesi günlerine mahsus bu hareketli vaziyetini seyrederken, lüks bir otomobil gelip, bakkalın önüne park etti. Bakkal bir hışımla çıktı.
Dükkân sahibi:
“Yok, arkadaş dükkânın önüne park etme!” dedi.
Zaten ‘pazarın kurulduğu gün’ olduğu için, bakkala giden gelen yok. Bir de dükkânın önü kapanacak diye adamcağız iyice asabîleşti. Arabanın sahibi de haklıydı.
Arabanın sahibi:
“Yahu burada park yasağı mı var? Niye park etmiyormuşum?” diye çıkıştı. Baktım gereksiz bir münakaşa çıkacak. Hemen indim, arabanın sahibine:
“Arkadaş, bugün ilçenin pazarı var. Gelen giden çok. Bakkal; ‘Belki satış yaparım’ diye dükkânın önü kapansın istemiyor. Burada arabana zarar gelmesin. Müftülüğün bahçesinde müsait park edecek yer var. Ben kapısını açayım, oraya koy.” Dedim.
Arabanın sahibi:
“Olur…” dedi.
Arabayı park ettikten sonra ben kendisine:
“Yukarıda çay demledim, tek başıma içiyorum, istersen buyur birlikte içelim.” Dedim.
Arabanın sahibi:
“Olur, içelim.” Dedi ve teşekkür etti.
Yukarı çıktık. Bir yandan çaylarımızı içiyor, bir yandan da tanışıyor, konuşuyorduk.
O sırada müftülüğün kapısı açıldı. İçeriye elleri titreyen yaşlı bir hanım girdi. Elinde tek sıra dizilmiş bir tabak incir vardı.
Yaşlı kadın:
“Oğlum, müftülüğün kapısını açık gördüm de içeri girdim. Kusura bakmayın. Ben bu incirleri bizim bahçeden topladım. Pazara satmaya götürüyorum. Parasını da sana getireceğim, bir kız Kur’ân kursu yaptırırsınız inşallah…” dedi.
Bir tabak incir… 1 kilo ya gelir, ya gelmez. Kur’ân kursu yaptırmak için onu getirip hayır olarak müftülüğe verecekti…
Duygulandırıcı bir samimiyet, niyet ve arzu vardı yaşlı kadında…
Ben dondum kaldım. Misafirim de duygulandı ve hanıma dedi ki:
“Kaça satıyorsun?”
Kadıncağız, mütevekkil:
“Ne verirseniz?” dedi.
Adam da coştu:
“Peki, bir Kur’ân kursu yaptırmaya verir misiniz?”
Aman Yâ Rabbî!
Bir tabak incir ile bir Kur’ân kursu…
Adam bu güzel niyeti gerçekleştirmek için harekete geçti. O kadıncağızın arzusu gerçek oldu…
Siz, ne derseniz deyin, bunun adı samimiyetten başka bir şey değildir. Samimiyetle, ihlâsla istersen; Mevlâm karşılığını hemen, fazlasıyla verir.
O kadıncağız, istemiş, gönülden arzu etmiş. “Benim ne imkânım var ki?” diye düşünmemiş. “Bir tabak incirden ne olur…” dememiş. Onu toplamış: “Bana gülerler…” dememiş ve yola koyulmuş. Bunlar hep bereketin sırlarıdır…
İstanbul Çekmeköy Müftüsü Vehbi Akşit (Bir Müftünün Anısı)
23.12.2020
Yozgat
YORUMLAR
Hayırlı iş varya Allah o kulları vesile kılmış, güzeldi yazı, kal sağlıcakla selâmlar
İDRİS ÇETİN
Rabbim kısacık önümüzde hayırlı işler yapmaya vesile kılsın inşallah.
Bir tabak incir ile bir Kur’ân kursu… çok duygulandıran bir anıyı paylaştığınız bu güzel ve anlamlı yazınız için kutluyorum tebrikler üstâdım.
Saygılarımla.