- 437 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Sustalı Unutuş
Yolların izinde yoruldum, bilmezsiniz
Bilmezsiniz kaç köprü geçtim, kaç uçurumdur tanığım
Sesimi kaybedeli çok olmuş sanıyorken ben, iç sesimin denizlerinde boğuluyormuşum meğer unuttum...
Unutmak, bir kurtuluş çağrısı gibi çağırıyordu beni...
Hatırlayışın gölgesinde, gövdem çürüyordu, bedenim yoktu sanki...
Yok sayılmanın bitimsiz umarsızlığında, sıkışmışlığın izbe odalarında, çığlıklara gebe, susturuculu haykırışlar attığımda, kimse duymuyordu sesimi...
Çantam, cephane deposuydu , korku denizindeki can simidi;ki yine de boğulayazmıştım, boğulmadan...
Acımıyordu hayat, lime lime ediyorlardı, tenimi, etimi, yüreğimi, çocuk sandığım kalbimi...
Büyümeye çalıştığımı kimse bilmeyecekti.
Belki ölüm son çare olurdu...
Sahte bir kaç gözyaşı dökülürdü göz bebeklerimden, çocukluğumun oyuncak tek plastik bebeğinin gövdesine..
Gövdesi çıplaktı...
Plastik bir bedenden bozma bir vücutta renksiz düşler silsilesi
Benim hayallerim hiç olmadı ki....
Şimdi böylesine yorgun ve çaresiz
Yine de güne, güneşe inanırken
İnsana inancımı kaybettim
Buydu bulduğum gerçek, hayalet...
Yaşamakta, sevmekte gözüm vardı benim, ya da öyle zannediyordum...
Sonra yalnız koşan rüzgârlı dağların atlısıydım, yoruldum dağlar içinde...
Susmalıydım belki de...
Sustum ve kapandı dünyanın gözleri
Sustum ve kayboldu gölgem
Sessizlikler, sessizlikler içinde _kaybolurken,
Dağlardan akan çığlar altında kalan, garipsediğim ülkelerde, yalnız insanlar, kim olduklarını bilmeden, belki yaşamı hiç solumamışlardı dahi,
İnceden, inceden bir yağmır çiseliyordu...
Yağmur çişeliyordu yaşamımın kıyısında...
Sırılsıklam olmak vardı anasını satayım...
Kalktım, toparlandım, gözlerim kapanıyorken...
Çıktım, hazırlandım...
Sonra sayıklıyordum yeniden...
Yola çıkmalıydım....!
5 Eylül 2020 Cumartesi