- 1195 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
Avlu
Avluya sadece kendi penceremden bakmak beni doğru ifade eder mi?
Yürüyüp yürümediğim her şehir, her yol, her sokakta bir çıkmazdan bahsedip duruyoruz. İnsan olmaya, iyi olmaya gösterilen gayrete karşı bir tepki mi bu. İçine girilmeyen evlerin dışından bakıp, içine girilen evlerin hayatında çektiği zorlukları görünceye kadar duvarlar yaşamımızın vazgeçilmezi olacak gibi.
Sert, sağlam olmak ve ayakta durmak zorunda kalan duvarlara bakarken artık hiçbir şeyin dümdüz olmadığını da bilmek gerekir. Kenarı ezik taşlar, güneşinden eksik harç, bir tarafı tamamen yıkılmış duvarların dünyasından bakmalı o evlerin avlularına ve ta içlerine kadar.
Bu coğrafyada Güneşle tartışmaya gerek duyulmaz.
Sırt verdiği ışığına elleriyle inşa ettiği eviyle, çatısıyla, duvarıyla, penceresiyle bir bütün olarak bakıp değerlendirmek gerekir. Bu kıtaya karşı kıtadan bakan bir gözün görebileceği en iyi görüş sislerden müteşekkil bir karşıdır.
Kapkara bir öfke arasına sıkışmış ve neredeyse surlarla çevrili bir şehrin içinde taş bir avluda, bir çocuk kalbi elini maviye kaldırdı ve var olmaya çabalayan bir şeyi gösterdi işaret parmağının ucuyla.
“İki nokta,” dedi, beni bu gökte kuş olmaya zorlayan. Bir çocuk kalbinin anlatabildiği kadar ağzında geveleyerek içindeki gökyüzünü. Anlatamadığından bir o kadar emin, anlaşılmayı bekleyen eli havada asılı kaldı. Gördüğü gökkuşağının da ötesine geçmek zorunda olduğunu biliyordu; iki noktayı sonsuzluğa taşımak, sise dokunmadan mümkün değil gibi görünüyorken... Biraz duyumsatmak isteği: mavisine biraz dokunarak, gökkuşağını göstererek, hissettirmek istiyordu parmağının ucundaki su kabarcığını.
Tuhaf bir hazla acıyordu içi, avlunun.
Yerden göğe, her şeye ve her boşluğa sirayet etmiş bir tekvin...
YORUMLAR
Kelimelerin canlı dokusundan bahsetmenin tam da zamanının geldiğini işaret eden okumanın en yalın hissi. Geçmişten esintisiyle gelen ortak insani dilin ezgisi duyuluyor hafifçe, sonra çocuk olmanın dünyadaki tüm çocuklarla eş olduğu. Duvarların içinde bir avlunun ardında, zamanın gölgesinin uzağında, her şey aynı anda başlayıp sonlanıyor ve ait olmak nedir, sorusuyla baş başa kalıyorum. Belki yüzyıllar sonra da birileri bu soruyu soracaktır. Ortaklığımız yaşamlarımız dışında bir şey olmalı.
Bilinmeyene kelimelerin gözleriyle baktığından cesaret dolu bir anlatım, iki noktayı maviyle ve gökkuşağında sonsuza taşımak umudun sembolü çocuğa, bir de yazara nasip olmuş.
Tebriklerimle.
Sevgi ve saygılar efendim.
Enûma Eliš
Yorumlarınız daima güç veriyor. Bunun için çok teşekkür ederim.
Sevgi ve selamlarımla,
kısa ama bir o kadar etkili. masum bir çocuğu hatırlattı bana her nedense. ne çok etkilenmiştim o olayı duyunca. Bir ben diyebilmeyi istemişde zindanlara atılmıştı taş avlularda masumuyeti soyularak, olgunlaşmamış duyguları yırtılarak yaşı büyüsünde öyle zülümümüzün ipinde can versin diye. hayat bu bazen neşelidir avlular,, bazen sırları saklar. benim çocuklumun avluları kalbalıktı cıvıl cıvıldı. taştan değildi neşe taşardı sokağa. keşke, keşke her çocuk, her kadın o avlularda mutluluğun tadına baksaydı.
Enûma Eliš
Saygı ve selamlar.
İlk ayeti yanlış anlaşılmış o kitabın her yer her zaman ve mekanda katmer katmer açılan manasını okumak ....
Duvarlardan, taşlardan ve bir damla sudan dile gelen tekvini seyrettim
Yazınızı ve ayrıntılardan büyük manalar bulup çıkaran dünyanız için kutlarım sizi.
Sevgiyle.
Enûma Eliš
Kıymetli katkınız için çok teşekkür ederim.
Sevgi ve saygılarımla,