Şiir de
sorgudaydı tanrı ve terazisi

Yazi da
Sığınılacak sığınak.
Çelişki değil bu... Ruh hali.

Biz yaşamayı öğreniyoruz, ama hayat sürekli mutasyona giriyor

Belki de
En iyisini osho düşünüyor



//Ve sana söylüyorum; gidecek hiçbir yol yok. Her şey bu anda… Bütün var oluş, bu anda toplanmıştır. Bu anın içine sığar. Bütün var oluş, yaşadığın anda akmaktadır. Hepsi bu.//


Saygıyla

Öf... Öf ki öf!... Şiirin yarım bıraktığını yazı tamamlasın, der gibi olmuş.
Susun yalnızlıklar, susun sessizlikle, susun ölüler, susun ruhlar...
Ben geldim, der gibi olmuş.

Merhametten yoruldum, iyi olmaktan yoruldum, insan olmaktan yoruldu, der gibi olmuş.

Ne olur izin ver sıcaklığına sığınayım ey Tanrım, der gibi olmuş.

Cabanel'in Düşmüş Melek'i ve bu harika yazı tebriklerimle yine çok güzeldi seni okumak

Ruhunun içtenliğiyle Tanrının kapısına varmışsan insanlığın sevgisiyle seni sarmalayacaktır…

Tuhaf bir hiçlik duygusu aşıladınız gecemize kaleminiz daim olsun efendim

Tuhaf bir hiçlik duygusu aşıladınız gecemize kaleminiz daim olsun efendim

Tuhaf bir hiçlik duygusu aşıladınız gecemize kaleminiz daim olsun efendim

Nasıl bir isyandır bu.... Affeden ve bağışlayan adına yazılmış... Sanki O'nun insana olan sevgisini sorgulamak için kaleme alınmış, var olmak adına, Yok olmayı göze almış bir çığlık, bir haykırış...
Hayranlıkla okudum, o yaramaz çocukların, kendilerini reddettiklerini bildikleri annelerinden vazgeçmeyişleri gibi, huzur bulamamış ruhun, huzur ve kabullenmeyi bekleyen yanı, o büyük çaresizlik, geldi yine, anne/tanrıdan, olduğu gibi kabullenilmeyi istedi. Tanrı olmak, anne olmak, karşısındaki ne olursa olsun, olduğu gibi, bağrına basmayı gerektiriyordu. Böylesi açıksözlü;çaresizliğin, varlığa dönüştüğü bir çığlığı, Tanrı mutlaka duymuş olmalı... Kabullenme beraberinde iyiliği ve iyi olmayı armağan edecektir. Müthiş bir çığlıktı, insanın kendi kıyametinin yazgısı kesinlikle mutlak iyiliğe çıkacaktı.Tanrı affedicidir, önemli olan niyettir. Büyük bir kumar gibi görünse de, Tanrı'ya inanma ihtiyacının taçlanıp, o tuhaf ruhun bedeninde ve ruhunda vücut bulmuş haliydi.

Çok ama çok beğendim. Duygu yoğunluğu ve o çığlık, sadece yazar değil, hepimiz adına, umarım Tanrı' nın nazarında, karşılığını bulur... Tebriklerimie Black... Çok güzeldi!...
Sevgimle...

diğer alemler imparatorluğuma karşı birleşmiş, istihbarat öyle diyor.. şimdi seninle uğraşamam, kendi koltuğumun derdine düştüm, seninle alt kattaki kapı kulları ilgilensin, yapabileceğim bu kadar, lakin bir teklifim var sana, diğer alemlere benim ajanım olarak katılıp şu karamadde bombasını , al işte burada gösteriliyor, buraya bırakıp gelebilirsen geriye sana ne istersen bahşederim de sen hangi alemden çıkıp geldin buraya kadar, kimse durdurmadı mı seni, nasıl atlattın onca güvenlik duvarını?? sorarım ben o bekçilere... çekil bakalım kenara, birinci kapı kulu çabuk gel buraya...

buyurun haşmetlim...

bu insan mıdır nedir, nasıl buraya , huzuruma kadar çıkabaildi... kim bunun müsebbibi, kim savsaklıyor işini...çabuk bulun o bekçileri, cezalandıracağım onları, ibret olsun...

şey efendim, ben gelmiştim, ne yapayım şimdi, nerey gideyim, bekçileri bıraksanız da benim sorunumla ilgilenseniz,,,, dedim ya, sana anlamıyor musun, eksik mi yarattım sizleri, hangi galaksidensin sen ya hu, dediklerimi yaparsam düşünürüm... ancak tebrik ederim, ilk defa tüm güvenlik duvarlarını aşarak karşıma çıkan ilk mahluksun.. neyse senin karnını bi doyuralım, karın var mıydı sende, bazu mahlukları karınsız, midesiz başka bir formda yaratmıştım da... seni nasıl yarattığımı unuttum... hangi türsün sen??

efendim ben dünyadan geliyoru, samanyolu galaksisinin güneş sisteminin 3. mü 4. cü mü gezegeni dünyadan... orada üç deniz arasında kalan bir toprak parçasından...

hatırlayamadım.. galiba sen biyolojik bir varlıksın... ne istersin yemek içmek için de bakemi sevdim seni.. girdin gözüme...

efendim... bilmem ki, her istediğimi bulabilir misiniz?? önüme koyabilir misiniz benim..

seninki de iş ha dünyalı, sen benim kim olduğumu biliyor musun, dile benden ne dilersen...

efendim kalbinizi söküp önüme koyarsanız ben atete pişirip, bu arada tuz ve diğer baharatlar da ilazım olur...

anlamadım...

kalbinizi yemek varsa kanınızı içmek istiyorum tanrım..

suç senin değil benim elbette, sizleri eksik yarattığım için, zihniniz algılayamıyor değil mi beni.. seni biraz modifiye edelim dünyalı, çok eski bir mahluksunuz amma yine de modifiye edilirsiniz, lakin seni bayıltmam cerrahi opersayon yapmam lazım,

kapı kulu, buyurun tanrım..

dünyalı cerrahi müdahale izin belgesini imzalatın şu mahluka... hazırlayın ameliyathaneyi, operasyon yapacağım..

emredersiniz efendim...

(nesildaşım kurgu işte... ) o kata nasıl ulaştıysan yani tanrı katına harita gönder vallah halin harap gibi... :)) seni kurtaralım oradan...yanlış yere gitmişsin galiba.. diğer alemlerin tanrılarına müracaat etseydin keşke...

doğru ya ben de kime diyorsam,

bu sesi tanıyorum, nesildaşımın sesi burada ne işi var ki... hem neden göremiyorum.. nesildaşım bu sen misin...neredesin...

hey çeksene ayağını ya hu, kör müsün, burdayım...

amanın, nesildaşım ne oldu sana...

ne olacak tanrı katına çıktıydım deri o kadar incecik yüzdüler ki, tüm parçalarımı duvar kağıdı gibi serdiler tanrı katına.. beni kurtarır mısın...

nasıl kurtarayım nesildaşım, benim halimi görmüyor musun, bir deri bir kemik kalmışım zarzor buldum tanrı katını zaten...

asırlardır bu haldeyim nesildaşım, sen beni kurtar ben çok şeyler duydum burada tanrıdan... sadece değil tüm alemleri bu zalim tanrıdan kurtacak bilgi bende...

nasıl kurtarayım nesildaşım, nasıl toparlanırsın ki sen, hem nereden konuşuyorsun, sesin bana nasıl ulaşıyoru...

yav sorma bu hale geldikten sonra kendi türümün ruhuna seslenmeyi öğrendim asırlar içinde.. neyse biraz yoruldum, uykum geldi...

eksik olma nesildaşım..
saygılarımla..

nice efkar usta, nice yanık
ve tavsiye ederim elbet Ahmet Kaya söylesin,
" baba bugün / sana gelmek istiyorum ".

tebriklerimle, eyvallah.