- 440 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
Geçmişe dair tatlı bir anı
Akşam eski resimlere baktım biraz.Anılar bir bir gözümde canlandı.Aldı götürdü beni duygular o yaşadığım çok eski zamanlara.Bir an lise yıllarım geldi aklıma.O düşmemek için arkadaşımıza tutunarak yürüdüğümüz;karlı,buzlu yollar ve uzun kış geceleri canlandı hayalimde.
Ve hiç unutmadığım,her aklıma geldiğinde güldüğüm bir anı geldi aklıma.Kendi kendime güldüm güldüm güldüm...
Benim liseye gittiğim yıllar(1987-1990)da yaşadığım ilçe olan Akdağmadeni’nde sadece üç tane lise vardı.Benim okulum olan Akdağmadeni lisesinde öğrenci sayısı çok olduğu için çift öğretim yapılıyordu.Orta okul öğrencileri sabahçı.Biz ise öğleci idik.Tabi öğlen gittiğimiz için de akşam çıkmamız 18.30’u buluyordu.Bu biz gençliğe adım atmakta olan çocuklar için,bir hayli uzun zamandı.Onun için de saat 17.00’den sonra karnımız zil çalmaya başlıyordu.Biz de bunu bildiğimiz için önceden hazırlığımızı yapıyorduk.Okulumuzun yakınlarında Süleyman amcanın(rahmetli) bakkalı vardı.Tenefüste oraya gider,ne yiyeceksek,kendi paramız ölçüsünde alırdık.Bizim zamanımızda ortası delik,susamlı tatlı bisküviler vardı ve halada var sanırım.Ama artık eskisi kadar popüler değildir o bisküviler.Benim jenerasyonum’dan olanlar iyi bilirler.Biz genelde o bisküviden alırdık.Tenefüste biraz yer,kalanı da derste yemek için hangi derse gireceksek o ders kitabının yada defterinin yapraklarının aralarına zula ederdik.Ders başladığı zaman o zulalardan bisküviler tek tek öğretmene çaktırmadan çıkarılır,yavaş yavaş ağıza atılır ve mide bayram ettirilirdi.Allahım! o bisküvinin tadı ne muhteşem bir şeydi.Ya acıktığımız için yada gizli bir şeyi yapmanın verdiği hazdan dolayı öyle bir tat verirdi ki anlatır gibi değil.Benim sıra arkadaşlarım,Hayriye Bedel Bozar ve Menekşe Çınar’dı.aldığımız her şeyi paylaşırdık.Öyle güzel,öyle safiyaneydi ki her şey.Biz arkadaşlığın,kardeşliğin ne olduğunu bilen çocuklardık.
Hiç unutmuyorum.Bir gün okulda yemek için çantama kocaman vaşington bir portakal koydum.Okula gittim.Zaman bir hayli ilerledi.Akşam üzeri olmuştu.Ders sanat tarihi dersi,Öğretmenimiz ise Nejat Sazak idi.Zaten sanat tarihi dersi ağır bir dersti.Tac mahalin sekiz köşesinde sekiz sütun var diye anlatırken öğretmeniz;benim aklımda o fosforlu sarı çantamdaki,portakalı yemenin hayali beliriyordu.Ne yapsam nasıl etsem de o portakalı yesem diyordum içimden.Sonra bütün öz güvenimi toplayıp,sanki çantamdan bir kitap alırmış gibi,çantamı açtım,O kocaman turuncu portakal bana,beni ye diye gülümsüyordu sanki.Yavaşça eğildim iki baş parmağımla portakalın en tepe noktasından bir delik açtım.Açmaz olaydım.O an kimsenin duymadığı,sadece benim duyduğum foşş diye bir ses çıktı.O ses sonrası sınıfa bir portakal kokusu yayıldı ki tarif edilir gibi değil.Öğretmenimizin ve arkadaşlarımın burunları kokuyu anında hissetti.Başladılar"öğretmenim portakal kokuyor"demeye.Öğretmenimizde kokunun nereden geldiğini anlamaya çalışarak burnuyla derin derin nefes alıyordu.Ben ise süt dökmüş bir kedinin masumiyeti ile hiç bir şey olmamış gibi öylece duruyordum.Neyse yanımdaki iki arkadaşım hariç kimse portakal kokusunun benim çantadan geldiğini anlayamadı.Kimse anlayamadı ama benimde o içimdeki müthiş portakal yeme arzum yarıda kaldı...
Hayatımızda da öyle değil midir.Ne kadar güzel şeylerin hayalini kuruyoruz.Gerçekleşsin istiyoruz.Ama nasipten öteye gidemiyoruz.O an olmuyorsa olmuyordur.Belki başka bir zamanda başka bir baharda olacaktır.Onun içindir ki,hayalleriniz size mutluluk veriyorsa onları kısıtlamayın.Kim bilir,belli mi olur,bir gün tüm hayaller gerçek olur...
Fitnat Yılmaz
YORUMLAR
Anılar çok güzeldir hele okul anıları, onları hiç bir şeye değişmem. Çok beğendim. Sevgilerle...
Fitnat Yılmaz
Fitnat Yılmaz
Yasak, gizli olan her şey ilk önceleri tatlı gelir...
ARAMIZA HOŞ GELDİN SEFA GETİRDİN