- 922 Okunma
- 5 Yorum
- 4 Beğeni
653 – İYİ
Onur BİLGE
“İyi,
Leonardo da Vinci, Son Akşam Yemeği isimli tabloyu yapmaya başladı. Orada iyiyi ve kötüyü, çok güzel yüzlü ve çok çirkin yüzlü iki genci model olarak kullanması gerekiyordu. Bir gün bir konserde, korodakilerden birinin Hz. İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti. Poz vermesini rica ederek onu atölyesine davet etti. En uygun duruş ve ifadeyi buluncaya kadar defalarca o gencin resmini çizdi. Birçok taslak ve eskizden sonra onu resmetmeyi başardı.
Aradan üç yıl geçti. Tablo tamamlanmak üzereydi. Artık sıra kötüyü sembolize edecek olan hain Yahuda’nın resmedilebilmesi için kötü tıynetli, çirkin bir gencin bulunmasına gelmişti. Yahuda, Hz. İsa’nın havarilerindendi ve ona o son akşamki yemekte ihanet etme kararı almıştı. Kötüyü simgeleyecek olan kişiyi bulmakta zorlanıyordu. Vakit daralmıştı. Uzun uzun aramalara kalkışacak kadar da, bulduğu gencin pek çok taslak ve eskizini yapacak kadar da zamanı kalmamıştı. Kilisenin kardinali de onu, resmi artık tamamlaması için sıkıştırıyordu.
Günlerce düşündüğü tipte birisini aradı. Sonunda, vaktinden önce ihtiyarlamış genç bir adam buldu. Pejmürde kılıklı sarhoş bir adamdı bu. Kaldırımın kenarına yığılıp kalmıştı. Tam istediği gibiydi. Aradığı vasıflar onda mevcuttu. Doğrudan model olarak kullanılmak üzere onu güçlükle kiliseye taşıdılar.
Ayakta duracak vaziyette olmayan sarhoşu destekleyerek ayağa kaldırdılar. Neye uğradığını şaşıran adamcağız, baktı ki ressam, yüzünde gördüğü inançsızlığı, bencilliği ve günahı resmediyordu. Berduş, ancak resim tamamlandığında kendine gelerek gözlerini açtı ve kilisenin duvarındaki şaheseri gördü. Şaşkın ve hüzünlü bir sesle, o resmi daha önce de gördüğünü söyledi. Bu defa da şaşırma sırası ünlü ressama gelmişti.
”Ne zaman gördün?” diye sordu.
“Üç yıl önce…” dedi, serseri. “Her şeyimi kaybedip parasız pulsuz kalmadan önce… O zamanlar bir koroda şarkı söylüyordum. Çok güzel hayallerim vardı. Bir ressam bana, Hazreti İsa’nın yüzü için modellik yaptırtmıştı.”
İyi ile kötü aynı kişi olabiliyor bazı hallerde. Ne zaman ve hangi halde karşımıza çıktığına göre iyi ya da kötü olarak sıfatlandırılıyorlar.
Sen de benim karşıma melek gibi çıkmıştın. Peri kızı gibiydin. Yüzün bebek gibiydi. “İyi kimdir?” diye sorsalardı, anında seni gösterirdim. İki buçuk yıl kadar sonra elinde çocuğunla geldiğin ve bir hışımla kapıdan çıkıp gittiğin zaman da “Kötü kimdir?” diye sorsalardı, seni gösterirdim.
İyi de sendin, kötü de… İyiyken güzel görünüyordu yüzün bana. Sen o haldeyken, yüzüne bakmak bile istemiyordum. O günden beri görmek istemiyorum seni.
Bir zamanlar ne kadar hasrettim sana! Küçücük, vesikalık bir resmin vardı lise önlüğünle çekilmiş. İkona gibi komodinin üstündeki aynanın önünde dururdu. Bir tapınmadığım kalmıştı ona! En dindar Nasrani’nin evindeki Hazreti Meryem’in resmi olsaydı, o kadar itibar görmezdi! Onu bile kaldırdım ortalıktan. Onca zaman tebessümle bakıyordu, sevgi saçıyordu etrafa, o olaydan sonra hain hain bakmaya başladı suratıma! Gözlerinin içi güneş gibiydi. Şimdi ihanetten başka bir şey yok içlerinde!
Nasıl da dönüşüyor güzellik çirkinliğe! İkisi de aynı kişi aslında! O zaman güzellik de çirkinlik de bakanın duygu ve düşünleriyle ilgili, kişinin kendisiyle değil.
O zaman ben tezyin etmişim seni. Arzumca yapılandırmışım. Dilediğimce bezemişim en güzel sıfatlarla. Tam kendi zevkime ve beğenime göre şekillemişim. Sonra da uzatmışım işaret parmağımı sana doğru: “İşte bu!..” diye noktayı koymuşum.
Aynı kişiyi resmetmiş Leonardo da Vinci… Birinci de aynı insan, ikinci de… Birinciyi “İyi zat!” düşüncesiyle resmetti. İkinciyi de kötü kişi olarak… Eden kendine eder.
“Allah kimseyi iyi veya kötü olarak yaratmaz. Her bebek torunum Safiye gibi tertemiz ve masum olarak dünyaya gelir. Allah, iyiliği emreder, kötülükten meneder. Buna rağmen kim kötülüğü tercih ederse, kendi kararıdır. Allah ona o yolu açar. Bu âlemde dilediğini yapma hürriyeti elindedir. İyilik yapmayı tercih edene de iyiliğin yolunu açar. O da dilediğince iyilik yapma fırsatını yakamaya gayret eder. Bu yolda zahmet çeker, hakkından feragat eder ama yine karne gününü havf ve reca arasında bekler. Kötülüğü tercih eden de bu âlemde gideceği yeri kendisi belirler.” demişti Kaptan. İlk defa duyuyordum bu iki sözcüğü. Anlamlarını sormuştum, unutmadan ona da şöyle cevaplamıştı:
“Öyle ya… Sen bu iki kelimenin anlamlarını da bilmezsin. Bana göre yeni nesilsin. Korku ve ümit arası demek istedim. Havf korku, reca da ümit demektir.”
“Özür dilerim. Sohbeti böldüm. Lütfen devam eder misin Kaptan!”
“İman ve inkâr meselesinde de durum aynıdır. “Ben inanmıyorum!” diyen de “İman ettim!” diyerek gerçekten de inanan da gerçekle yüzleşecek öte tarafta. İnanmayan, inanmadığı için oraya gitmeyecek ve ceza ile karşılaşmayacak, muaf tutulacak değil. İnanan zaten inanmış, yine de ürpertilerle akıbetini beklemekte… İçindeki havf ve reca aynı miktarda... "Cennetliğim!" de diyemez, "Cehennemliğim!" de... Çünkü kendisi karar merciinde değil.”
“Kişinin zannı üzereyim!” demiyor mu Allah!”
“Öyledir. “Biz Allah vardır, birdir. Kur’an O’nun sözüdür. Peygamber elçisidir. Rahmeti boldur. Affedicidir.” deriz, öyledir. Bize zannımız üzre muamele eder. Kâfir de aksini söyler. Allah da ona, ona göre muamele eder. “Yok! diyorsa yok olur onun için O’nun rahmeti, affı, fazlı… Bütün güzel sıfatlarının tecellilerinden mahrum bırakmış olur kendisini, kendi peşin kararı neticesinde. Yerini kendisi belirlemiş olur. Allah’ın yanında yer almadıysa, şeytanın yanında yer almıştır. Orada da onun yanında olacaktır. Zannı bu âlemdeyken öyledir çünkü.”
“Biraz karışık geldi bana Kaptan. Biliyorsun kafam kalındır benim. Benim anlayacağım gibi bir örnek versen de kolayca anlasam!”
“Sen benim için “İyi adamdır kaptan!” zannında hareket ettiğin sürece benden kötülük göremezsin. Çünkü sen de iyi olursun. Yok, benim hakkımdaki zannın kötüyse, bana karşı iyi olamazsın. İşte bu kadar basit! Neyini anlamadın ki!”
Sonra mukayese ve muhasebe yapmaya başladım. Sonunda şu karara vardım: Yani senin hakkında “İyidir!” zannıyla hareket ettiğim süre zarfında aramız iyiydi. Çünkü ben de sana iyi davranıyordum. Cennette gibiydik ikimiz de…
Ne zaman ki sen bana öyle kötü bir muameleyi layık gördün, benden yüz çevirip çıktın gittin, seninle işim bitti benim de! Sana beni sorsalar “İyidir!” demezsin olaydan sonra. Ben de senin için demem, diyemediğim için üzülsem de. Cennette olacakken cehennemdeyiz işte!
Kısacası… İyi olmak da kötü olmak da elimizde… Kaderde insanlar için iyi ve kötü diye damgalar vurulmamıştır. Bilinen bilinmeyen tüm sıfatlardan biz dilediklerimizi alıp koymuşuz ruhlarımıza. Dileyen iyi sıfatları doldurmuş dağarcığına, dileyen kötü sıfatları toplamış. Hangi sıfatlarla sıfatlanmışsa, o sıfatların gerektirdiği şeyleri yapmış.
Bunun böyle olacağını başından beri, olmuş olacak her şeyi ezelden bilen Allah, bütün fiillerin iç içe, sıralı bir şekilde bir araya gelerek zaman içindeki akışını kader olarak adlandırmış.
Son Akşam Yemeği gibi muazzam ve muhteşem bir tablodur hayat. En ince ayrıntısına kadar Sani olan Allan tarafından ince ince işlenmiştir. İyiler de kötüler de olacaktır. Çıkar ilişkileri de yeme içme, arkadaşlık, dostluk düşmanlık, iyilik mükâfat, suç ceza olacaktır.
Herkes her aradığını burada ya da orada mutlaka bulacaktır. Men edilmiş olsa da aldırmadan burada dilediğini yapan orada dilediğine ulaşamayacak, burada kurallara uyarak arzu etmiş olsa da yasaklananları yapamayan orada dilediğine ulaşacak.
Sana dedim ki: “Yapma! O adamla gitme!” Gittin. Başına geleceklerden beni mesul tutamazsın!
İyiyken kötü olmayı tercih ettin. Ben de sana karşı iyi olamam artık. Kötü de olamam. Nötr kalırım. Karar merciinde olsaydım da aynı olurdum. Hâkim taraf tutamaz!
Haydi yine iyi sen olmuş ol. Kötülük bana kalsın!
Kötü”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 653
YORUMLAR
Cennette olacakken cehennemdeyiz işte! "" Bu yazı esas itibarı ile bu cümlede nihayet bulmuş ve görevini tamamlamış kanaatimce. Sonrası Mevlananın sözün tamamı diye başlayan sözünü hatırlattı bana. Ve yazıyı okurken sürekli. KEŞKE GÜNE GELSEYDİ çok kimse okusaydı dedi içim. Yazı bitinceye kadarda devam etti.
Hakikaten bazı şeyler lütuf bazı şeyler ise kesb. Bize lütuf kendiliğinden gelir kesb ise bizim aramamızın neticesidir ve amel olur. Bu yazıyı dilerim çok kişi arar ve bulur.
bir kaç gün içinde bir dünya güzellik kaçırmışım meğer.
Allah bol ecir versin.
Harika bir öykü öyle bir örnek yakalamışsınız ki:
"İyi ile kötü aynı kişi olabiliyor bazı hallerde. Ne zaman ve hangi halde karşımıza çıktığına göre iyi ya da kötü olabilir" Korkuyu baskın hale getirip insanları yönetebilirsiniz "havf ve reca" bu güzel benzetmelerden yola çıkarak; sevgili yazarımız "Allah'a inanmak yada inanmamak elimizde, Aklını kullan" ben seni uyardım anlamı çıkıyor.
saygılar elinize sağlık
Çok güzeldi yine ellerine emeğine yüreğine sağlık. Bu gece yazını bekledem asıncada bir soluka okudum.
Yalnaz şurası gerci siz daha iyi bilirsiniz ama"Allah’ın yanında yer almadıysa, şeytanın yanında yer almıştır. " Allahın gösterdiği doğru yolda yer almamışsa, şeytanın yanında yer almıştır.olarak olsa diye düşündüm İyi geceler Selamlar Saygılar