- 754 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kendini Bilmek
Bize dair ne varsa ya duyarız, ya yazılıdır okuruz. Başkalarına göre de bir biz vardır elbette. Bu biz, gerçekte ben dediğimizle ne denli örtüşür acaba? Kendimizi her yönden sınamada ve ne olup olmadığımızı bilmede en önemli kriter nedir ki? Kendini bilmek denilen çokça soruya ve o soruların karşılığı olabilecek yanıtlara ne denli denk gelir? Bizi en iyi tanıyan kimdir?...vb sorular bize iç dünyamızdaki derinliklere de inerek gerçek bizi anlatmaz mı?
Annemize göre biz halen sevgi ve ilgiye oldukça muhtaç biricik iken, babamıza göre biz daha güçlü, kararlarını sağlıklı alabilen ve fakat tecrübece eksik birileri olabiliriz. Bir başkasına göre mükemmel bir öğretmen, diğerine göre de gözü pek bir kahraman... Bütün bunlar bize, başkalarının algı ve gözlemlerine göre farklı bir bizi meydana getirir, önümüze koyar.
İyi de, gerçekteki biz nasıldır? Diğerlerinin dedikleri gibi bıçkın bir kalem; romanların usta kalemi, şiirlerin şairi ya da kılı kırk yaran usta bir avcı veya çok sabırlı bir olta balıkçısı mı?...
Gerçeklerle yüzleştiğinde insan, ne olup olmadığı konusunda daha somut veriler elde edebilir kanaatindeyim. Adımıza ve veya kişiliğimize atfedilen olumlu veya olumsuz yakıştırmalar bizi çok başarılı şekilde temsil etmez, diye düşünenlerdenim. Zaman, insanın kendini keşfinde en iyi arkadaş ve yaşanan olaylar, bu olaylar karşısındaki durumumuz, reflekslerimiz, çıkarımlarımız da bizi gerçek bize götüren değerli ipuçları.
İnsan, henüz gerçekleştirmediklerinin de bir toplamıdır, sözü ne güzeldir. Her birimizde henüz gün yüzüne çıkmamış, olgulaşmamış bazı yeteneklerin potansiyel olarak saklı durduğunu kim bilebilir? Başkalarına göre sözü edilen işte iyi ve yetkin birisi olmamız yönündeki görüş ve söylemler, gerçeklerle ne kadar örtüşür?
Bu sorun, yani kendini bilme, bulma mevzuu, eğitimin de temel sorunlarından ve bir o kadar da en önemli amaçlarından biridir kuşkusuz. Eğitim süreçlerinde aktif rol alan öğretmenlerin gerek model olarak ve gerekse de nitelikli bir gözlemci ve değerlendirmeci anlamında bizim biz olmamızdaki katkıları ve rolleri paha biilmezdir. Bazen gözlem neticesinde dillendirilen ve bize rehberlik eden naif bir cümle, gelecek yaşantımızın şekillenmesinde çok önemli bir adım olabilir. İşini samimiyetle ve sevgiyle yapan herbir öğretmenin, bu anlamda kişilik gelişimine ne denli katkılar sağlayabileceğini varın siz düşünün.
Kulak tırmalayan sesleri de duyduğumuz ve sözüm ona, kendilerini bu sahada sanatçı ses sanatkarı olarak atfeden zavallılar, seslerindeki niteliğin yetersizliğine dair bir cümle duymamış olmalılar, diye düşünürüm. Öyle ya, sırf çok kazandırıyor mantığı ile basının da gücünü kullanarak zoraki ses sanatçısı olanlarla dolu değil mi müzik mecrası? Kulak zevkimizi katletmeye kimsenin hakkı da yok, haddi de olmamalı. Sesi güzel olanların yolu açılmalı, olar almalıdır makam ve usül derslerini. Binlerce saar ders alsa bile ses kaliteleri artmayacak olanlar değil elbette.
Benzer durumları sporda da yaşamıyor muyuz? Sanki adı mühim değil zatın ayağına hiç top değmemiş, yıllarca amatör kulüplerde oynamış ve profesyoel olamamış gibi tutuk ve beceriden yoksun durumlar da nedir öyle? Zorla mı furbolcu olmuşlardır, ya da ille de babaları veya dayıları futboldan geldiği için mi onlar da futbolcudurlar. Meslekler babadan oğula geçebilir de yetenekler nasıl geçiyor, anlayamadım doğrusu. Saçımızı başımızı yolduran o sahnelerin baş aktörleri, sahaya gökten zembille mi inmişlerdir? Desenize Türk futbolu da işi amca-dayı muhabbetine dökmüş. Artık şansa ne gelirse. Bu işler bu kadar ucuz mu? Birileri iyi gelir sağlayan mecralar diye kulak zevkimize, göz zevkimize daha ne kadar işkence edecekler?
Yukarıda pek hoş olmayan ve sayısı onlarca artırılabilir konu, bizim öz yeteneklerimizin ne olup olmadığına dayanıyor değil mi? Kendi kendime hep şunu söylerim. Sen, süreç adamısın, bir olayın gidişatı ve sonuca etki eden unsurlarına odaklısın. Bu durum seni iyi bir ;araştırmacı, bilim insanı, öğretmen,...yapabilir. Ancak, asla polis olmaz senden. Neden mi? Detaylara bakarak eşgal tarif edemezssin de ondan. Bu örnek sadece beni bağlar ve fakat bu örnekleri herbirimiz kendimiz için de tatbik edersek, daha başarılı olabileceğimiz ve insanlara daha fayda sağlayaileceğimiz zeminlerde yer edineceğimiz ise mutlak. "İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Kişi kendin bilmezse, bu nice okumaktır"-Yunus Emre ne de güzel söylemiş değil mi?
Doğru yerlerde doğru ve güzel insanların olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor aklıma. En azından şunu söyleyebilirim ki, zorla oralara, buralara monte edilip sırıtmak yerine, bulunulan noktanın değerine değer katan, yorum katan ve feyz verenlerden olmak ne güzeldir. Kalın sağlıcakla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.