- 803 Okunma
- 6 Yorum
- 2 Beğeni
HAMAM CEFASI
HAMAM CEFASI
Yıkanma sendromu yaşayanlardan mı, ya da sık yıkanamayan toplumun geliştirdiği bir gelenek midir; banyo yaptıktan sonra büyüklerin ellerini öperken birbirlerine “sıhhatler olsun” demeyi, bayram havasında yaşamak.
Gelin olup gittiğim eşimin ailesininde, gelinlere uygulattırdıkları bu gelenekleri,onlara sefa, bana cefa olmuştu.
Asla tavsif etmesem de muzdarip olduğum bir eylemdi o yıllarda.
Evliliklerin çekirdek aile yaşamına dönüştüğü günümüzde, duş kültüründen sonra, bu eylemde tarihin maziler rafında unutulanlar içinde yerini almıştır umarım.
Köyden şehre gelin gidiyordum ve gelin hamamım, köyün yunağında; gelinin kız arkadaşları, akrabalar ve köylü kadınları eşliğinde düğün havasında gerçekleşmişti.
Oldu bitti atalarımızdan günümüze aktarılan, abartılardan uzak, kaç, göçün olmadığı köy düğünlerine hayranımdır.
Gelin gittiğim evde farklı bir hamam kültürüyle karşılaşınca; önce şaka sandığım bu adet, pardon adetler yumağının içinde buldum kendimi.
Sonuçta şehir yerdi mutlaka bir veya birkaç hamamı bulunuyordu.
Evlerde banyo olsa da; haftada veya onbeş, yirmi günde bir hamama gitmek için bahaneleri olurdu mutlaka. Bizde olduğu gibi komşularında; ( saça kına yakılması, gelin hamamı, loğusa hamamı, yeni geline hoş geldin ve komşularla tanıştırma, ya da aynı şehirden oğullarına kız istenecekse; kayınvalide adayları aracı kadınları da araya koyarak kızın fiziğinde yara, bere, yanık var mı kontrollerini çaktırmadan hamamda yaparlardı.)
Tabi ki bu hamamlardan bazıları( gelin hamamları) sabahtan akşama kadar eğlenceli olduğu için;mahalle kadınlarıyla haberleşilip akşamdan,sarma, dolma börekler yapılırdı.
Genelde genç kız veya gelinler önce büyükleri yıkayıp havlularına sarıp takunyasını ayağına verdikten sonra, bir eliyle anne veya kayınvalidesinin koluna girerek, diğer eline de hamam tasına su doldurup giyinme odasına kadar götürüp takunyalarını çıkardıktan sonra; üstü meşin kaplanmış olan hamam koltuklarının üzerine serilen; herkesin hamam bohçalarında olmazsa olmazı kuruluk örtüsüne oturduğunda ayağına dökerlerdi.
Hatta, kıyafetlerini giydirip ellerini öpmeden hamamda icra edilen bu görev tamamlanmış sayılmazdı ve bunu yapmayan gelin görgüsüz ve kaba olurdu.
Çocukluğumun altı yılını geçirdiğim şehirde, annemiz tarafından (faytonla hamama çok götürülmüştük) ablamla benim ilgi alanımız banyo sonrası hamamı işleten kadın tarafından kapağı açılan soğuk gazozun; “fosss!” diye çıkardığı cezbedici sesi ve içtiğimizde ağzımızdan geri çıkan gazın nahoşluğuydu.
Genç kız olana kadar yaşadığım baba köyümde, bu adetleri ne gördüm ne de duymuştum.
Köy kadınlarının işi gücü başından aştığı gibi köy yunağında sırası üzerine dört beş bölüm olan ve bu bölümlerde birer ocak üzerinde koca bir kara kazanla ısıtılan su da; önce çocuklar yıkanır, tarladan dönen erkekler ve çamasırlar yıkandıktan sonra kendilerine ancak sıra gelirdi.( ha daha sonra suyu içinde akan evler yapılınca banyo ve wc de ilave edildi bir bölümüne.)
750 yıllık hamam kültürü olan İlimizin hamamlarının hepsinde bunlar yaşanıyormuydu bilmem.
Bildiğim şey ise; şeker fabrikasından dolayı yakın köylerden göç alan kasabamıza gelenlerin, hamam kültürüne hemen adapte olduklarıydı.
Hiç bir alanda ve zamanda yüzüme gülmeyen şanşım; kayınvalide ve annelerimi çift çift vererek bayağı bir bonkör davranmıştı. Kayınbabamın ilk eşten yirmi yıl çocuğu olmayınca, ikinciyi zaruriyetten evlenmişti, ama babamın ki keyfiyet tendi.
Benim yeni gelinliğimde de böyle bir hamam sefası düzenleyen kaynanalarım, akşamdan saçlarına kınaları yakmış,bekar olan iki görümcemle bende hamamda yenecek yiyecekleri tamamalayıp bohçalarımızı da hazır etmiş, sabah kahvaltıdan sonra; komşu kadınlar, kızları gelinleri cümbür comat toplanıp çarşı hamamındaki kurnaları paylaşarak yerimizi almıştık.
Burası bir nevi yeni gelinlerin; kaynanasına itaatkarlığını gösterme arenasıydı sanki. Önceden kıdemli komşu gelinlerinde öğretileriyle kaynanalarımı yaş sırasına göre; saçlarından ayaklarına kadar en az beş altı kez sabunayıp keseledikten sonra yine kayınvalidemin sessizce yönlendirmesiyle komşu ahiretliklerinide yıkamıştım.
Aşırı sıcak ve nemi sevmeyen ben; bir de hamamın sabun kokusuyla gözümün önü kararır düşecek gibi olurdum.Sık sık soğukluğa çıkıp temiz havada kendime gelip geri döndüğümde ise; hamamın en sıcak yeri olan, kurna ağzına oturan kayınvalidemin; elinde sabunla “gel”diyen baş işaretindeki emrivakiyle yıkamaya yeni baştan başlardım.
Büyük kayınvalidemde benim gibi sıcağa dayanamaz nefesi daralırdı. Onu, çarçabuk yıkar giyinme odasında kıyafetlerini giydirip elini öperdim. Kendiside bana, her defasında “sağol kızım hizmetin hakka” derdi.(öz kaynanamdan bir kez olsun duymamıştım.)
Büyüklerin elini öpmek; saygıda kusur etmemek, elbette çok anlamlı. Fakat bunu nerede olursa olsun, banyo sonrası yapılması insan onuruna dokunduğunu hisseder olmuş içimden “bu ne biçim adet, nerden çıktı acaba” diye her defasında kendimce sorgulardım.
Fakat bunun yanlış olduğunu söylemek;eve yeni gelmiş bir geline yakışmayacağınıda biliyordum.Onlara göre saygı sunumu ve hizmetti.
Törelerine göre büyüklere yapılan tüm hizmetler; Allah içindi...
Aradan birkaç yıl geçmiş bekar olan kayınbiraderimde evlenmişti. Evde iki gelin,iki kız ve saçları kınalı iki kayınvalidemle birlikte, hamamın kapanma saatine kadar sudan çıkmayan kaynanamı da giydirip hazırladıktan sonra iki gelin olarak elini öpmüştük.
Kararlaştırdığımız saatte arabasıyla bizi almaya gelen kayın biraderimle birlikte eve geldiğimizde; akşamın karanlığına kadar dönmeyen kaynanalarıma sinirlenen kayın babamın elinde meşe odunuyla giriş kapının arkasında beklediğinden habersiz olan ben, kendimi biran evvel eve atmanın telaşıyla önden girince; kayın validem sanarak yanlışlıkla sırtıma inen odunla yere kapanmıştım.
Kayın babamın, yıllardır kayınvalidemin hamam sefalarından iyice gına geldiğinin siniri bana denk gelmişti.)))Ve bir daha bende kayınvalidemle hamama gitmemiştim.)))
ALİYE UYANIK / BOZOK KIZI
12.12.2020/ÇANAKKALE /DALYAN
YORUMLAR
''Temizlik imandan gelir.'' özlü sözünün bir tecellisi olarak hamam ve hamam kültürü biz de çok önemli bir yer tutar. Ben de bir dönem Bursa'da yaşarken hamam kullanmaya çok alışmıştım. Yabancılar bile saunadan vaz geçip bizim memlekete geldiler mi hamamdan çıkmıyorlar, hele de o keselenmek, en güzeli... Kutlarım içtenlikle Aliye Hanım...