- 784 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Yitip Giden Canlar
Yazı konum farklı bir husus bugün.
Bir gözleme,
Uzunca bir döneme ilişkin.
Toru topu kırk yılda dört kez karşılaştığım,
Her on yılda bir görüştüğüm,
Olsa olsa her seferinde beş on dakikakalığına buluştuğum,
Ancak hep hafızamda tuttuğum,
Ara ara zihnimi yoklayıp hatırladığım bir kişiye ilişkin.
…………………………………..
Seksenli yıllar, seksen iki ya da üç,memlekette köşkerler çarşısındayım.
Ufacık bir çarşıdan bahsediyorum.
Daracık bir sokaktan.
Kırık dökük,
Üç beş dükkandan ibaret olan bir yerden.
…………………………………
Bir kış günü aylardan ocak günlerden pazar.
Yeni bir yıl.
Beyhude bir arayış ama yine de şansımı zorluyorum.
Puslu camdan zayıf bir ışığın sızdığını görüyor ve içeri giriyorum.
Benden fazla değil bir kaç yaş büyük olduğunu düşündüğüm yuvarlak yüzlü, seyrek sakallı,elindeki bizle dikiş atan bir kişi.
Merhaba ediyor,
Yer gösteriyor otur diyor.
Nedense sesinde bir yumuşaklık,kendisinde tevazu hissediyorum.
Elimdeki işi bitireyim de,
Sonrasında bir bakayım diyor.
Basit işlem,
Su alıyor bir iki çivi çakar mısınız,
Ya da bir yama atar mısınız diyorum.
Yüzündeki tebessüm, kişiliğindeki samimiyet, davranışındaki sıcaklık ortama yayıliyor.
Söze giriyor ve soruyor.
Gece erovizyonu izledin mi,
Puanlamayı takip ettinizmi,
Sonucu nasıl buldunuz diyor.
Bağdaştıramıyorum,
Köşker ama erovizyondan bahsediyor diye düşünüyorum.
Yarışmanın ertesi günü zaten.
Cumartesi gece geç saatlerine kadar yarışma izlemişiz pazar günü onu yorumlama fırsatı buluyoruz karşılıklı.
Yıllar öncesine,ilk yarışmacımız Semiha Yankı’ya gidiyor yıl yetmiş dörde.
Sonra seksene Ajda’ya.
Yanılmıyorsam sıfır puan çekerek sonuncu olan şarkısı Petrol’e..
…………………………………..
Arka arkaya pek çok konuya giriyoruz.
Mevzu yoğunluğu yaşıyoruz.
Afganistan’ın Sovyetlerce işgaline.
Babrak Karmal’a, Necibullah’a..
Humeyni’ye, Şah Rıza Pehlevi’ye, oradan Musaddık’a.
İsraile’e Mısır’a, Suud Hanedanlığına..
Enver Sedat’a, Menaham Begin’e, Ziya Ülhak’a..
Bölgede oynanan oyunlara..
İlerde gelebilecek felaketlere..
……………………………………
Konuşuyoruz ama tanışma gereği duymuyoruz.
Her nedense birbirimizi merak etmiyoruz.
Ad soyad sormuyoruz.
Semt muhit araştırmıyoruz.
İsim adres alıp vermiyoruz.
Siyasetten, sanattan, spordan bahsediyoruz.
İşlem bitince teşekkür edip ayrılıyoruz.
…………………………………….
Takriben sekiz on yıl sonra.
Mekan değiştirmiş olarak görüyorum bu kez.
Mekanla birlikte konsept.
Köşkerlikten imalata terfi etmiş,
Üretir, piyasaya sürer hale gelmiş,
İşini büyütmüş,
Sipariş alır para kazanır hale ulaşmış.
Görünüm konuşma stil tarz ve üslup aynı.
Unutulduğumu,
Hatırlanmayacağımı düşünerek,
Kendimi tanıtıyorum.
İlk tanıştığımız zaman ve mekana vurgu yapıyorum.
Benzer mevzulara yine giriyoruz.
Bir süre sohbet edip ayrılıyoruz.
…………………………………..
Bir on yıl sonra yine iş ve mekan değişikliğiyle karşılaşıyorum.
Tanıdınız mı hatırladınız mı diye soruyorum.
İmalattan ticarete dönüştürmüş işi.
Alır satar hale gelmiş.
Bir üst lige çıkmış.
Büyümüş ama riskte üstlenmiş.
Kazanmayı da kaybetmeyi de göze almış.
İşler iyi gittiğinde alım satım kazanç getirir,
Rüzgar tersinden estiğinde sorun sıkıntı getirir.
O bakımdan zanaat en iyisidir.
Orda emek artı değer vardır.
Az da olsa hep kazanç vardır.
Köşkerlik en tercihli olanı bence.
İmalatçılık ise ticaretinden iyi.
Kimi konulara oturduğumuz sürece değindik ama fazlasına fırsat yoktu.
Daha doğrusu zaman yoktu.
Bilemiyorum belki moral motivasyon yoktu.
Alan değişmiş,
Meşguliyet farklılaşmıştı.
…………………………………..
Üzerinden bir on yıl daha geçti.
İşyerinin olduğu cadde üzerindeyim.
Bir anda hatırlıyorum.
Zamanı süresi geldi diyorum.
Uğramalıyım merhaba etmeliyim,
Konuşmalıyım hal hatır etmeliyim diyorum.
Yan yana aynı işi yapan birkaç mağaza.
Göz gezdiriyorum dönüştürülmüş,
Farklı bir iş yürütülüyor iş yerinde.
İçeri girip soruyorum burada falanca kişi vardı diye.
Bitişiğe sor olsa olsa onlar bilir deniliyor.
Hemen oraya yöneliyorum.
Burda bir ayakkabıcımız vardı diyorum onu arıyorum.
Abi kapattı başka işlerle meşgul o şimdi deniliyor
Bizim ustamızdı bizi yetiştiren kişiydi.
Daha yakın bir zamanda beraberdik, kutlamadaydık bak istersen izleteyim sana telefondan diyor.
……………………………………
İzliyorum ama inanamıyorum.
Sazlı sözlü bir ortam.
Ustamız daha doğrusu üstadımız saza dokunuyor sözle dokunduruyor.
Öncesinden böyle bir kabiliyeti var mıydı bilmiyorum.
Üstelik sakalından eser kalmamış.
Daha çok merak eder hale geliyorum.
Tarif edin görmeliyim,
Bulup sohbet etmeliyim diyorum.
………………………………..
İstikamet adres alınıyor yola koyuluyorum.
Farklı bir mekan.
İçerde biri var ama emin değilim o olduğundan.
Tereddüt ediyorum yanlış yere geldim tekrar döneyim diyorum.
Çağırıyor el ediyor gel çıkaramadın galiba,
Değişmiş farklılaşmış mı buldun yoksa beni diyor.
Yine sohbeti toru topu yirmi dakikaya sığdırıyoruz.
Çok şeye girip çıkıyoruz.
Her mevzudan bahsediyoruz.
Eğitiminden, eğitimciliğinden,memuriyetinden, ticaretinden..
Ne kazandığından ne kaybettiğinden.
Ancak her dönem zinde kaldığından.
Enerjisinin hiç bitmediğinden.
………………………………….
Şimdi sivil toplumcuyum diyor.
İşin ilerde gideniyim.
Bir nevi öncüsüyüm,
Lideriyim diyor.
Memleketin haline bak.
Şu tüten dumana bak.
İse pasa bak.
Her gün yitip giden canlara bak.
………………………………….
Bacalardan duman tütüyor.
Memleket zehir soluyor.
Yeniler sakat doğuyor.
İnsanlar kanserden ölüyor.
Haklı bir mücadele veriyoruz.
İşte afişimiz.
Şu gördüğünüz pankartımız.
Kalabalıksa mitingimiz.
…………………………………
Tam bir değer aslında bu insanlar.
Kıymeti bilinmeyen önemi idrak edilmeyen.
Geride dolu dolu zorlu bir yaşanmışlık,
Hemen her yere adanmışlık,
Nihayetinde sivil toplumculuk.
İnsanlık,insancılık..
İnsana değer,
Soluduğu havaya suya değer,
Bunları kullanan tüm varlıklara değer.
…………………………………..
Sazı sözü ise memleketten.
Suyundan toprağından.
Şairinden ozanından.
İçinden geldiği toplumun değerinden hasletinden..
Kemal SEYFİ
11.12.2020