- 607 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
2020'YE DAİR
2020’YE DAİR
Hepimizin yaşımıza veya yaşadıklarımıza bakmadan kabul ettiğimiz bir felaketlerle dolu 2020 yılı gerçeği var.
Fakat asıl felaket olan Covid-19’un başladığı yıl 2019’dur. Bir nevi 2020 yılı 2019’un son günlerinin en büyük derdini çekmek durumunda kalmıştır.
Covid-19’la ilk karşılaşmamız 27 Aralık 2019 tarihidir.
Birçoğumuz böyle bir durumla daha önce karşılaşmamıştı. Bu nedenle her yıl yaşanan siyasi gerilimler, doğal felaketler, ekonomik sorunlar ile birleşen pandemi süreci insanların 2020’yi felaket yılı ilan etmesine sebebiyet verdi.
27 Aralık 2019 tarihiyle başlayan bu salgın benim gibi bir çok kişi de dahil olmak üzere pek ciddiye alınmadı, ilk başlarda durum böyleydi.
İlgi çekmek için atılan ilginç ve bize gerçek dışı gelen başlıklardan ibaretti o dönem.
Zaman zaman ilgi çekmek için bu tarz abartılı başlıklar atılırdı fakat bu defa işler farklı ilerledi.
Covid-19 tabir-i caiz ise hayatımızı tam anlamıyla tepetaklak etti!
Etrafta tonla yalan bilgi dolaşıyordu. İşleri bu noktaya getiren etkenlerden biri kesinlikle bunlara inanılması ve bunlara güvenerek gerçek tedbirlerin unutulmasıydı.
Neymiş efendim?
Şunu şu kadar okuyup şunun ruhuna yolladım deyince Corona Virus olmuyormuşuz.
Başka ne vardı?
Bu virüs’ün Türkiye’ye gelmiyor olma sebebi genetik yapımızmış.
Dahası da var.
Hiçbir şekilde bilimsel dayanağı olmayan, tek amacı para kazanıp reklam yapmak olan kürler de vardı!
Doğruya doğru bunlardan hiçbiri bu salgını engellemdi, engelleyemezdi de.
Tabii doğal karışımlar doğru kullanıldığında bağışıklığı güçlendirir, bu bir gerçek. Bağışıklık her zaman olduğu gibi şu anda hayati önem taşıyor.
Bu tarz şeyler kullanıldığında araştırılmalı ve amaç bağışıklığı güçlendirmek olmalı ayrıca maske, mesafe ve hijyen tedbirleri elden bırakılmamalı.
Üstüne üstlük bu salgının nasıl ortaya çıktığı uzun bir süre tartışıldı, halen daha da tartışılmakta.
Şu an genel olarak kabul edilen şey Wuhan kentinde bulunan bir hayvan pazarında çıktığı. Bu virus ilk vak’aya bir yarasadan bulaşmış.
Tabii ki hiçbir şey komplo teorilerinin bu salgın kadar hızlı yayılmasına engel olamadı.
Gizli güçlerin nüfusu azaltma projelerinin ilk aşamasıymış.
Bir laboratuvarda yaşanan kaza sonucu yayılmış.
Bunlar halk arasında en çok konuşulanları sadece...
Her şeye körü körüne inanmamak gerek. Sorgulayıp mantığını anladıktan sonra inanıp, kabul etmeliyiz. Fakat bu tarz uydurma olduğunu bas bas bağıran şeylere inanmak hayalperestliktir.
Global salgın gibi ciddi konulara realist bir şekilde yaklaşılmalıdır.
Türkiye’nin ilk vak’ası 10 Mart 2020 tarihinde ortaya çıktı.
10 Mart’ı 11 Mart’a bağlayan gece Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA tarafından açıklanmasının ardından yaşlı-genç herkes ekran başındaydı.
Neredeyse herkes kendisinin Corona Virus’e yakalanıp yakalanmadığını sorgulamıştır.
Bunun nedeninin ise 3 aydır devam eden yeni sürecin getirdiği panik durumu olduğunu söyleyebiliriz.
Ne yazik ki ilk vak’anın açıklanmasının üzerinden çok geçmeden 15 Mart 2020’de ilk Covid-19’a bağlı ölüm gerçekleşti.
16 Mart 2020 tarihinde ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin eğitimine 1 hafta ara ve hemen sonrasında 1 hafta da uzaktan eğitim yapılacağı açıklandı. Üniversiteler için bu süre 3 hafta idi.
İlk vak’anın açıklanmasından 6 gün sonra bu kararın alınması virüsün ülkedeki gidişatının pek de iç açıcı olmadığını gözler önüne sermiştir.
TRT EBA TV İlkokul, TRT EBA TV Ortaokul, TRT EBA TV Lise olmak üzere 3 kanalla, 23 Mart 2020 tarihinde, Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK’un katılımıyla birlikte ilk canlı ders gerçekleştirildi.
Açıkcası böyle bir duruma kısa bir sürede kusursuzca uyum sağlayıp, bir düzen oturtmak mümkün değildir.
Bu nedendendir ki EBA üzerinden yapılan canlı sınıf dersleri süresinde EBA sık sık hata vermiş, hatta zaman zaman çökmüştür.
Bu durum sonucunda "EBA’ya siber saldırı mı yapıldı?" başlıkları gündemi uzunca bir süre meşgul etti. Daha sonradan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından böyle bir durumun olmadığı, sadece öğrenci girişinin tahmin edilenden fazla olduğu için sistemde bu tarz durumların oluştuğu açıklandı.
Bu yıl koca bir yazı Covid-19 ile geçirdik. Hepimiz için ilginç bir deneyimdi.
Ben dahil birçok öğrenci nasıl olduğunu kavrayamadan 2019-2020 Eğitim-Öğretim Yılı’nı bitirdi.
Pandemi dönemi olduğu için ülke geneli sınavların takviminde de değişiklikler yapıldı.
LGS’nin (Lise Giriş Sınavı) 20 Haziran 2020’de, YKS’nin (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) 27-28 Haziran 2020’de yapılacağı açıklandı.
2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı’nın Eylül ayından itibaren yüz yüze eğitime kademeli olarak geçilmeye başlandı.
Fakat daha sonra pandeminin gidişatının kötü seyretmesi sonucunda bütün sınıfların yüz yüze eğitimden tekrar uzaktan eğitime geçtiği görüldü.
5 Aralık 2020 tarihinde 31.896 yeni vak’a tespit edilmekle beraber, Covid-19’a bağlı günlük ölüm sayısı 196’ya ulaştı. Tabii bardağın dolu tarafına bakacak olursak 5 Aralık’ta 4.100 Covid-19 hastası sağlığına kavuştu.
Pandemi sürecinin başından itibaren Türkiye’de tam olarak 533.198 tanı koyuldu. O günden bugüne Covid-19’a bağlı 14.705 ölüm gerçekleşti.
Tabii Dünya geneli Corona Virus tablosuna baktığımızda bilançonun ağırlığını rahatlıkla hissedebiliyoruz.
27 Aralık 2019 tarihinden itibaren Dünya genelinde 66.570.434 Covid-19 tanısı konuldu.
Maalesef ki 1.529.330 kişi Corona Virus’e yenildi.
Tüm bu duruma rağmen 42.814.749 kişi Covid-19’u atlattı.
Bu süreçte başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm insanlık olarak çok büyük kayıplar verdik.
Bu süreçte din, dil, ırk ve renk ayrımı yapmayan bu virus, insanlık olarak bir olduğumuzu tekrardan bize hatırlattı.
Netice itibarıyla bir ülkenin virüsü yenmesi yeterli gelmeyip diğer ülkelere de yardımcı olması gerekir. Zira hepimiz aynı gemideyiz ve gemi su alıyor, insanlık olarak birbimize destek olmazsak bu gemi batacaktır.
Hepimiz pandemi sürecinde üzerimize düşeni yapmalı maske, mesafe ve hijyen kurallarının yanı sıra zorunlu olmadığı müddetçe evimizde kalmalı ve bu zorlu süreci atlatmayı beklemeliyiz.
2019’da başlayıp 2020’ye sıçrayan felaketlerden biri de Avustralya Yangını’dır.
Haziran 2019’da başlayıp, 240 gün süren bu devasa yangın Dünyamızın akciğerleri olan ormanlarımıza büyük bir zayiat vermiştir.
Bu yangın ülkenin tarihinde gördüğü en büyük yangın olma vasfını da taşımaktadır.
8 milyon hektar civarı bir alanı etkileyen bu yangın 28 kişinin ve 1.250.000’den fazla hayvanın ölümüne sebebiyet vermiştir.
Avustralya’nın en büyük şehirlerinden biri olan Sidney’in yakınlarına kadar gelen bu yangın, yaklaşık 2.000 evi kullanılamaz hale getirmiştir.
Bu yangının nedeni olarak ülkede artan yüksek sıcaklık ve aylardır süren kuraklık gösterilmiştir.
2020 felaket yılı olarak anılmasına rağmen bu yıl da gelecek için umut verici gelişmeler de yaşanmıştır.
Bunlardan biri şüphesiz Elon MUSK’ın uydu şirketi olan SpaceX’in çiçeği burnunda projesi Starlink’tir.
2020 yılının Eylül ayı itibarıyla 775 uydu yörüngeye oturtulmuştur.
12.000 uydu sayısına ulaşıldıktan sonra toplam sayının 42.000’e ulaşması hedefleniyor.
Bunun dışında 2020 itibarıyla başlayan Corona Virus’e yönelik aşı çalışmaları yavaş yavaş netice vermeye başlamıştır.
Aşı konusunda önde gelen ülkeler Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’dir.
Halen daha test aşamasında olan Çin’den 9 aşı adayı, ABD’den ise 8 aşı adayı mevcut durumdadır.
Umudumuz aşıların en kısa zamanda tamamen uygulanabilir hale gelmesi yönündedir.
Şu günlerde gündeme oturan ve bilim dünyasını ilgilendiren en güncel olaylardan biri ise, İranlı bilim insanı Muhsin FAHRİZADE suikastidir.
Nükleer fizikçi olan FAHRİZADE, 27 Kasım 2020 tarihinde suikast sonucu hayatını kaybetmiştir.
Bu yıl ne tür felaktetlerle karşılaşmış olsak da, bu yıl da geleceğe dair umut verici atılımlar yaşanmıştır.
Yıl 2020 olsa dahi ilkel düşünceler halk arasında hala mevcut.
Tüm bunların sonucunda kadına şiddet ne yazık ki bu yıl da sona ermedi.
2019 yılında 474 kadın cinayete kurban gitmişken, 2020 yılında ise şimdilik sayı 369’dur.
İşin can acıtan kısmı ise bunların sadece bir sayıdan ibaret olmadığı gerçeğidir.
Bu kadınlar birilerinin eşi, kardeşi, ablası, dostu, evladı, annesidir.
21. Yüzyıl’da olmamıza rağmen hala haberlere kadın cinayetleri konu oluyorsa, tüm toplumun kendisini sorgulaması gereklidir.
Kişi geçmişe dönük hatalarını olgunca kabul edip kendisini değiştirmeli ve geliştirmelidir.
Tüm toplumun çağdaşlaşması için bu adım zorunludur.
Bu yıl akılda kalanlardan biri de yaşadığımız depremlerdir.
24 Ocak’ta Elazığ’da yaşanan 6,8 şiddetindeki depremle bu yıla acı kayıplarla başlamak durumunda kaldık.
30 Ekim’de İzmir’de yaşanan 6,9 şiddetindeki depremle 2020 yılının şu ana kadar ki en büyük depremini yaşadık.
3 Aralık’ta Siirt’te yaşanan 5 şiddetindeki deprem Elazığ ve İzmir’de yaşanan acıları tazeledi.
5 Aralık’ta Antalya’da yaşanan 5,3 şiddetindeki depremin bu yılın son depremi olduğunu umut ediyoruz.
2020’nin son 25 günündeyiz.
Her şeye rağmen hepimizin hayatında unutulmaz bir yer edinen 2020 hepimizin yılıydı.
2020’yi bu felaketlerden sorumlu tutmak bu yıl yaşanan iyi hatıralara haksızlık olur.
Bu yıl hepimizden çok şey aldı, fakat çok da şey getirdi. Hepsinden kendimize düşeni almamız hayata karşı sorumluluğumuzdur.
2020 çok aile dağıttı, fakat bize ailenin kıymetini de hatırlattı.
2020 iyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla bir daha gelmemek üzere aramızdan ayrılmak üzere.
Bu yıl yaşananlardan ders çıkarıp bize verilen yeni fırsatları değerlendirmeliyiz.
Hayatın insanı ne kadar uç noktalara taşıyabileceğini hepimiz şahit olduk. Gelecekteki hayatımızı buna göre şekillendirmeli ve umudumuzu asla kaybetmemeliyiz.
Bizim için canlarını ortaya koyan sağlık çalışanları için iyi dileklerimizi sunmalı ve onlara azda olsa yardımcı olabilmek için kendimizi ve sevdiklerimizi bütün hastalıklardan korumalıyız.
Su gibi akıp giden bu koca seneye dostça elveda etmeliyiz çünkü her şeye rağmen 2020 bizim yılımızdı.
Tüm insanlık adına kendimizi bir kahramanmışız gibi ayakta alkışlamalıyız çünkü hepimiz kendi hayatlarımızın kahramanıyız.
Bize kim olduğumuzu hatırlatan 2020’den sonra 2021’in umudun yılı olması dileğiyle...
Hoşça kal 2020!
distopyaseverkiz (Sultan AYHAN)