- 461 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Mafyayla Yolu Kesişen Öğretmen
“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Cümlesiyle başlar Orhan Pamuk Yeni Hayat adlı romanına. Romanı okumaya başladığımda bu nasıl bir kitapmış! demeden kendimi alamadım. Yazarı kim? Nasıl edinip okuyabilirim diye şaşkınlık yaşadım. Hayal kurdum kısa bir süre! Kitabın ilerleyen bölümlerinde yazarın hayatını değiştiren kitabın adını da bulurum düşüncesine kapıldım…
Orhan Pamuk’un hayatını gerçekten okuduğu bir kitap mı değiştirmişti? Hayal kırıklığı yaşamadım. Akıcı bir üslupla olaylar akıp gidiyordu romanın başlangıç cümlesine nazire yaparcasına. Otobiyografisinin anlatıldığı İstanbul’da; Pamuk’un ne kadar çok kitap okuduğu, ne kadar çok yazar tanıdığına gıpta ettim…
Ben de yıllar önce Öğretmen adlı bir kitap okudum. Unutamadım kitapların başında gelir bu kitap. . Meslek yaşamımda önemli yeri var. Bir öğretmen meslektaşımdan ödünç almıştım. Daha sonraki yıllarda kitabı bir öğretmen arkadaşıma hediye edecektim. Çok araştırmama karşın bulup, satın alamadım! Yaşanan olaylar hafızamın en derinliklerine kazılmış. Unutmam olası değil. Arama motorlarında da aradım. Yok yok yok! Aynı adla yabancı bir yazarın yazdığı bir kitap vardı. Adı aynıydı fakat aradığım kitap değildi!
Okuduğum kitapta; Amerikalı bir yazar, bir öğretmenin mafya babalarıyla yollarının kesiştiği anlatıyordu. Lise düzeyinde okullarda çalışmaktadır öğretmenimiz. Amerikan eğitim sisteminin zorlu yollarını aşıp nitelikli bir eğitim almıştır. Pedagojik birikiminin pratikte de üstüne koyarak mesleğimde ünlenmiştir…
Çalıştığı okullarda öğrencileri, öğretmen arkadaşlarıyla ilişkileri övgüye layıktır. Akıl ve bilimin dünya uygarlığına armağan ettiği yol ve yöntemleri yaşam felsefesi yapmıştır. Alman disiplini, Japon çalışkanlığı ve genlerinde taşıdığı İrlanda inatçılığıyla fikirlerinden ödün vermeyen bir öğretmendir.
İnsan onurunu yaralayan yalan, ikiyüzlülük, görevi aksatma… benzeri kelimeler yoktur kelime dağarcığında. Dürüstlüğü, görev aşkı yaşam biçimidir. İnsanı, doğayı, sanatı seven çağdaş bir dünya yurttaşıdır.
Server Tanilli, Uygarlık Tarihi adlı eserinde, Amerika’da lise düzeyinde eğitim alan her öğrenci en az bir enstrüman çalar diye yazmıştı. Öğretmenimizin piyano ile dostluğu üst düzeydedir. Daha çocuk yaşlarda tanışmıştır piyanoyla. Sadece bunlar mı? Spor, yaşamının olmazsa olmazları arasındadır. Uzak doğu sporlarıyla ilgili amatörce yarışlarla ilgili çokça anılar biriktirmiştir yaşam serüvenine. Duygularını kontrol; fiziksel saldırıya karşı kendini koruyacak gücü düzenli olarak yaptığı spor etkinlikleriyle kazanmıştır.
Mafya babaları, sınıf tekrarı yaparak, kavga, gürültü içinde liselerde öğrenim gören çocuklarına saygın bir öğretmen aramaktalar. Öğretmenimizle yolları bu olay üzerine kesişir. Ününü duymuşlardır. Çocuklarına özel ders vermesini isterler. Para pul önemi değil yapılan görüşmede.
Babalar evlatlarının baba mesleğini yapmadan yaşamlarının farklı mesleklerle şekillenmesini istemekteler. Okullarda rüştünü ispat eden öğretmenimiz bu alanda da çalışmak ister. Mafya kelimesi bile insanda ürperti yaratır. Tehlikenin üstüne üstüne gitmenin de faklı, tanımsız bir hazzı vardır. Bilgi ve deneyimlerinin gireceği risk taşıyan dikenli bu yolda; kendine yeteceğine olan güveni tamdır.
Koşullarını sıralar bir bir: Babalar, karanlık işlerine kendisini kesinlikle karıştırmayacak. Çalışma yöntemlerini uygulamakta da alabildiğine özgür olacak… Çocuklarının disiplinsiz hareketlerinden ruhları daralar babalar rahat nefes alır. Birisinin malikânesi sınıf haline getirilir. Gerekli araç gereç temininde öğretmenin istemleri koşulsuz karşılaşacağı konusunda el sıkılır. Öyle ya, mafya raconunda senet, sepet gereksizdir. Topu topu güçlü kuvvetli, ikisi 18 üçüncüsü 17 yaşında gürbüz çocuklardır yeni öğrencileri.
Romanı okuduğumda çiçeği burnunda mesleğimin ikinci yılında bir öğretmendim. 18 yaşımda göreve başladım. Doğu Karadeniz Bölgemizin denize paralel uzana dağların eteklerinde ırak bir köy… Okula kavuşalı henüz üç yıl olmuştu. 3-4 ve 5. Sınıflara ben giriyordum. Sınıf mevcudum 58. Benim boyumda, nişanlı olan öğrencilerim vardı.
Bazı günler okula tabanca ile gelen, bıyıkları terlemeye başlamış delikanlılarımın ağabeyleri silahsız dolaşmazdı. Böyle bir okulda görev yaparken; mafya çocuklarıyla ders yapacak olan öğretmenin çalışmalarını anlatan roman benim için çok daha ilginç hale geliyordu. Meslektaşımın yaşanmışlıkları bir dağ köyünde karşılaştığım sorunları çözmekte farklı çözüm yolları gösterebilirdi bana… devam edecek…
YORUMLAR
değerli öğretmenim,
40 yıl sonra bulduğum bir öğretmenimin varlığıyla çok sevinmiştim geçenler ve sonra siz.
cesur kaleminiz aydınlığımız daim, yolunuz ışığımız.
ülkenin nice karanlık bir döneminin öğrencilerinden olarak
yaşayıp, gözlemledikleriyle bende sonunu merak edenlerdenim elbet...
nice saygıyla, eyvallah.
İBRAHİM YILMAZ
var olun. estağfirullah (sevmem dilimize yabancı sözleri belki de yanlış yazdım)
"alnımız da bilgilerden bir çelenk, nura doğru doğru can atan Türk genciyiz..."
ve.
"şanlı yurdum her bucağın şanla dolsun
yurdum seni yüceltmeye antlar olsun" marşıyla büyüyen bir kuşağın adsız neferleriyiz.
eksiğim çok, farkındayım
elimizden gelen bunlar.tırnak arasında daha net yazamamanız hüznü içindeyim
emeğe ve sanata saygımla
dostlukla...
merak ettim şimdi devamını hocam
hayat ne ilginç bazen yaşı bizden büyük öğrencilerimiz de olurken acaba hayatı kim kimden öğreniyor hani?
iki taraf da birbirine ne çok şey sunuyor.
ufacık bir çocuk bile dünyanın özetini çıkarıyor hayatın da
hele ki yüzündeki bir gülümseme nelere kadir.
arayı açmayın sakın değerli hocam
selam ve saygılarımla
İBRAHİM YILMAZ
Şiir ve düz yazılarınızdaki derinliği sindirmek için bazen bir kaç kez okuduğum oluyor özgün cümle, mısralarınızı. Örneğin, şu cümleniz için sayfalarca yazı yazılabilir. Size ulaşmakla zorlanıyorum.
"hayat ne ilginç bazen yaşı bizden büyük öğrencilerimiz de olurken acaba hayatı kim kimden öğreniyor hani?"
Nüsus cüzdanının da etkisi var sizlele yetesi birlikte olamamanın.
Daha çok fiziksel yorgunluklar...
İlginize teşekkürler tekrardan.
yazma ummanında hayli ilerlerdesiniz. Aynı hız ve coşkuyla yolunuza devam etmeniz ve takipçilerinizin bol olmasını dilerim.
Emeğe ve sanata saygımla dostlukla...
Bir kitap kimlerin kimlerin hayatını değiştirir? Her insanın ruhuna benliğine dokunan bir kitap ki okumayı çok seviyorsa, mutlaka vardır... İlginç bir anlatım, mafya babası bile çocuklarının o pisliklere bulaşmasını istemiyor ama, kendisi de mafya olmaktan elini eteğini çekemiyor. Mafyavari yapılanmalardan toplum olarak bıktık bıkmasına ama, televizyon dizilerine bir göz atarsanız, adeta mafyalaşma topluma normal bir şeymiş gibi empoze edilmeye çalışılıyor, yazık ediyoruz gerçekten, o diziler ile gençlerimize, insanlarımıza. Bir çok çocuğun yüreğine Edmon De Amicis'in ''Çocuk Kalbi.'' diye çok meşhur bir kitap, dokunmuştur mesela, benim de... Güzel bir anlatım kutluyorum Hocam içtenlikle...
İBRAHİM YILMAZ
Bunlar belli amaçlar için yapılıyor. Ve de şimdilik amaçlarını gerçekleştirmekte hayli yol aldılar. ne diyeyim, Böl, yönet taktiği iyi uygulanıyor. Çocuk Kalbi'ni sürekli sınıf kitaplığımda bulundurdum. Bir müfettiş malum kitabı öğrencileri pasif yaptığını sınıfta bulundurmayın diye büyük laflar (!) etmişti.
Emeğe ve sanata saygımla...
Ahmet Zeytinci
Günaydın Yılmaz Hocam!
Köşenizde "MAFYAYLA YOLU KESIŞEN ÖĞRETMEN" yazınızı görünce, aklıma ilk gelen, siyaset gündemindeki mafya sahiplenmesi ve de Ana Muhalefet Partisi liderinin tehdit edilmesi film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.
Sonra, yerel gazetede köşe yazarken tanıdığım, Lise Müdürlüğü görevinde bulunan değerli bir dostumla aramda geçen konuşmalar canlandı hafızamda.
( Bir öneriyle gitmiştim Lise Müdürünün yanına " dedim ki hocam siz aydın, Atatürkçü bir eğitimcisiniz, Ekonomik imkânsızlıkları yüzünden dershanelere gidemeyen bir çok çocuk var. Onlar için bir imkan yaratsanız, okulda mesaiden sonra dershane programını uygun bir eğitim verseniz" demiştim. Aldığım cevap yazınızın ismi olan mafyayla tamı tamına örtüşüyordu. Cevap "Komutanım nasıl olacak? Sınıflarda öğretmenler birbirine talebe satıyor" demişti ve ben söyleyecek söz bulamamıştım.
Söz ettiğiniz kitabın adını yeni duydum. Demek isterim ki okumadım. Yazınızdan tırnak içinde "İnsan onurunu yaralayan yalan, ikiyüzlülük, görevi aksatma… benzeri kelimeler yoktur kelime dağarcığında. Dürüstlüğü, görev aşkı yaşam biçimidir. İnsanı, doğayı, sanatı seven çağdaş bir dünya yurttaşıdır" alıntı yaptığım tanımlama insanın kamil olanını anlattığını ifade etmek isterim. Zaten Esfel-i Safiline düşenlere insan demek insanlığa hakaret sayılır.
Mafyalaşan her kim olursa olsun insani değerlerden nasiplenmemiştir. Aslında yorumum yazıdan çok Türkiye'nin gündemiyle ilişikli.
Devamını iple çekiyorum.
Selam ve saygılarımla.
Necati Kavlak tarafından 9.12.2020 11:37:05 zamanında düzenlenmiştir.
İBRAHİM YILMAZ
Tespit ve okul, dershane, birbirine öğrenci satma ve ülkemizde ki mafiya-siyasetçi çıkmazı tam bir baş ağrısı.
Bazı yazılarımda anlatmaya çalışmıştım dilim döndüğünde; okullar dershanelere basamak oldu yıllarca...
Saygın bir lise öğretmeni arkadaşım ilçe şube md. yardımcısı oldu 18 küsür yıl önce. Arkadaşa sordum, müdürlerin, mülki ve yerel idareciler niçin destekliyor dershaneciliği diye. Arkadaşım cevap verdi, Kendi çocukları dershaneye bedava gidiyor. Bu işin bir boyutu. Roman çok hoştu. Mafya ve öğretmeni özne yapıp bazı mesajlar vermek istedim. Önceki yazım bana göre hayli ilginçtir; Yazmazsam Delirecektim, Ben de adlı yazım.
Sizin yazılarınız ve yorumlarınız benim için çok değerli, bilin isterim.
Selam ve saygımla...