- 574 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
N İ L G Ü N - 9 -
Sabah yine aynı gün, aynı şeyler Nilgün’ü bıktırıyordu. O yine kahvaltısını yapıp sonra böğürtlenler için bir kap bulup nehrin yolunu tuttu. Köprüden geçti karşı kıyıda böğürtlenlerden bir hayli topladı . Bu defa çok hızlı hareket ediyordu... onu bu ıssızlıklar korkutuyor bazen de oradaki kuş sesleri çalılıklarda koşturan yaratıklar hoşuna gidiyordu. O böğürtlenleri toplayınca geldiği yollardan hızla evine döndü.
O gün Nilgün’ü bu böğürtlenlerin reçel işi bayağı bir oyalamıştı. İşte güzel bir reçel yapmıştı.
Babası akşam eve döndüğünde birlikte yemek yerken sofraya bu reçelden de çıkarmıştı Nilgün. Babası reçeli çok beğenmiş ’’ Bu reçeli yeni mi aldın Nilgün, çok güzelmiş kızım’’ Nilgün ’’ hayır babacığım ben yaptım ’’ diye ona olayı anlatınca babası hayli endişelendi : ’’ Nilgün bir daha böyle yapma bak bu ıssız yerlerde ne tehlikeli şeyler olur, söz ver bir daha gitmiyorsun.’’ Tama demişti Nilgün. O da bir korku duydu içinde.
Her şey sessiz ve tehlikesiz gibi dursa da, o dönemler çok olaylar oluyordu. Tabii Nilgün bunları bilmiyordu.
Günler sakin gelip geçerken Nilgün’ün babası bir akşam : ’’Kızım ben Türkiye’ye gideceğim oradaki işlerimi bırakmak olmuyor, çocuklarda beni bekliyor... ’’Nilgün’ün birden neşesi kaçmıştı. ’’Ama baba ben burada yalnızım,sen gelince her şey çok güzeldi şimdi sen gidince ben yine yalnız olacağım ’’diye ağlıyordu.
Nilgün ’’ Babacığım beklesen, bebek doğunca birlikte gideriz.’’ Dediğinde Nilgün’ün babası : ’’İsterdim kızım daha çok var doğuma , oradakiler de sabırsızlıkla beni bekliyor, ben de ne karar vereceğimi bilmiyorum, seni de böyle bırakmak istemiyorum... dur bakalım biraz daha kalırım belki.’’ Nilgün masadan fırlayıp babasının boynuna atıldı.
Onu öperken ağlıyordu. ’’Lütfen lütfen babacığım biraz daha kal.’’ Babası ona dayanamıyordu. ’’ Peki kızım biraz daha kalayım bakalım ne yapacağız.’’ Nilgün o gün çok mutlu huzurlu uyudu.
Artık babası sabah işine gidiyor,Nilgün ise evde kaldığı zamanlar okuyor, bir şeyler yazıyor sıkıntılarını unutmaya çalışıyordu. Bazende çarşıya inip oradaki alış veriş kauflarını geziyor, boş geçen zamanını böyle değerlendiriyordu.
Evde ise okuyacak kitabı kalmadığı için elindeki kitapları yeniden okuyor ama böyle hiç bir zevkini alamıyordu. Bir gün orada tanıdığı bir arkadaşına kitap nereden alacağını veya nereden bulacağını sordu. O ise bir kütüphane adresi verdi, nasıl alacağını da anlattı.
Nilgün ertesi gün ilk işi bu kütüphaneye gitmek oldu. O henüz Alman dilini iyi bilmiyordu. Bazı soracaklarını öğrenip not alıp öyle gidiyor zar - zor işlerini hallediyordu. O gün de kütüphanede zorda olsa derdini anlatıp üye oldu. Kütüphanede Türkçe kitaplar bölümünü bulup oradan bir kitap alıp evine döndü. O gün bu kitabı okudu... iki gün sonra yine gidip başka kitaplar aldı, Nilgün için bu yenilik iyi olmuştu. Ama bu Türkçe kitaplar bölümü o kadar azdı ki, bir ay geçmiş Nilgün bunları bitirmişti.
Bir gün Nilgün evdeki kendi kitaplarını bu kütüphaneye götürüp hediye etmeyi düşündü. Böylece çok az olan Türkçe bölüm biraz dolacaktı.
Devam edecek...
Aygün Deniz.