- 584 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
MÜSLÜMANLARIN MADDEYLE İMTİHANI
MÜSLÜMANLARIN MADDEYLE İMTİHANI
Müslümanların maddeyle imtihanı imtihanların en zoru. Fakirlikle imtihan olmak belki de daha kolay. Geçmiş yıllarda ülkemizin ekonomik durumu ile paralel olarak orta sınıf olan dindar kesim de ekonomik olarak vasat ve vasatın altındaydı. O zamanlar e bir lokma bir hırka değilse de ona yakın bir maddi yaşam hüküm sürmekteydik.
Evlerimizde mobilya derdi yoktu. Divanlar üstüne yerleştirilmiş pamuk yataklar aynı zamanda üzerlerine gündüz oturmaları yapılan tek eşyamızdı. Gardırop yerine duvarda asılmış askılar kifayet ederdi. Ne buzdolabı ,ne çamaşır makinesi, ne bulaşık makinesinden eser vardı. Yemekler tüketilecek kadar yapılırdı. Tıka basa yenmez ,hastalıklara fırsat verilmezdi.
Çamaşır leğende yıkanır, bulaşık elde. Yıkanmak için güğümle sular ısıtılır, Arap sabunu kullanılırdı.
Evet, şimdi bunların hiç biri yok. Ama mutlu muyuz? O zamanki dostluklar var mı? O muhabbetler, o sohbetler nerede?
İşte şimdi aldığı beyaz eşya ve mobilyanın kölesi insanlar topluluğu haline geldik. Ömrü en çok 10 seneyi bulan bu eşyaların bakımı, tamiri oldukça güç. Bir de araba sevdamız oluştu bu arda. Onun tamiri , benzini , vergisi, muayenesi, trafik cezası derken, biraz modeli düştü yenisi, onun borcu. İşte bir kısır döngü. Bu ortamda nerede kaldı Müslümanın derdiyle dertlenmek. Nerede fakiri gözetme duygusu.
İşte dün bankaların kapısından geçmeye korkan Müslüman tipi, bu gün kredi almak için yarışmakta, bir de buna fetva aramaktadır. Çünkü Müslümanın Müslümana itibarı sarsılmış, biri parasını bankaya yatırıp faiz alırken, öbürü yüksek faizle aynı bankadan borç alıp yeni bir araba alıyor, yeni bir ev alıyor . kimi çocuğunu okutuyor faizli parayla, kimi mobilya alıyor, kimi beyaz eşya.
İşte boyumuza kadar faiz batağına saplandık. Birbirimize itimadımız kalmadı. Sohbet ve muhabbetler hep madde üzerine, hep dünya üstüne. Boşanmalar arttı. Çocuklar asileşti. Günlerimiz AVM ’lerde ne alacağım, ne yiyeceğim, nasıl eğleneceğimle geçiyor.
Dahası mukaddesatçı bir partinin iktidara gelmesi de hepsine tuz biber oldu ve biz biraz da daha fazla nasıl para kazanırım, daha fazla nasıl kar ederim, daha fazla nasıl rahat bir hayat sürerimin peşindeyiz artık. Bu konfor ve rahat merakının, bu zenginleşme, sınıf atlama merakının izlerini her alanda görmekte, bu yolda köylülerin kentlilerle yarıştığını görmekteyiz.
Dahası da var. Şimdilerde modern hayatın tüm gereklerini yerine getirmek için yarışan Müslüman bir toplumuz artık. Doğum günleri kutlamak neredeyse dini bir zaruret sayılacak. Beş çayları olağan adetler arasına girmiş, modern giyinmek ve modern yaşamak Müslümanca yaşama biçimi sayılır hale gelmiştir. Marka giyinmeyi, aerobik salonlarına gitmeyi marifet sayar hale gelmişiz.
İşte modern yaşama biçimi bizi nerelere götürdü ve daha nerelere götürecektir. Yahudileri dinlerinin safiyetinden uzaklaştıran Hristiyanlığı putperestleştiren anlayış bu çeşit dünyevileşmenin sonucudur.
Bu dünyevileşme ki önce mubahları müstehaplara tercih ettirmiş, sonra mekruhları yaygınlaştırmış ve sonra da haramlar dairesine süratle girilmiştir. Geçmiş ümmetlerde böyle olmuş, bu ümmeti de bekleyen akıbet budur. Elverir ki bir uyarıcı gelsin ve bizi bu yoldan çevirsin. Belki de muhtemel felaketler ümmetlerin uyarıcısı olmakta’ bir musibet bin nasihatten evladır’ kavlince musibet gelmeden nasihate kulak vermek gerekmektedir.
Umarız çok geç olmadan uyanış başlar, Müslümanlar felaketlere duçar olmadan bu gidişten vazgeçerler. Umarız çok geç olmaz.
Ahmet Kemal
YORUMLAR
aynı gecekondu çocuklarıydık usta,
kim müslüman, kürt, sunni yada alevi derdi olmayan,
bunu bilmeyi de umursamayanlardık.
kapılar kapanmaz, olan birlikte yenir, sohbetlerin tadına doyulmazdı.
temel yoksulluk olunca kimi kimden ayırdı ki sonuçta?
bu gerçeklerle dünden gelme yollarında bile böylesi ayrım yapmanızı
hak din denilene bağlılığını daima tekrarlayan birine hiç yakıştıramadım açıkçası.
ve o günlerden bu yana bu canım ülkeyi en çok neyin kisvesi arkasına saklanarak
yönetenleri bilince...
eyvallah.
Hocammm
Hay, yaşayın siz.
Bir tüketim çılgınlığıdır giden.
Millet gırtlağına kadar borç içinde ama doymuyor asla doymuyor.
Üstelik tüm dünya bu vahim noktada.
Tabii faizlerden bahsetmiyorum bile.
Çamaşır makinesi hadi neyse ama yetmiyor bir üst model yok o da olmadı
Ya, bir avuç toprak olup gideceğiz.
Bunlar suç günah değil hele ki bir konuyu sevgiye getirin.
İçtenlik zaten yerin dibinde.
Bin kere de kovulsam bilmem kaç köyden hep savunacağım doğruları.
Tabii azgınlığın başka raddeleri de var.
Namus, ahlak gibi kavramlar çoktan göçtü gitti.
Hocam çok doluyum ama siz çok güzel izah etmişsiniz.
Teşekkür ederim.
Ayrımcılık ve inançsızlık Allah a küfreden bunla gurur duyan amaa yetmedi inancı olan insanlara hakaret yağdıran.
Selam ve dua ile hocam
hocam; al tası tarağı var köyüne, bir divan ,bir kaç kap kaçak, şişman tüplerden 3-5 tane, öküz arabası, evin önünde taze yumurta kümesi, kağıda bir köpek...
umarım bu yazıyı şehirdeyken dairenizde yazmadınız...
1000-1500 öncede kalmış, 400-500 yıl önceki sosyal yaşamı özleyen kır hayatını tavsiye ederim..
daldan arka düşen elmayı 500 metre ileride sudan alıp ısırırsanız haram mı değil mi? kritğini yapar, belki bir üst cennete yerleşirsiniz..
bu arada unutmayın çamaşırlarınızı da derede topaçla yıkayın lütfen..
la havle çav bella denir bu yazıya..