- 517 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EN KARANLIK GECE
Gece karanlık...yollar bazen kıvrılarak bazen dümdüz uzayıp gidiyor. Pencereye başını dayamış dışarıda akıp giden yolları izliyordu genç kadın...Yıllarca bu yolu gide gele mola yerlerini, yola yakın gelişi güzel irili ufaklı dağılmış köyleri,sapsarı başaklarıyla buğday tarlalarını ezber etmişti.Eşiyle beraber almışlardı otobüs biletini Yalnız gideceği için "bayan yanı" diyerek. Neyse ki yanındaki koltuk boştu. Daha önceki yolculuklarından biliyordu. Yanına yaşlı bir teyze düşerse bu yol iki kat uzardı gözünde. Kendi haline kalması neredeyse imkansız..Torunlarından başlar anlatmaya yol boyunca bitmez anlatmaları..Bu eziyetten kurtulmak için.Çoğu zaman Yerine oturur oturmaz eline bir kitap alır,burnuna kadar kapanırdı kitaba.Ama bu kaçış çok sürmez.Biraz sonra -Aaaa kızım şaşı olacan.Kaldır kafanı o kitaptan sağa sola bak biraz.Diye başlarlardı konuşmaya"Yola çıkar çıkmaz uzatırlar Nane şekerini al kızım,ferahlatır"diye . - Aaa kızım. ne olur ne olmaz yol bu.lazım olur diye son anda sarıvermiştim deyip çıkardığı yaprak sarmaları,börekler de cabası.Meraklıdırlar da.Kimsin? Nesin? nereye gidersin? Sonra bir bakardı hiç tanımadığı birine hayatını anlatırken bulurdu kendini .Bazen kurtulmak için bazen de anlatmak istediğiniz iiçin anlatırdı.. Bu sefer şanslıyım yan koltuk boş.Diye düşündü.Kimbilir belki de Yoldan binecek birine ayrılmıştı koltuk.Bu yolları,yolculuklarımı özleyeceğini düşündü . Eylül ayıydı kuzey yarım küre yazın güzelliklerine veda etmekteydi. İlçedeki arkadaşlarıyla bayır aşaığı katırlarla inip.Nehir kenarında Piknik yapmışlardı eski günleri yad ederek.Doğa muhteşemdi.Oraya buraya dağılmış sararmış yapraklar ve ağaçlar nehir kıyısında kızılın ve sarının her tonuna bürünmüş yapraklarıyla onlara Eylülün bütün güzelliğini sunarak bir renk cümbüşü yaşatmıştı.Ayrılığın hüznü düşse de yüreklerine çok güzel bir gündü. .1979 senesi hayatında dönüm noktaları yaşadığı bir yıl olmuştu.Öğretmen olmuş,ilk görev yeriine buralara gelmişti.Hayat nasılda hızla akmıştı. Yazın evlenmiş,İstanbul’a tayinii çıkmıştı., ."Zaman,bekleyenler için çok yavaştır, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, neşelenenler için çok kısa, ancak sevenler için zaman; sonsuzluktur. Diyordu Henry Van Dyke. Mevlana ise ’Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim’ diyor. O da kendini zamanın ve hayatının seyircisi gibi hissediyordu çoğu zaman.. Bugün 11 Eylül 1980 çalıştığı okuldan çıkışını almıştı .Sevgili ilk öğretmen arkadaşları ,otobüse kadar gelip uğurlamışlardı .Bir öğretim yılı çalıştığı İlçeden çok güzel anılarla ayrılmıştı.İstanbul’a yeni yaşamıma yeni evine dönüyordu.Bundan sonra İstanbul’da çalışacaktı" Daha yapacak çok iş vardı.Birkaç elzem eşya almışlardı eve.Daha çok eksikleri vardı. Diğer eksikleri Yavaş yavaş paramız yettiğince alırız diyorlardı .Eşi ihtisas yapmaya başlamıştı. .Eğitimi ağır,nöbetleri çok sıktı.Görev yerine Birlikte gitmeyi planlamaya çalışmışlardı Ama .Bir türlü denk gelmiyordu. Tamam demişti ben iki,üç günlüğüne gider dönerim .Bilmediğim yol ,bilmediğim yer mi? Güç bela razı etmişti eşini.Göreve başlaması gerekiyordu.Gitmek zorundaydı.Çalışmamayı aklının ucundan bie geçirmiyordu.Evde oturmak ona göre değildi. Otobüs gecenin karanlığında ilerliyordu Saat gece yarısını geçmiş olmalıydı. Kimileri uyuyor,kimileri fısır fısır konuşuyordu .Otobüsün içini Soluk mavi bir ışık aydınlatıyordu.İçeriye Ter ve ayak kokusu karışımı iç bulandıran, ekşimsi ağır bir koku hakimdi.Böyle zamanlarda insan kendinle başbaşa kalınca hayatın anlamını sorgularken bulurdu kendini.Yollar hayatın akışı gibi kayar giderken gözlerinin önünden mutluluk nedir ? Diye düşünüyordu.Bolluk içinde yaşamak mı? müzik mi?karnı tok olup sıcacık bir eve sahip olmak mı? Yüce bir amaca hizmet etmenin verdiği gönül rahatlığı mı? ? Dini kurallara göre yaşamak,dua edip öbür dünya için çalışmak mı? Ona göre Kişiye göre değişen bir şeydi mutluluk.İnsanın yaşamdan beklediğine kavuşma bilinci ve ruh haliydi belki de.Gözü tekrar yola kaydı. Uykusu yoktu.Yolda uyuamazdı hiç. .Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu.Radyoda bir uzun hava konya ovasına ve yola yakışan bir türkü çalmakta .Biraz uyuyabilse iyi olacaktı.Gözlerini kapatıp çalan müziği dinlemeğe başladı. O sıarada türkü tam da orta yerinde birden kesilidi .Tok sesli bir erkeğin buyugan sesi duyudu otobüsün içinde -Dikkat dikkat Sayın vatandaşlarımız ,şanlı ordumuz yönetime el koymuştur.Sokağa çıkma yasağı başlamıştır.Emir komuta zincirinin ikinci bir emrine kadar kimse bulunduğu yerden ayrılmayacaktır .Aynı anda Hasan Mutlucan’ın kalın sesi yayıldı otobüsün içine.
Yinede şahlanıyor aman
Kolbaşının yandım da kır atı
Yinede şahlanıyor aman....
Otobüse bomba düşşe ancak bu kadar heyecan ve panik olabilirdi.Hasan Mutlucan’ın sesini duyanlar koltuklarından sıçradı.Bu ülkede on yılda bir darbe oluduğu için hemen herkes Hasan Mutlucan türküleri radyoda çalıyorsa darbe olduğunu bilirdi.Bir telaş başladı otobüstekilerde. Şimdi ne olacak? Ne yapacağız? Diye Hiç kimse bilmiyordu ne olacağını. Burada bekletirler sabaha kadar diyordu bazıları.
Korkmuştu genç kadın Allahım ben ne yapacağım?Bir bu eksikti. diye düşündü.
Birden otobüs ani fren yaparak durdu. .Kapı açıldı. Aynı anda taramalı tüfekleriyle jandarmalar daldı içeriye..-Ordu yönetime el koydu.çıkarın kimlikleri diyordu asker.Çok sert bir ses tonuyla.Zaten herkes şokta "Kim hayır diyebilir ki? Tek tek dikkatlice kontrol ediyorlar uzattılan kimlikleri.Askerler bir kimliğe bir de yolcuların yüzlerine bakarak bakarak inceliyordu.Ne aradıklarını az çok tahmin ediyor herkes.Kaçak arıyorlardı.Ellerindeki listelerden aradıkalrı isimlere bakıyorlar.Şoföre;garaja çek ve bekle diyor komutan olduğu anlaşılan asker.Kimse inmeyecek.diyerek otobüsten inip karanlıkta bekleyen askeri araçllara yöneliyor. Otobüs yola devam edip Gece karanlığında garaja girdi.Garajda üçbeş Otobüs bekliyor..Zifiri karanlık üç beş feri sönük ışık. Etraf asker kaynıyor.Askeri cipler,cemseler vızır vızır.Bir saat kadar bekliyorlar garajda.Neden sonra bir asker yanaşıp hareket edebilirsin.Diyor.Şoföre doğru İstanbul diyor.Şimdi ben ne yapacağım.diye düşünüyor genç kadın.Sokağa çıkma yasağı var kaç gün sürecek belli değil.Sabah İstanbul’a ineceğiz ben nereye gideceğim? Kimseyi tanımıyorum ki İstanbul’da.Sabah indiğinde eşi karşılayacaktı Tophane garında.Oradan birlikte ada vapuruna bineceklerdi.Artık bu durumda vapurlar da çalışmaz. O da gelemez..Koskoca İstanbul’da.kalacak yeri yok.Milyonda bir kişinin başına gelecek olay gelip onu buluyordu. Boşa demiyorlardı Hayat sürprizlerle dolu.Sen plan yaparken hayat kendi planlarını yapar diye.Sıradan alelade bir gün birden genç kadının asla unutmayacağı bir tarihe dönüşüyor.12 /Eylül /1980.
Sabahın ilk ışıkları ile İstanbul’a varıyorlar.Sokaklarda askerlerden başka kimse yok.Askeri araçlar var. Tam bir sessizlik hakim.Çoğu kişi daha yatağında uyuyordur.Sokakta ,ülkede neler olduğundan habersiz mışıl mışıl uyuyorlar.Ahhh keşke ben de evimde yatağımda mışıl mışıl uyuyor olsaydım.Diye düşünüyor. Sabah uyanınca öğrenseydim ben de herkes gibi ,Aaaa darbe mi olmuş? Bugün sokağa çıkmak yasakmış. deyip radyodan,televizyondan izleseydim flim gibi olup biteni.
Yok hayır. O,yaşayarak öğrenecekti darbe ne demek,emir komuta ne demek? Asker. ne demek? Güçleri nedir? Neye yeter? Yaşayarak görecekti.
Topkapı otobüs garajına gelen otobüler yolcularını bırakıp.gidiyor.İnen yolcular hızlı hızlı uzaklaşıyorlar.Garaj boşaldı sayılır elinde küçük bavuluyla şaşkın öylece dikiliyor bir süre. Ne yapması gerektiğini kestirmek için sağa sola bakıyor. Kocaman bomboş bir arazi. Otopark var az ileride .Otobüs ve Otomobiller park edilmiş. Ölü bir şehir gibi koca İstanbul.Şehir otobüsleri,vapurlar çalışmıyor. Ulaşım yok.Bakıyor ileride camlı büyükçe bir salon.Bekleme yeri açık birkaç yolcu var içeride.Bellli ki onlar da nereye gideceklerini bilmeyenler. İçeri girip bir masaya oturuyor.Başı çatlayacak gibi ağrıyor.Hiç bu kadar çaresiz kaldığını hatırlamıyor. Evet zor günleri de olmuştu. Ama bu kadar yalnız ve çaresiz hiç hissetmemişti kendini.Korkacak hiçbir şey yapmamıştı. Ama bu ülkede ne olacağı kimin ne zaman ne ile suçlanacağı kestirilemezdi.Hele böyle bir günde tek başına yolda bir kadın olmak yeterince korku salıyordu içine. Bir saat kadar öylece oturdu. Çevreyi de hiç bilmiyordu ki.Gidecek yeri de yok.Hadi oturdu bütün gün ya akşam,asıl akşam ne yapacaktı. Burada kalamazdı. Çevrede ondan başka kadın yoktu ..O böyle kara kara düşünürken Efendi,,düzgün giyimli gençten bir adam.merhaba deyip masaya yaklaşmıştı..Merhaba dedi " Oturabilir miyim ? Buyrun diyor. Kendine yabancı sesi. Kendini tanıtıyor genç adam. Ankara’dan gelmiş Bürokratmış.Avrupaya bir toplantıya gidecekmiş.Gitmeden önce yeğenlerini görmek istemiş.O da ğretmen olduğunu, çıkışını almak için gittiği ilçeden döndüğünü söylüyor. Öğretmen olduğunu öğrenince daha bir saygıyla konuşuyor genç adam.Ne yapacaksınız? Diyor Bu gece buradayız yani diyor.Sorar bakışlarla bakıyor kadın. Ulaşım yok hepimiz burada kalmak zorundayız diyor. Genç adam.Askerler çevrede dolaşıp duruyor.Ürkütücü bir sessizlik hakim.Korku filminin içinde gibi hissediyor kendini kadın.Biraz sonra iki asker yanşıyor kimlik istiyorlar .Alıp bakıyor.Geri veriyorlar oyolanmayın burda deyip uzaklaşıyor.Bürokrat, İsminin Hakan olduğunu söylüyor. Yan tarafta bir otel var diyor.Ben orada kalmayı planlıyorum.Sanırım sizin de başka seçeneğiniz yok diyor.Haklı başka seçeneği yok kadının. Sokakta kalmaktan bin kez iyi. Çok şükür bir otel varmış çevrede diye düşünüyor. Biraz rahatlıyor.Hemen ağaya kalkıp nerede? diyor .Buraya çok uzak değil diyor genç adam,İstanbu’ u bilyor belli.Otele gitmeliyim. Başka seçenek yok.Diye düşünüyor kadın. Bekleme salonundan çıkıyorlar. Biraz yürüyüp sağa dönüyorlar ileride yan tarafta büyükçe bir bina Top Kapı otel yazıyor.Büyük bir ferahlık duyuyor kadın oh yakınmış.Nasıl görmemiş ,nasıl fark etmemişim diye şaşıyor kendine . En azından bir yer bulmanın sevinciyle otel kapısının taş merdivenlerine yöneliyorlar.Merdivenlerde iki jandarma dikiliyor.
Az önce burada dolaşmayın diyenler.Uzun boylu olan dik dik inceliyor kadını. Genç kadın Biraz da korkuyla İçeri atıyor kendini .O da ne! İçerisi bayağı kalabalık.Evlerine döndüğü sandığı çoğu kişi otele gelmiş meğer.Salon oldukça geniş yüksek tavanlı ferah.Çoğu kişi koltuklara oturmuşlar.Yer bulamayanlar öbek öbek ayakta hararetli hararetli konuşuyorlar, Korkuyor ya yer kalmadıysa.Resepsiyona yaklaşıyor tereddütle Oda var mı? .Bir oda rica ediyorum.- kimlik lütfen diyor.Oh çok şükür oda var. Sevinçle kimliğini veriyor. Kaydı yapılıyor. Resepsiyon görevlisi Babacan bir adam.Kızım,güzel bir oda rahat edersin diyor.Yemek salonu da aşağıda diyor. Yüzüne şefkatle bakarak.endişeli hali yüzünden okunuyor kadının. Korkumu kimbilir nasıl ele veriyor yüzüm diye düşünüyor . Aşağıda yemek servisi var birşeyler ye istesen diyor.Görevli. Teşekkür edip anahtarı alıyor. Dünyalar onun oluyor.İnsanın hele genç bir kadının çatısız kalmasının ne demek olduğunu o gece iliklerine kadar hissediyor.Aklına geldikçe. Ürperiyor Gece karanlık olunca yapayalnız o koca garajda ne yapacaktı.Bürokrata minnet duyuyor. Sevinçle odaya çıkıyor hemen.Çok şükür Allahım diyor çok şükür. yasaklar kakıncaya kadar burada beklerim. Hayat normale dönünce de zaten eşim gelir diye Düşünüp rahat bir nefes alıyor. Elini yüzünü yıkayıp.Merakla televizyonu açıyor.Mesut Mertcan’nı davudi sesi duyuluyor.Darbe bildirisini okuyor.Bütün ağırlığıyla koltuğa bırakıyor kendini,Olacağı buydu diyor yüksek sesle Gençlerin birbirini katletmesine daha ne kadar katlanacaktı bu ülke..Hergün kavga hergün kargaşa. Daha ne kadar kan dökülecekti.Boydan boya bütün ülke kan içindeydi. Bunca ölüm.Bunca kargaşa.Terör liselere kadar inmişti.. Bir çok arkadaşı öğretmenlik yapmak için gittiği yerlerden terör nedeniyle geri dönmüştü.Mesleğinden vazgeçmişti çoğu. Meclis desen Cumhurbaşkanını seçemiyor.115. turda yine seçilememiş. Ülkede bir kaos.Hergün gencecik insanların ölümünü duymaktan,sokağa çıkamaya korkmaktan bu ülke yoruldu.Hergün kahveler kurşunlanıyor.Sağcı ve solcu gençler arasında hesaplaşma bitmiyor. olacağı buydu diyor endişe ve bıkkınlıkla. İkinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Diyor Mesut Mertcan .
Akşamdan beri bir lokma geçmedi boğazından Heyecandan aç mı ? onun bile ayırdında değil.Aşağıya inip Bir şeyler yiyor çabucak.Hemen odasına çıkmak kimseye görünmek istemiyor. Odaya çıkp bu günü, geceyi atlatmaya çalışayım bari diyor. Televizyonda Kenan Evren konuşuyor. Milli Güvenlik kurulunun imzasıyla Ordu yönetime el koymuştur."İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve yönetime el koymuştur."
Kıymetli Vatandaşlarım;
Her zaman milletiyle bir bütün ve Türk milletinin emrinde olan Türk Silahlı Kuvvetlerine ve yeni yönetime karşı yapılacak her türlü direniş, gösteri ve tutum anında en sert şekilde kırılarak cezalandırılacaktır.
Yurtta kan dökülmemesi için bütün vatandaşlarımın tahriklere kapılmaksızın sükunet içinde yayınlanacak bildiriler doğrultusunda hareket etmelerini ve ikinci bir bildiriye kadar sokağa çıkmamalarını rica ederim.
Vatandaşlarımın birbirlerinin hak ve hukukuna saygılı olmalarını, sevgi içinde kırgınlıklarını unutmalarını, hepimizin bu mübarek topraklar üzerinde aynı haklara sahip bir Türk vatandaşı olduğumuzun idraki içerisinde olarak yeni yönetime yardımcı olmalarını vatanperverlik ve asil karakterlerinden bekler, mutlu ve aydınlık yarınlar dilerim."
Aydınlık yarınlar olacak mıydı? Ah yarın bir olsa...Kenan Evren’nin görüntüsü daha bir korku salmıştı içine.Asker demek itirazsız boyun eğmek demekti.Şakası yoktu.Böyle bir günde bütün yetki ellerindeydi.Aman iyi ki bu otel odası vardı. Beklerdi yasak kalkıncaya kadar.
Akşam saat sekize doğru odanın telefonu çaldı. Resepsiyon görevlisi.ydi. Aşağıya inmenizi istiyorlar diyordu .Allah allah Kim istiyor.? Ne işim var aşağıda....Gelemeyeceğimi söyleyin.Diyor Uyumak istiyorum deyip dtelefonu kapatıyor kadın.Şu bürokrat olmalı Yemek yeriz değil mi? Diye sormuştu. Şimdi çok yorgunum demişti ya.Dinlendiğini düşünüp arıyordu herhalde. Kimseyi dinleyecek meceli yoktu.Kapıdaki askerin bakışları geliyor aklına ürperiyor. Şu gün bir bitse hayırlısıyla.Askerleri tekrar görürüm diye ödü patlıyor.Ne işi var aşağıda.Kimseyi görmek istemiyor.
Biraz sonra kapı hızlıca vuruluyor.Kim o ? Diyor "Otel görevlisiyim hanfendi.Eşyanızı da alın Derhal aşağıya inmeniz gerkiyor diyor kapıdaki..Anlamıyorum ne oluyor? Neden ? Kapıdaki kişi İki asker sizi görmek istiyor diyor. Korkudan yaprak gibi titremeye başlıyor.Askerle ne işi olur ki? İki üç eşyasını küçük valizine atıp ellne alıyor..Başka çaresi mi var.Gelmem demek kimin haddine ki. Aşıya iniyorlar.. Yüreği ağzında güp güp atıyor.Resepsiyonun önüne dikilmiş sabahki o iki asker. Bekliyorlar..Uzun boylu olan delici bakışlarını genç kadının üzerinde dolaştırarak.Öğretmen mişsiniz! diyor.Evet diyor genç kadın..Bizimle geleceksiniz. Töbder’e üyeymişsiniz diyor.Bütün salaondaki yolcular izliyor.Teröristmiş gibi bakıyorlar.Hayır! diyor.hayır.! Bir yıllık öğretmenim.Hiçbir yere de üye değilim.Bir yanlışlık var. Şimdi bizimle geleceksiniz.Komutana anlatırsınız derdinizi diyor. Allahım nasıl bir gün bu.!!!
Salondakilerin meraklı bakışları üzerlerinde İki jandarmanın arasında otelden ayrılıyorlar.Uzun boylu askerTerörist muamelesi yapıyor. Hep o konuşuyor.Diğeri hiç konuşmuyor.İri kara gözleri var.Orta boylu,temiz yüzlü bir genç. Uzun boylu olanın acımasız,kindar bakışları var.Öfkeli, eline geçen bu fırsatla tüm kinini öfkesini kusmaya kararlı.Yürü diyor sert bir sesle..Hava kararmış.Etraf karanlık tek tük ışık var çevrede.Baya soğuk Hem üşümekten hem de korkudan titriyor. Uzun boylu bundan gizli bir haz alır gibi. Terör yaparken böyle titremiyorsunuz diyor. Tövbe yarabbi.Terör kim ben kim? Diye düşünüyor kadın.Karanlığın içinde yürüyorlar.Çevrde kimse yok.Kadıın korkudan Dilinin damağının ,boğazının kuruduğunu hissediyor..Sesi zor çıkıyor.Beni nereye götürüyorsunuz? Birden kabalaşıyor uzun boylu asker.Kes sesini.Yürü diyor.Kadın tekrar nereye gidiyoruz diye soruyor.Asker Duruyor yüzüne bakıp emreden bir sesle Bak soru sorma. Bu gece ve bundan sonra ülkenin hakimi biziz.Şuracıkta seni gebertsem kimse bana hesap sormaz diyor.Ve ekliyor bugün kaç kişinin kimvurduya gittiğini biliyor musun? Afallıyor kadın .Adam ölümden,öldürmekten bahsediyor.Yemin ederim hiç bir olaya,karışmışlığım yok.Töbder’e üye değilim.Diyor çaresizce.Bırakın otele döneyim..Yürü diyor tüfeğin dipçiğini göstererek..Kendini hiç bu kadar zavallı,çaresiz ve savunmasız hissetmemişti .Çok Korkuyor.Korkusundan güç alarak daha merhametli olduğuna inandığı esmer olan askere dönüyor. Yalvarırım yardım et.Senin bacın yokmu? Reva görür müydün bacına,kardeşine böyle davranışı.Askerin İri gözlerinden bir acıma ,merhamet duygusu geçtiğini sezer gibi oluyor kadın.Bırakın lütfen diyorYalvaran bir sesle.. Diğeri kararlı. Heyy Uzun ettin çok konuşma yürü diyor.Çevrede kimsenin olmadığından iyice korkan kadın bunun niyeti kötü.Beni daha uzak,daha sesiz bir yere çekmeye çalıştığı belli.Sesimin duyulmayacağı uzaklığı kestiriyor. diye düşünüyor..Birşeyler yapması gerek.Böyle kuzu kuzu mu gidecek sonunu bilmedeği bir mechule.Birden olduğu yerde duruyor.Hayır gitmeyeceğim diyor. Şaşkın yüzüne bakıyor askerler. Eşimle konuşmak istiyorum.diyor. Size ıspat edeceğim. Terörle falan ilgim yok,Biraz alaycı bir sırıtışla Eşin kim senin diyor? Uzun boylu olan. Doktor diyor.Askeri Lisenin komutanı eşimin arkadaşı olur. Gidelim otele.Ada’ya komutana telefon edin.Bakın göreceksiniz.Beni tanıyacak anlayacaksınız Dediklerimin doğru olduğunu. Bana mutlaka ulaşacaklar diyor. Sandığınız gibi kimsesiz değilim.Yarın peşime düşerler. mutlaka burada olduğumu öğreneceklerdir. Komutan bu işin peşini bırakmaz. Zaten eşim burada olduğumu biliyor.Buraya gelmeye çalışıyordur.Komutan da biliyordur.Ona söylemiştir. Çok kısa bir zaman sonra eşim bana mutlaka ulaşacak,beni arayacaklardır diyor. Sesi gür çıkıyor söylediklerine inançla.Komutanı tanıdığı falan yok aslında..Ama başka çaresi yok Onları ancak korkutarak durdurabileceğini kavrıyor.Asker ancak komutandan korkar. Komutanın tanıdığı birine kötü davranışlarının affedilmeyeceğini bilirler.. .Bocalıyorlar.Esmer kısa boylu olan kalın ,boğuk bir sesle bir dakika diyor.İlk kez diğer askerin sesini duyuyor kadın.Gelsene biraz diyor uzun boylu olana.Biraz ileri gidiyorlar.Sert,kararlı bir sesle -Ben yokum diyor.Duyuyor kadın.Götürüp otele bırakalım.İşin sonu iyi olmaz diyor. Diğeri duraksıyor..Birden hakimiyeti ele alan esmer olan.-Gel bacım diyor.Biz sana inandık.Otele dönelim diyor.Diğeri itiraz etmiyor".Otele doğru yürümeğe başlıyorlar.Kadın Derin nefes alıyor.Ciğerlerine temiz hava dolmaya başadığını hissediyor. Yürürken uzun boylu olan alttan alıyor bu sefer.komutan denince korktu tabi.Az önce aslan kesiliyordu.Komutan beni tanıyor lafından sonra değişti.Tamam biz size inandık diyor.Kendi uydurduğu Töbder’e kayıt yalanına inanmadığını,ama mecbur olduğundan bahsediyor.Siz de hakverirsiniz.Böyle zamanda dikkatli olmamız lazım.diyor.Birden sen dilinden siz diline geçiyor .Otelin kapısına kadar getiriyorlar.İçeri girmiyorlar.Kimliğini verip uazaklaşıyorlar.Allahım çok şükür deyip derin bir nefes alıyor genç kadın.İçeri girdiğinde herkes merakla yüzüne bakıyor.Resepsiyondaki adam acıyarak bakıyor.Kadının Yüzü sessiz bir çığlık.Yok bir şey diyor. Yanlış anlaşılma.Bir isim benzerliği .Odanız boş.Kimseye vermedim diyor.şefkatle gülümseyerek resepsiyondaki bey.Teşekkür ediyor. Telaştan,Korkudan ve sinirden hala eli ayağı titriyor. Odaya çıkar çıkmaz kapıyı ardından kilitleyip kendini duşa atıyor. Duşta uzun zaman katıla katıla ağlıyor. Çaresizliğine,kadın oluşuna lanet ederek.Neden sonra yatağa uzanıyor. İçinin boş bir çuval gibi olduğunu hissediyor.Uyku hapları almış gibi bedeni uyuşmuş.Gözlerinden yaşlar sızarak derin bir uykuya yuvarlanıyor.
Sabah,sıcacık güneş ışıkları ile uyanıyor. .Hemen pencereye koşuyor.Ohhh çok şükür,Dışarıda hayat bildik telaşı, koşturmacasıyla devam ediyor.İnsanlar sokaklara çıkmışlar.Otobüsler işlemeye başlamış.Yani hayat normale dönmüş.
Evet belki sokaklar normale dönmüştü ama Kimbilir o gece kaç kadın, kaç erkek sebepsiz yere hapishanelere atılmıştı. Kısa bir zaman sonra hapishanelerden çığlıklar yükselmeye başlayacaktı.Yok yere kimbilir kaç kişi işkence görecekti. Kenan Evren "Ne yapalım asmayalım da besleyelim mi yani diyecekti."Çok canlar yanacaktı çok.
O,Herşeye rağmen kendini şanslı hissediyordu. Kim vurduya gitmemiş,yok yere hapishanelere düşmemişti.Ve en önemlisi Yaşıyordu.
- [ ]
YORUMLAR
çok dikkatli ve beğenerek okudum,
duygu bir yazıya böyle düştüyse içinden insan geçmemesi imkansız zaten.
yazınızın kahramanının uyanık yakalandığı geceye, gecekondu kapımızın kırılırcasına çalınarak uyanlardanım ben, lise öğrencisiydim ve sonu elbet yazınızın sonundaki gibi...
eyvallah.