- 1170 Okunma
- 12 Yorum
- 5 Beğeni
645 – DEFTER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
“Defter’im,
Bizim kızlar bir heves aldıkları hatıra defterlerine ne yazacaklarını bilemediler. Başladır birbirlerine verip, birer sayfasına hatıra birkaç söz yazdırmaya… Defterler elden ele dolaşmaya başladı. Bilmem onları hayatları boyunca saklayacaklar mı, yoksa birkaç yıl sonra lüzumsuz eşyalar gibi yırtıp atacaklar mı? Çeyiz sandıklarının dibine indirmeyeceklerinden eminim.
Sen de benim defterimsin. Ben de sana yazıyorum. Mutlaka hiç bilmiyorsun ama derdimi çekiyorsun. Hep sana hitap ediyorum. Olanı biteni diyorum. Her aklıma geleni yazıyorum. Sonra da kendime kızıyorum. Ne olacak yazınca sanki? Açılacak mı okunacak mı? Yayınlanacak mı? Binlerce adet basılacak mı? Yurt sathına dağılacak mı? Ünü dünyaya yayılacak mı?
Fakat yazmaktan vazgeçemiyorum. Bu bir alışkanlık… Bu bir tiryakilik… Bu bir hastalık… Ne dersen de! İşte öyle!.. İğrenç bir benzetme olacak ama affet! Tam anlamıyla kusma gibi… Geldi mi zapt etmek mümkün değil! Nasıl geldiyse öyle çıkacak!.. Hem de midede ne varsa hepsi… Beni mazur gör! Beni anla!
Kızın biri getirdi gösterdi, arkadaşlarının yazdıklarıyla dolan hatıra defterini. Şöyle bir karıştırdım baktım… Defterin kendi kenar süsleri yetmemiş, mecmualardan kesilen artist resimleri, vesikalık siyah beyaz resimler, kalpler, neler neler yapıştırılmış! Yazılanlara göz gezdirdim. Gülümsedim...
Hemen hemen hepsi birbirinden kopya çekmiş. “Sevgili Arkadaşım… Bana da kalbin gibi tertemiz bir sayfa ayırdığın için teşekkür ederim. Bir gün kader rüzgârı bizi birbirimizden ayıracak. Sana hayatın dikenli yollarında başarılar dilerim. Sepet sepet yumurta… Sakın beni unutma! Unutursan küserim! Gözlerinden öperim. Seni Canından Çok Seven Arkadaşın filan feşmekân…”
Hatıra defteri salgını geçmeden arkasından bir de anket defteri modası çıktı. İlkin normal defterler alarak, kendi hazırladıkları sorularla başlattılar bu furyayı. Okul defterlerini ilginç hale getirmek için gazete ve dergilerden zamanın sevilen şarkıcılarının, film artistlerinin resimlerini keserek yapıştırabildikleri kadar bezediler. Kenar süsleriyle süslediler. Üşenmeden onları kuru boyalarla boyadılar. Daha çok defterlerin sol taraflarına yapıştırılan resimler, haliyle sağ tarafı da engebeli hale getirdi. Kâğıtlardan çok kullanılan tutkallarla büzülen, kazık gibi olan sayfalara düzgün yazı yazabilmek için epeyce bir maharete sahip olmak gerek.
Şimdi: “Sana ne bunlardan? Sen onların akranları mısın!” diyeceksin de… Akranları olmasam da sırdaşlarıyım. Aşkından neredeyse adımı bile unutacağım ama daha aklımın bir kökü tutuyor, Allah’a şükür!
Benim adım: Necmettin. Soyadım: Akman. Gençlerin bana taktıkları ad: Sırdaş. Sırdaşhane müdavimi gençlerin yegâne dert ortağıyım. O defterler ilk bana getirilir. Gelmesi gecikecek olursa bana ilk sayfa ayrılır. Belki bilirsin, belki senin de öyle bir defterin olmuştur. Oradakiler, önem sıralarına göre dizilirler.
Defterin başında arkadaşların çok sevildiğinden bahsedilen kısa bir yazı yer alır. Sonra numaralandırılmış sorular sıralanır. Herkes, kendisine ayrılan sayfa ya da sayfalara anket sorularının cevaplarını soru numarasına riayet ederek yazar. Defterin sahibi en son yazacaktır. Onun ne yazdığını kimse görmeyecektir.
Kısa sürede anket defteri hastalığı erkeklere de sirayet etti. Malum, bu kadar sorunun en önemli sorusu, anketin asıl amacını gerçekleştiren sorudur ve bunu kızlar kadar erkekler de merak etmektedir. “Sevgilinizin adı ne?” Herkesin en çok merak ettiği ama kimsenin samimiyetle cevap vermediği sorudur bu. Öyle ya o kadar da uzun değil! Buna cevap verilmemişse, muhtemelen bir önceki soruya da “Hayır!” veya “Yok!” şıkkı işaretlenmiş olmalıdır. O soru şöyledir: “Sevgiliniz var mı?”
"Sevgilinizin adı ne?" sorusunu cevaplamak yerine altına şöyle bir not düşülebilir: "Sana ne!.."
Anket defterlerinin edinilip elden ele dolaştırılmasının asıl amacı da, karşı cinsten ilgi duyulan kişi hakkında bilgi edinmektir. Bu konuda en önemli bilgi de bu son sorulardan ikisinde gizlidir. Zaten kimin hangi çiçeği böceği, tatlıyı yemeği sevdiği neyi hiç sevmediği çok da umurunda değildir kimsenin. Herkesin asıl merakı kimin kime ilgi duyduğu, kimin kiminle ilişki kurduğudur.
Bazıları defterlerin yarısını kızlara, diğer yarısını da erkeklere ayırırlar. Böylece kızlar erkekler, erkekler de kızlar içinde ilgi duyduklarını kolayca bulabilsinler, karşı cins hakkında merak ettikleri bilgilere kolayca ulaşabilsinler. Anne babalarına veya sevip saydıkları başka bir büyüklerine de birer sayfa ayırma nezaketini gösterenler ilk sayfaları onlara tahsis ederler ve hemen ellerine tutuştururlar ki sonra yazılanlar onlar tarafından bilinmesin. Bunlardan biri de benim!
Belki herkes birbirini sevmez ama darılmasın, kendisini dışlanmış hissetmesin diye herkese verilir.
Daha güzel resimlerin ya da daha popüler kişilerin resimlerinin olduğu sayfalar başkalarına ayrılmışsa, diğerleri sitem etmeye başlarlar. Defterlerdeki soruların cevapları defter sahibi tarafından da bir punduna getirilip diğerleri tarafından da bir solukta okunur. Platonik aşklar da başlar, alakalara karşılık da gelir bu vesileyle.
Acaba bu çocuklar ya da diyelim gençler, bir on veya yirmi yıl sonra okusalar bu defterlere yazdıklarını, neler hissedecek, neler düşünecekler?
O son sorular var ya o son sorular… Acaba ben de samimi cevaplar mı versem onlara? Acaba “Evet, bir sevgilim var!” mı desem, göğsümü gere gere? O ortaokullu, liseli çocuklara inat ilan etsem mi aşkımı herkese? Ne olur yani? Çok olsa sansasyon yaratır aralarında! Antalya’ya şark ederler beni, o kadar! Bacaklarımdan tavana asacak değiller ya!.. Sen de duyacak değilsin! Senin adında bir sen yoksun ya… Sarı çizmeli bilmem kim hanım… En azından içimde ukde kalmaz, rahatlarım!
Bir de kendimi cesur sanırdım! Göğsümü şişirip, omuzlarımı kaldırıp arkaya atarak, kollarımı sallanabildiği gibi sallayarak dolaşırdım Antalya sokaklarında. Vay be!.. Bir soruyu bile cevaplamaktan aciz bir yaratıkmışım da haberim yokmuş!
Kaptan konuşup duruyor kafamın içinde. Kulağıma eğilmiş, geçiyor dalgasını: “Avanak! Bu zamana kadar malayaniyle harcadın hayatını, orada sorulacak ince ince… Ne diyeceksin bakayım? Anketör olmayacak karşındakiler! Münkir Nekir!.. Haydi cevap ver bakalım!.. Nedir? Ne değildir?”
Kaptan yanımda değilse, sanki ruhu yanımda… Hep aklımda… Ne olsa, ne yapsam, ne etsem: “Acaba Kaptan ne der?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bunu ona dediğimde kıs kıs gülüyor: "Benim ne dediğimin hiç önemi yok! “Allah ne der?” diye düşün! Ne yapacak Kaptan sana? Allah’ı ansana!..” diyor. Benim su katılmamış aptal olduğuma inanıyor sanki! Halbuki ben Sırdaşhane’ye gelen akıl danışan herkese bol keseden akıl dağıtıyorum! Aklımla çözülüyor her dava! Danışma bedava!
Şimdi bu anket defterleri konusunda yazdıklarımı Kaptan okusa bana eminim ki: “Yahu arkadaşım! Senin işin gücün yok mu! Kala kala çoluğun çocuğun meşgalesi mi kaldı yazacak! Yaşını başını almışsın! Bir ayağın çukurda… Azrail bahçe kapısından girmiş, oda kapısına dayanmış! Bırak şu defter mefter işini! Sen kendi hesap defterini düşün! Bakalım sağdan mı gelecek, soldan mı? Yoksa arkadan mı? Arkadan gelen de var! Haberin olsun! Ne kaydettin sağ tarafa? Sol tarafa ne kaydettirdin, neler kaybettin? Onları düşün! Azrail ensende, sen elim sende oynuyorsun! Bırak şu boş işlerle vakit geçirmeyi! Zaman daraldı! Zaman daraldı!..”
Tamam da… Şimdi yarım mı bırakayım ben bu küçük hatıra yazarının öyküsünü? Kaldığım yerden devam etmeyeyim mi? Nerden bilecek Kaptan benim ne yaptığımı! “Allahu âlem!” der. “Eden kendine eder!”
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın! O zaman, Sırdaş devam eder…
Battı balık yan gider!
Kalender”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 645
YORUMLAR
Muhteşem .
yine duygu aktarımın'ız yüzde yüz. Gerek hatıra gerekse anket defteri benin orta bir ve ikinci sınıf yıllarımın kapısını ardına kadar araladı. Her iki defteri de tutmamıştım ama kime ne yazdığım bile geldi aklıma yer yer. Hak ettiği yere oturmuş yazı zaten. Size de seçki kuruluna da teşekkür ediyorum. İyi ki yazıyorsunuz ve iyi ki okudum.:)
defteri güzelliklerle dolu insanlardan olmamız dileğimle
tebrikler diyorum ⚘
Onur BİLGE
Binlerce adet basılacak, yurt sathına dağıtılacak kitabınızı dört gözle bekliyorum. Her zaman hayranlıkla okuduğum Usta kalemi şimdiden tebrik ediyorum.
Evet Üstadım;
Yazmaktan vazgeçemiyor insan. Dediğiniz gibi; bu bir alışkanlık… Bu bir tiryakilik… Bu bir hastalık… Yeni yetme; İlk gençlik, ilk kalem ve ilk hatıra defteri... Kopyalanmış aynı cümleler ve ardı sıra gelen ruh güzelliği...
Bizi çok gerilere, yıllar öncesine götürdünüz Üstadım...
Saygılarımla...
Onur BİLGE
Bizim gençliğimizin güzel ve çok özel taraflarından birisiydi hatıra defteri ve anket defterleri... Aşağı yukarı hepsinde benzer cümleler ve benzer sorular olurdu. Kırk yıl öncesini anımsattığınız için teşekkürler...
Onur BİLGE
Daha bu akşam çıkardım defterleri ortaya.
Şöyle bi baktım üç tane defter edinmişim meğer. Içini ne siz sorun ne ben söyliyeyim. Hakkını verememişim zira. Adam akıllı dolu değil hiç biri.
Sayfalarını koparmışım zamanında. Nasıl kıydımsa.
Yani anlayacağınız defterin içi çarşamba pazarı. Ve çoğu anı(!) yerinde değil.
Yine de rastlıyorum geçmişin tozlu sayfalarına.
Arkadaşlarımın ağzından üçüncü kişiye yazılar yazdığımı hatırlıyorum ilkokul dolaylarında.
Hatta bu sebeple arkadaşımı kaptırmışlığım bile vardır. :)
O defterleri saklamışım bugüne kadar. Artık çeyiz sandığına girerler mi bilmiyorum. Çeyiz sandığı kaldı mı ki
Hey gidi zaman ..!
Onur BİLGE
Muhteşem!..Benim hatıra defterim hala durur.Zaman zaman okurum.Her okumada ayrı bir tat alırım..Yalnız biri var ki o yazıyı okuyunca gözlerim dolu dolu olur.O arkadaşın izini kaybettim soy ismi de değişmiş her halde sosyal medyada da bulamadım..Belki de sosyal medyada kayıtlı bile değil..Eskilere götürdü yazınız değerli kalem..Saygıyla..
Onur BİLGE
Değerli yazarım
okul anılarından almış işi mizana bağlamışsın
muhteşem yanı buydu, her kalem eda edenin düşünemeyeceği tarzınla...
bak güzel olan ilaçtan tatmaktayım;)) kim demiş Baba Müslüm İlaç içmez;))
Şu defter hikayesi var ya, yapmacık sevinç, sevgiler o günde inanmadım;)) inan ki
samimiyetsizlikleri görüyordum, çok mu erken ergen olmuştum bilmiyorum
yada bana has bir tarz mıydı emin değilim.
Güzel kaleminizi alkışlar
nice sevgilerimi takdirlerimi sunarım efendim.
Onur BİLGE
Yazılarım alışkanlık yapar. Dozunu iyi ayarlamalısınız. Hipnoz etkisi vardır. Huzur verir. :) ))))
Teşekkürler ilginiz ve yorumunuz için. Sevgiler... :)
MÜSLÜM BAYRAM
sizler o dönemde şiir yazmış iseniz öğretmen farkı var demektir
Atatürk' gençliğe hitabını ezbere bayramlarda bana okuturlardı
TEK BİLDİĞİM ŞİİR BUYDU;))
Huzur insanın kendisine bahşettiği bir duygu bence
insanoğlu fark ettiğinde km çalışıyor sadece;))
sevgiler bizden size efendim....
Onur BİLGE
MÜSLÜM BAYRAM
TEBRİKLER
tesadüf müdür bilmem ama
dün kime yorum yazmışsam şiirde yazıda gün oldu;))
nice saygılarımla