- 348 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DEVRİMCİ OZAN;SENNUR SEZER
Sennur Sezer, bir şiirinde, ’’Ölüm kibirlidir...Aşk acemi’’ der. Kibirli ölüm, baştan beri hep emekçilerin ufkundan dünyaya bakan bir şairi apansız aramızdan aldı. İnsanların aşklarını, yoksulluğun dar çemberini, emekçinin büyük umudunu, kadınların ve çocukların gün ışığına çıkmamış türkülerini, sömürücünün doymak bilmez kan dökücülüğünü, ’’pas tutmaz sesi’’yle ve baş döndüren sözcükleriyle anlatmaya devam ederken...Biz onun insan ve yaşam sevgisi dolu şiirlerine doymamışken...
Sennur Sezer, kuşağının önemli şairlerinden biridir. Alışılmış adlandırmayla söylersek, 68 kuşağının dünyaya devrimci bir coşkuyla bakan, emekçiden yana toplumsal mücadeleye atılan bu kuşağın umut ve özlemlerinin şiirini yazmıştır. Yarım yüz yıllık bir zaman içinde, ülkede yaşanan gerici darbelere şiirinde egemen hale gelen burjuva bireyciliğine teslim olmadan gerçekçi şiirini korumayı ve geliştirmeyi bilmiştir. Oysa, 68’in darbelerle gelen yenilgisiyle şiirde hizaya girmiş, insana ve yaşama yabancılaşmıştır.
Sennur Sezer’le birlikte şiirimizin savaşımcı ve gerçekçi çizgisini sürdüren az sayıdaki ustalarından birini de yitirmiş olduk. Şiirimizin insanla ve yaşamla sağlam bağlar kurabilmiş bu ustasını toprağa verdiğimiz günlerde, şiirlerinde kavgasını okuduğumuz emekçilerin barış yürüyüşüne düzenlenen korkunç katliamla karşılaştık. Şiirinde insanın acılarını ve sevinçlerini yazan şair bir şiirinde şöyle der:
’’Bir sözcük verin bana
Sıcaklığını taşısın kanın
Soğuyup pıhtılaşsın
Silinmesin
,Anımsatsın.’’
Emekçilerin barış yürüyüşünde meydanları kana buladılar; Sennur Sezer, emekçilerin daha özgür bir yaşam için yürürken dökülen kanlarını bize, daha önce yazmış ve hep anımsatmıştı. Çünkü yaşamın geliştirilmesinin insanlık tarihindeki zorlu savaşımlarını biliyordu. Bu savaşımın içinde yaşamıştı, safını seçmişti. Bu bilinç ve seçimle Sennur Sezer’in şiiri, insana tarih bilinciyle bakar; bugün sömürülen emekçiyle binlerce yıl önce Mısır’da piramitleri inşa eden işçi arasındaki ortaklığı gösterir. İktidarın akıttığı emekçinin kanını da hiç unutulmasın diye şiirin kısa, vurucu sözcükleri ve dizelerine kazır. Er geç bu kanın hesabını soracaklar için, şiir acı gerçeği geleceğe taşır. 10 Ekim’de Ankara’da barış isteyenleri katledenleri ve onlara karşı direnmeyi sürdürenleri Sennur Sezer’in yıllar önce yazdığı bir şiirde bulmak mümkündür:
’’Alın terinindir yarın
Yok olup gitmenin telaşında katiller
Durduramaz savaş ortasında yürüyüşü
Saflarda düşenler.’’
Sennur Sezer’in şiiri bu özelliğiyle tarihsellikle güncelliği kaynaştırmıştır. Günümüz toplumunun temelindeki büyük çelişkiyi, alın terine artı değerle el konan emekçi ile sermayedar arasındaki yok edici çelişkiyi hep göz önünde tutan bir şiirdir. Bu çelişkinin açıklığıyla bizi hep yaşamla köklü bir ilişkiye götüren şiirdir. Bu şiirde yoksul annenin hasta çocuğuna tavuk yediremeyince karlı günlerde kuşlara tuzak kurmasının trajik gerçeğini bulabiliyoruz. İnsanımızın ekmek parası peşinde göçtüğü el kapılarının anlamını da bir dizeye sığdırabilir. ’’Alamanya taze kızlar ister makinelerine.’’ Sennur Sezer yoksul bir insan için akşam pazarlarının ne anlama geldiğini de şiire sokar:
’’Ey ekmeğin katığını ucuzlatan
Akşam pazarları
Patlak biberler, ezik domatesler.’’
Sennur Sezer’in şiirinin, halk deyişiyle özü sözü birdir. Sevincini, acısını, umudunu, kavgasını yazdığı emekçi insanla yakın bir dil konuşur. Yalın ve anlaşılır bir şiirdir, az ve özdür. Ama bu az ve öz şiire, insan ve toplum üstüne köklü bir felsefeyle, diyalektik, materyalist bir gözle bakmanın geniş ufku ve derinliği sinmiştir. ’’Boyuna soruyorum kendime yazmadıklarını kitapların.’’ der, araştırıcı ve sorgulayıcıdır. Zamanda ve mekanda alabildiğine sınırsızdır. Ozan gözleriyle görür ve gösterir :’’Kocaman gözleri, olur çöl çocuklarının :yeşillik görmeye aç:’’ yalın ve çok anlamlı bir şiirdir.
Sennur Sezer’in şiirinin okuru da, yaşamı insana yakışır bir tutumla; onurlu ve emekçi ahlakıyla yaşamaya çağrılan bir okurdur. Yaşamın sınavından umut ve öfkesini hep koruyarak geçmek gerekir. Oğlunu yitiren bir ananın , Şair Gülten Akın’ın acısına ortak olduğu, Sınarlar Seni şiirinde, dayanması için direnç vermeye çalışırken şöyle der:
’’Sürdür türkünü
Sınarlar seni.’’
Ölünceye kadar emekçilerin türküsünü sürdüren Sennur Sezer’in eşi Adnan Özyalçıner için yazdığı sevgi şiirinde ’’silah arkadaşı’’ kavramıyla karşılaşmak şaşırtıcıdır.
’’Bir sevgi şiirine başlamalıyım
Silah arkadaşım benim
Silahı halka güvenmek
Silahı yaşamak.’’
Herhalde ozan, halka güvenmek silahının ne çok işe yaradığını 2013 haziran günlerinde gördü ve yaşadı. Meydanlara koştu, meydanların gözü kulağı oldu, şiirini yazdı. Şarkısı da yapılan Sabah Türküsü şiiri, ’’Bir sabahın üç kapısı var göğe’’ diye başlar. Bu üç kapıdan umut ve ekmek emekçinindir. Korku ise yere çalınacak ve emek ile umudu özgürleştirecektir. Gezi günlerinde emek ile umudu, en azından yüreklerimizde, büyük bir coşkuyla özgürleştirmedik mi? ’’Dünyayı aşkla düşünerek’’ değiştirmek isteyenlerin şairi şöyle der:
Emek senin umut senin
Korku ne?
Yeter ki ellerin ellere kavuşsun.’’
Şair sözünü söylemiştir, umutsuzluk yasaktır bize, Çelikleşmiştir ’’Yüreklerimiz acıyla dövüle dövüle.’’ Bir kez daha kanlı meydanlara, aramızdan alınan canlara rağmen, tarihin sözü umudumuzun ateşini parlatır.
’’Alın terinindir yarın
Yok olup gitmenin telaşında katiller
Durduramaz savaş ortasında yürüyüşü
Saflarda düşenler.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.