MESAJ
MESAJ
Yine telefonla konuşuyordu işte. Uzun zamandır görmediği, özlemini çektiği birisine mektup yazarcasına konuşuyor, konuşuyordu. Telefon görüşmesi bitince de dışarı çıkmak için izin istemeye geliyordu. Acaba kız arkadaşı filan mı var diye düşündü ihtimal vermeden. Çünkü oğlunu iyi tanıyor, olsa haberim olur diye düşünüyordu. Fakat her akşam oğlunun böyle telefon görüşmeleri, sonra dışarı çıkmalarından rahatsızlık duyuyordu. Oğluna da duyduğu rahatsızlıktan bahsetmiş, oğlundan “ baba, ben senin oğlunum bana güvenmiyor musun? Arkadaşımla biraz gezeceğiz “ cevabını almıştı. Güveniyordu elbette oğluna ama onsekiz yaşında da insan biraz deli oluyordu. Boşuna delikanlı denmiyordu bu yaştakilere.
- Baba, dışarı çıkabilir miyim?
- Hayırdır, çıkmasan olmaz mı?
- Baba, arkadaşım çağırıyor, biraz gezeceğiz.
- Oğlum tamam da her akşam olmaz ki. Akşamları biraz da bizimle kalsan, ailece birlikte olsak. Sana güveniyorum da arkadaşlarını bilmiyorum. Bir gün onlarla beni tanıştırsan diyorum.
- Baba, arkadaşlarım benim için canlarını verirler! Yanlış işimiz olmaz korkma!
Artık oğluna iyi bir hayat dersi vermenin zamanı geldiğini düşündü. Ertesi gün;
- Oğlum, insanın arkadaşları elbette olmalıdır. Fakat arkadaşlığın da bir ölçüsü, bir mesafesi olmalıdır. Her arkadaşım dediğine insan aynı yakınlığı duyamaz, duyması normal değildir de. Senin çok arkadaşın var değil mi?
- Evet baba çok.
- Akşam demiştin ya hani, benim için canlarını verirler diye. Neden böyle dedin, ben anlamadım.
- Yani çok yakınız demek istiyorum.
- Oğlum, insanın bu kadar yakınlıkta bu kadar çok arkadaşı olması garip geliyor bana.
- Seviliyorum baba, benimle gurur duymalısın, beni sen yetiştirdin.
- Oğlum arkadaşlarını bir sınayalım mı?
- Ne sınaması baba.
- En yakın gördüğün arkadaşını sınayalım istersen, bakalım gerçekte arkadaşlığı nasılmış?
- Tamam olur baba. Bak gör arkadaşlarım nasılmış. Ne yapacağız şimdi.
- Oğlum, içerisi hafif şeylerle dolu sırtında bir çuvalla arkadaşının kapısını çalacaksın. Kapı açılınca arkadaşına sırtındaki çuvalı göstererek bir cinayet işlediğini, polislerin peşinde olduğunu, saklanman gerektiğini söyleyeceksin.
- Eeeee sonra ne yapacağım.
- Sonrasını eve geldiğinde konuşuruz.
Oğul, sırtında çuval arkadaşının kapısını çalar heyecanla. Babasının, arkadaşlarının kendisini ne kadar sevdiğini, ne kadar kıymet verdiğini göreceğini düşünür bir yandan. Kapıya gelen arkadaşına sırtındaki çuvalı göstererek, ben bir cinayet işledim demesiyle kapı yüzüne kapanır. Tekrar, tekrar kapıya vurur ama nafile…
Yıkılmıştır, kırılmıştır, hayal kırıklığı içerisindedir. Cevap bile vermeden kapıyı kapatmıştır yüzüne. Sırtındaki çuvalı yere indirip bütün hıncıyla tekmeyi vurur çuvala. Bir daha bir daha tekmeler çuvalı. İyi gelmiştir çuvalı tekmelemek. Boynu bükük, morali bozuk ve babasının yanına varır.
- Baba
- Sorun değil oğlum, olur böyle şeyler. Bir de benim bir tanıdığım var. Arkadaşlığımız ileri değildir fakat iyi bir insandır. Hoş, on senedir filan da görüşemedik kendisiyle ama bir de onu sınayalım mı?
- Sınayalım baba.
Oğulun acısı biraz gitmiştir, babam da görsün bakalım arkadaşının durumunu diye düşünür sevinçle. Ne de zor sınama, üniversite sınavları da bunun gibi olsa hapı yutardık, diye düşünür. Sırtında çuvalla babasının verdiği adrestedir, kapıyı çalar. Kapıyı açan kişi babasının tarif ettiği arkadaşına uymaktadır. Kendisini tanıtır ve sırtındaki çuvalı göstererek;
- Babamla bir cinayet
Sözü yarım kalmıştır, kendisini tuttuğu gibi içeri çeken adam, sağa sola bakarak sokağı bir kontrol eder ve kapıyı kapatır. Ne olduğunu anlamamıştır, şaşkındır. Adam
- Oğlum, merak etme artık güvendesin. Sen şöyle bir otur, sana bir su vereyim, rahatla.
Rahattır da aynı zamanda rahatsızdır da. Adamın ne yapacağını merak etmektedir. Adam, evin içinden arka bahçeye çıkmış ve kendisini yalnız bırakmıştır odada. Bir müddet sonra terlemiş bir vaziyette yanına gelen adam çuvalı göstererek
- Şunu al bakalım da kurtulalım ondan, der.
Evin arkası güzel bir lale bahçesidir. Özenle bakıldığı belli olan temiz, tertipli sıra sıra laleler ve bir çukur bir köşesinde bahçenin. Çukurun yanında birkaç lale sökülmüş durmaktadır. Adam çuvalı çukura gömer ve
- Oğlum, babana selamımı söyle. Hiç endişe etmesin. Kendisini de özletmesin, görüşelim bir ara, der.
Eve dönen oğulun yine boynu büküktür, babasının vermiş olduğu mesajı almıştır ama acı bir tecrübeyle.
- Baba sen haklıymışsın…Arkadaşının selamı var..
- Oğlum, gençsin ve acelecisin. Arkadaşlık bununla belli olmaz. O namazlarını filan camide kılar. Namaz çıkışında cemaat sizi ayırana kadar onu iyi bir dövmeni istiyorum.
- Olur mu baba? Adam bize iyilik yapsın, ben de onu döveyim.
- Oğlum, sen dediğimi yap. Bakalım arkadaşlığı nasılmış birlikte öğrenelim.
Namaz çıkışında kimileri kendisini tutana kadar adamı iyi bir döver. Adamın kendisine hiç mukabelede bulunmadığını insanlar ayırınca fark eder. Adamcağız kendisine acıyarak bakar ve
- Oğul, gençsin ve cahilsin. Baban bu durumu duymasın, üzülür. Ama duyacak olursa bilsin ki biz bir gencin yaptığı yanlışla lale bahçesini bozmayız, der.