- 4148 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
SEVGİNİN YÜCE SESİ
SEVGİNİN YÜCE SESİ
Sevginin yüce sesiyle, sevenin “kanatlı kuşu” olmak, bir sevgilinin gözlerindeki “kırk yıllık hatırlı kahveyi” canlandırıp, ona olan sevgiyle özlemle yudumlamak ne güzel bir şey. Gönül ötesi arzularla, aşık sözlerle, yanık ses tonuyla âdeta sevginin önünde “diz çökmüş” bir ceylan misali, çığlıklarla göklere selâm vermek ne büyük keyif! Sırrı çözülmemiş bir bilmecenin kutsal sevgisiyle, özünde nuru taşımanın, özlemin kanatlı diliyle tutuşmanın, hayatın özlü hikayesi olmanın “mutluluğu” tarif edilemez!..
Sevgisine inanıp, kıymetine kıymet katanları anneler “ne güzel” doğurmuş. İnsan sevdikçe, bağlandıkça, sevda perdelerinin aralandığını görmek çok güzel. Aşkın en zirve noktasında yaradana olan “aşkı” hissetmeye temelden başlamış, hakiki dünyanın ehemmiyetinde gözün gördüğü iki kişinin birbirine duyduğu “aşk” kelimesinin büyüsü gibi; dünyayı, yaratılanı, tabiatı, her şeyi sevmek, ne hoş bir gönül erdemliği...
Tozlu bulutları kaplamıştı gemilerden nükseden petrol atıkları, bir yığın sevgi ilacı ısmarlamış kent gibi yaralıydı kangrenli kuşlar; kanat çırpamadan öylece dururken, sevginin yüce rahmetiyle kanatlanıp, semalardaki ispatlı hürriyetlerini gördüm. Öyle ki, insanoğlu, sabır anahtarını “kimseye teslim etmeyen” yönüyle, davranışlarıyla kalıcı olabilmeyi becerebilse; önyargısızca beyninin derinliğinden “akan bilgi haznesi” o kadar büyük ki, cümlelerle bitmez anlatmaya...
Nedenler olmadan birçok güzel hatıralar biriktirerek, gözleri aşktan “kör olmuş” bir ruhun sevgisiyle dünyayı yaradandan da ötede sevmişken ruhlar; aşkla bir bütün olmuş, en harikulâde manzaraları gölgede bırakmış, tutkulu sevişmelerin sıcaklığını “iliklerine kadar” hissetmesine şahit olmak, gözlerimdeki mutluluğa bir mutluluk daha eklemişti. Böylesine sevginin arsızı olmuş canlardı onlar, sevginin doruğunda zirveye çıkmış, dağların büyüklüğü kadar sevmiştiler. İşte sevgi böyle bir şey... İnsanı kasıp kavuran, “ilahi” bir güç.
Kâinatın günahları içinde, “sevgi dilli” sevaplar kazanmak; her zorluğun üstesinden gelip, acılara göğüs germek, insani yüceliği yitirmeden, dünyanın evrenselliğini taşımışken aydınlık, yamaç ağaçlardan süzülen damlalar, beyazlıkları giymiş zamanlarda “bedenlerin kirliliğini” örtüyordu...
“Âh ne güzel bir şey bu!..”
Irgat denizlerin ecvarında ne ruh, ne de yürek o yüce “sevgi kokulu duyguya” söz geçirememiş, sevgi önünde diz çökmüştü! Sevginin uğrunda gerektiğinde vazgeçebilmeyi, karşılıksız, beklentisiz, hep mutlu olması isteğini “kanıtlamıştı” sevenine... Seven, çalışırken bile düşünürmüş; sevdiğine duâ ederek, sevdiğini bir ekmek gibi kutsal sayıp, satırlara sığmayacak kadar yüce bir sevgi bağının, “ibadet olduğunu” görmüş, bilmiş, hissetmiş, evrene haykırıştı...
Sevgi kokulu ruhlar, düşe kalka etrafa merhabalar yağdırırken; kendine iyi davranmadan, bir başkasını mutlu etmek istemiş, oysa yapılabilecek en güzel sevmeler, “kendini sevmekten” geçtiğini öğrenmeden, bir başkasını “güzel” sevmeyeceğiz!
Hakiki sevginin gizemli sayfasında, “güven” ilk sıradadır! Her şey onunla başlar... Var olmak, karşılık beklemeden gönlün gönlü hissederek, sevginin o “büyülü kokusunu” içine çekmişçesine hayaller kurarak; sabahın altısında onunla uyanarak, aşkı santim santim solumak, bir oya gibi güne dokunmak, ne ihtişamlı bir şey...
Çok uzak mesafelerden kopup gelmeden, defalarca şu arsız zamana küfürler yağdıran “sevginin saati yok!” Aniden gelir çalar kapını, şaşırtır; aklını başından alır, ne kara göze, ne de kara kaşa bakar...
Sevgi gelmişse başa, elini, kolunu, yüreğini kaptırmışsındır artık! Bu kaptırmışlığın içinde “severse kadın, her gece karşında gözü sürmeli dilber olur; allı, ballı yürekli olur, gökteki yıldızları, koşulsuzca önüne toplatır, can alıcı gülüşü yürek hoplatır,” işte böyledir, insanı sağır eden duygulara kapılmak, sevginin yüce sesinde, adresinde yaşamak...
Bir fitil gibi ateşler içini, aldığımız nefes; çektiğimiz hasret, yediğimiz yemek, gittiğimiz yol, acı içinde ağrıyan bedenimiz, sıkışan kalbimiz, susuzluktan kuruyan damağımız, yağan yağmurla bütünleşmişken sabahımız, inleyen sol göğsümüzle içimize güneş gibi doğarak, yüreklerin birbirine ses olduğunu görmek ne büyük yücelik... Ormanın gizeminde, doğa harikasıydı her şey, canlı, cansız demeksizin yaşamı kare kare anlatmışçasına, “ulu aşkı” yazıya dökecek mürekkebi bulmuşken, candan gelen o derinliği içten içe “yaşamak” ne güzel...
Bu dünyanın içindeki imtihanlarda, en çok lüzumlu şeylere imza atılan duygu yükü, sevgi müessesesidir!.. İnsanı, insan yapan, ilmek ilmek, bedenlere sabrı dokuyandır. Korkusuzca, can misali yanmaktır, koşulsuzca sevdiklerinle var olmaktır, nefes almaktır. Sevginin yüce sesiyle nefes almadan, uzaklıklara aldırmadan, ebediyete kadar “tek ruh, tek beden” olmaktır!..
Ey insan!..
“Sevgine, güç ihtiyacından bağlanma!”
Yalnızlık korkusundan doğan sevgiler olmadan, cansızları sevmenin yolu; sevginin çemberinden geçer, bu olgunluğa erişmek, “aşkın zirvesine çıkarak,” sevginin yüce sesiyle mutluluğa erişerek, yüreklerin mutlu olmasını istemek ne güzel...
Allah, peygamber sevgisine nail olmanın yüceliğini taşımak; yaratılanı, yaradandan ötede, karşılıksız hissederek sevmek, yağan karın erimesinden sonra, kanatları kırılmıştı kuşların, zeytin dallarından “uçup” gitmişlerdi.
Tek nefeslik duâlarda buluşarak, duâların büyük mirasına konmak, nasip olmayacak yüceliktir.
Aşkın nitelikli yaşam kıyılarının, “ne bir hududu, ne yasası, ne de limanı” yoktur. İfade edilmeyecek kadar özel, yaşanacak kadar insanın ruhuna “ruh” katar...
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Sevgi emektir, değer vermektir Sevgini hak eden güzelliği yüreginde süzülen özle beslemektir. Sevgi yere göge sığmaz, yürekten başka yerde barınamaz. İlahi sevgiyi ilk sıraya koymalı herşeyden çok ilk onu sevmeli. Sevgi insana Allahın verdiği en güzel lütuflardandır. Yere göge sığdıramadığın yüreginde bir ömür beslediğin sevgeye birde ihanet edenler var. İnsan suretinde İçi başka dışı başka, yüzüne başka ardından bir başka. Ya onlara ne demeli.
Dünyada seven yüreklerin gercek sevgilerin her daim var olması dileğiyle.
Eline yüreğine emegine sağlık
Selamlar saygılar
Mehmet Öksüz
asla eskimez acıları, tıpkı gerçek sevgi gibi... Mutluluk içinde yarınlara dair ne varsa yüreğinizde buluşsun. Mutluluk ve saadetler dilerim. Var olunuz her daim Güzellikler içinde mutluluk içinde yarınlara dair ne varsa yüreğinizde buluşsun. Saygıyla selamlıyorum sizi.
yazınızı okudum usta,
geçip gidecektim sayfanızdan içime hiç ışık olmadığından, lakin
çoğalıyor amip gibi sıradan yorumlarıyla resimli ve çiçekli zatı şahaneler
ve bundan kıyamadım, yorum yazdım ve üzgünüm elbette
açlıktan alyansını satıyorlar diyen bir yazıdan buraya gelmişlikten...
eyvallah.