- 65550 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Anlayabilen var mı?
Yıllar önce Sabah Gazetesi’nde yayınlanan bir yazımda anlatmaya çalıştığım endişelerim ne yazık ki haklı çıkmış ve ülkemiz, cumhuriyet tarihinin en tehlikeli dönemini yaşamaktadır. Aşağıda 01.03.1994 tarihli yazımdaki düşüncelerimi, kaygılarımı sizlerle paylaşmak istedim.
Saygılarımla...
Anlayabilen var mı?
Cahilliğime bağışlar mısınız bilmiyorum. Ben sadece ülkemizdeki olumsuz gelişmeleri kaygı ve endişeyle izleyen sade bir vatandaşım.
Her gün gerek basında gerekse düzenlenen mitinglerde hakkında ahkamlar kesilen demokrasiyi bir türlü anlayamıyorum. Hadi demokrasi bizler için henüz genç bir olgu diyelim fakat ya büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik ilkesine ne diyelim?
Şimdi onu da anlamakta güçlük çekiyorum.
Son on yıl içinde, laikliğin sistematik bir şekilde yürürlükten kaldırıldığını ya da demokrasi yarışı içinde olan bir kesim politikacılarımız tarafından feda edildiğini görmemek için kör olmak gerek.
Bize laikliğin ‘’din işlerinin devlet işlerinden ayrılması’’ anlamına geldiği öğretildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü milletten ve Atatürk’ün ilkelerinden aldığı öğretildi.
Günümüze dönelim. Maalesef günümüzde laiklik kavramı kalmamıştır. Devletin kurduğu Diyanet İşleri adeta safdışı bırakılmış, onun yerini bazı siyasi partiler almıştır. Bu durum öyle bir hale geldi ki, yakın bir zamanda bu siyasi partiler yönetimi ele alırsa hiç şaşmamak gerekir.
Peki böyle bir tehlikenin olduğu bir ülkede yine de laiklikten söz edilebilir mi? O zaman ya laikliği prosedürümüzden çıkaracağız ya da ona sıkı sıkıya sarılacağız.
Ben ne bir kanun adamı ne de politikacıyım. Yasalarımızın günümüze göre, zamanın gereklerine göre yeniden düzenlenmesini doğru buluyorum. Asıl merak ettiğim; bu tür düzenlemeler yapılırken halkın onayı alınmadan laiklikten ödünler mi verilmiştir ki cumhuriyetimizin temelleri sarsılmakta. Eğer ödünler verilmemişse neden yasalarımız işlemiyor, işletilmiyor?
Şimdi demokrasiyi anlıyorum diyenlere, politikacılarımıza, kanun adamlarımıza ve aydınlarımıza sesleniyorum.
Demokrasi vatan hainliğine, bölücülüğe, büyük çapta yolsuzluklara göz yuman bir rejim midir? İstiklal mahkemelerinin kurulduğu dönemlerdeki şartlar ve ortam günümüzde çok daha tehlikeli boyutlarda mevcut iken, yasalarımızdaki ne gibi boşluklar bu tehlikelere karşı devleti aciz bırakmaktadır? Bu boşlukların süratle giderilmesi mümkün değil midir? Ya da ülkemizde yeni bir askeri yönetimin gelmesi mi bekleniyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin meclisinde bulunan bazı politikacıların basın ve TV aracılığıyla kamuoyu karşısına çıkıp cumhuriyetimizin kurucusu olan Atatürk’e açık bir şekilde küfreden, terörist örgütün sözcülüğünü yapan parti ile ittifak oluşturan bu politikacılara karşı neden yasalarımız aciz kalmaktadır? Bu insanların vatan haini olabilmeleri için daha ne yapmaları bekleniyor? Yoksa vatan hainliği suç kapsamından çıkarılıyor mu? İşte bu sorulara yanıt bulamadıkça demokrasiyi anlayamayacağımı düşünüyorum.
Tabii ki salt cevap yetmeyecek. Artık sorun olan sorulara çözüm de getirilmelidir. Ve bu çözümde kanımca vatan hainliği suçu, milletimiz için son derece tehlikeli bir suç olduğu için cezası da çok ağır olmalıdır.
Sabah Gazetesi
01 Mart 1994 / Salı
Tamer Duran