- 778 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
UMUT İNSANDA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bilinmeyen, öğrenilmeyen şey korku verir insana
Korku ise insana göre değil
İnsan korkuyu yene yene geldi bugüne
Kolay gelmedi.
Hangi zorluklarla geldiğini insanlığın mücadele tarihinden öğreniyoruz.
Siyahı,beyazı, sarısı, kızıl derilisiyle insanlık neler neler yaşamış bu güne kadar;ne çetin kavgalarla gelmiş
Halkımızda Milli Mücadele yıllarında büyük bir sınav vermiş, korku nedir bilmemiş ve bizden kat kat üstün emperyalist güçleri dize getirmiştir.
Fakat bugünkü durum pek iç açıcı değildir.Halkımız bugün çizmeli düşman işgalinden daha ağır günleri yaşamaktadır. Bu bir kültür işgaldir ve halkımız ne yazık ki bu işgalin ayırdında değildir. Medyatik araçlarla ve aydın belleklerinin yanlış yönlendirmeleriyle tutsak edilen insanlar, değerlerini yitirirken, yukarıdan aşağıya pompalanan yeni değerlerle, başkalarının değeri olan değerlerle, değersizliklerle yani ’’Yeni Dünya Düzeni’nin Yükselen Değerleri’yle buluşturulmakta, kucaklaştırılmaktadır. Kirlilik ve yozluk salan , tüketen bir bombardıman, insanların her şeyini alırken doğal olarak düşünmelerini,duyuşlarını, tepkilerini de almaktadır ellerinden.
Bu kuşatma içinde ise sanatın ve sanatçının görevi ve sorumluluğu daha bir artıyor diye düşünüyorum. Teslim olmak onursuzluğu, sanata yakışan bir davranış değil çünkü.
İnsanların öfkesinin ve vicdanının çığlığı olmak günümüz sanatçısının başlıca görevidir bugün.
Toplum dışı bir sanatı öneren medyanın baş edilmez gibi görünen gücüne halkın duyarsızlığını duyarlılığa dönüştürecek bir sanatla savaşım vermek, sanatçının onurunu daha da artıracaktır.
’’Çağımızın Şairlerine’’adlı şiirine ’’Sen bu işi kolay belleme kardeşim’’ diye başlamıştı Sandor Petöfi.
Eklemek istiyorum:
Halkın öfkesi ol, vicdanı ve çığlığı.
Sanatçıya düşen görev budur bugün.
Kültür bunalımdaysa, insan da bunalımdadır.
Bugün bu bunalımı yaşıyoruz işte. ’’Yeni Dünya Düzeni’’ nin belirlediği bir kültürel dayatma insanlığı kuşatmıştır bugün.
Bu kuşatma ülkemiz gerçekliğinde apaçık görülüyor.
Yaşam tüketime dönüştürülüyor.
Her şey metalaştırılıyor.
Kitle iletişim araçlarının şiddet, dehşet, korku, yalan, magazin, cinsellik, kan, sevgisizlik, uyuşukluk salan saldırısıyla oluşan kozmopolit, yoz içi boşaltılmış bir kültür,’’ yenileşme, değişim, modernizm’’ aldatmacasıyla sunuluyor ve benimsetiliyor.
Nazım Hikmet’in neredeyse yarım yüzyıl önce yazdığı ’’Ellerimize ve Yalana Dair’’ adlı şiiri sanki bugünün gerçekliği oluyor:
Bütün taşlar gibi vakarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal, ağır
ve aç çocukların dargın yüzlerine benzeeyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli, hafif,
sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar, ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi,
halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.
Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
insanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, orta Doğu, Pasifik adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay aldatılırsın...
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
söz yalan söylüyorsa,
ses yalan söylüyorsa,
ellerinizden geçinen
ve ellerinizden başka her şey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
YORUMLAR
Evet, Çetin Altuntaş Beyefendi saygın kalem dost,öncelikle kutlarım böylesine düzeyli ve donanımlı gerçekleri haykan yazınız için.
Bir türkü çağırılır bu güzel topraklarda; "Dert bir değil elval elvan..." sözleriyle başlayan.
Bir tarafta tüketim toplumuna evrilen bizler, diğer taraftan aile düzenini hallaç pamuğu gibi savuran diziler, abuk sabuk tv. programları, telefon çılgınlığı...
Diğer taraftan Arap seviciliği, dildeki yozlaşma.
Ne güzel vurguladınız akıcı anlatımınızla bozulmayı, çürümeyi...
Ve Nazım ustanın şiiri tuzu biberi oldu görüşlerinizin pekişmesi adına...
Emeğe ve sanata saygımla dostlukla kalın.