GÖRÜNÜŞE ALDANMA
GÖRÜNÜŞE ALDANMA
İşime yürüyerek gidip gelmeyi seviyorum. Evim de işime yakın zaten 2,5 km. filan. Yaş ta ilerliyor, sağlıklı iken yürümek lazım diyorum kendi kendime. İşe giderken yolda günlük karşılaştığınız insanlar oluyor. İşte orta yaşlı iki bayan yürüyüşteler, sağlıkçı kıyafetli genç bayan araç bekliyor olmalı, temizlik görevlisi muntazaman caddeyi temizliyor. Gözüme billboarddaki çocuk takılıyor. Çocukların hepsi sevimlidir fakat bu başka bir sevimli çocuk fotoğrafı. Hem sevimli, hem mahzun bir kız çocuğu saçları ve kaşları olmayan. Lösemi haftası olduğunu hatırlıyorum. Artık ben yürüdükçe çocuk bana bakıyor gibi geliyor, hiç gözünü ayırmadan ve kırpmadan. Sanki çocuk denize düşmüş boğulacakmış ta ben de elimi şöyle bir uzatıversem onu kurtaracakmışım gibi geliyor bana. Belki onu boğulmaktan kurtaramam ama el uzatanlardan olmalıyım, diye düşünüyorum.
Arkamdan Yaşar “ abi, abi biraz yavaş yetişemiyorum “ diye sesleniyor. Selamlaşmadan sonra “ abi maşallahın var ya işe geç mi kaldık ki yavaşla biraz “ diyor. Evet, geç kalmamıştık elbette fakat ben işe erken gitmeyi seviyordum. Senelerdir böyleydi mesainin başlamasına yarım saat kala ben işimin başındaydım. Yaşar “ nasılsın “ diye soruyor. Fotoğraftaki çocuk geliyor gözlerimin önüne. Yaşar’a diyorum ki “ bak evimden geliyorum, yani başımı sokacak bir evim var. İşime gidiyorum, yani bir iş kaygım yok. Yürüyerek işime gidebiliyorum, yani sağlığım yerinde. Evde eşimin, çocuklarımın da sağlığı yerinde, onlardan yana da bir sıkıntım yok. Evimde huzurum da iyi, aybaşı gelince maaş hesabımda. Daha ne olsun dünyada iken cennette yaşıyorum sanki elhamdülillah “ diyorum. Yaşar “ abi felsefeciler gibi cevap verdin “ diyor.
Bayan bir sürücü, elinde cep telefonuyla konuşarak park halindeki aracını ileri geri yaparak yola çıkarmaya çalışıyor. Bayan sürücünün dalgınlığından mı nedir gerisindeki arabaya çarpıyor hafifçe. Arkadaki araçtan bir erkek çıkıyor ki 1,90 boylarında iri yapılı birisi. Doğruca çarpan arabaya yöneliyor. Yaşar adamın fiziğinden olsa gerek “ abi şimdi bak gürültüye “ diyor. Yaşar’a “ ne yani bayanı dövecek değil ya “ deyiveriyorum. Yine de yanlarına doğru gidiyoruz olumsuz bir durum olursa yardımcı olalım diye. Bayan telaşlanmış, ne yapacağını bilmez şaşkın ve korkmuş bir vaziyette iken adam aracın camına vuruyor hafifçe, bayanın aracın camını açmasını isteyerek. Bayan camı açınca adam “ Lütfen telaşlanmayın, isterseniz önce kontağı kapatın. Sakin olmaya çalışın, olur böyle şeyler, siz iyisiniz değil mi? Telefon görüşmenizi bitirin, sakinleşince yola çıkarsınız “ deyiveriyor. Geçmiş olsun dileklerini de iletip kendi aracına biniyor ve oradan uzaklaşıyor. Yaşar, hayretle “ vay be böyle insanlar kalmış mı memlekette “ diyor. Biz de yolumuza devam ediyoruz.
Kurumun girişinde gayet şık giyimli iki bayan ve bir erkek oturuyor. Görevli personel bana manalı manalı tebessümle bakarak “ abi anlaşmalı banka değişti ya bunlar personele bankanın tanıtımını yapmaya gelmişler. Müdür beyin bilgisi varmış, senin yardımcı olmanı istedi “ diyor. Onun tebessümünde ki manayı daha iyi anlıyorum şimdi. Günümüz bankacılık sistemine karşı oluşumdandır diyorum kendi kendime. Neden bu kadar erken gelmişler ki benden bile önce. Şık giyimlerinin sebebini anlıyorum. Banka çalışanı olmak böyle giyinmeyi gerektiriyor olmalı. Banka çalışanları meslek gurupları içerisinde en şık giyinenlerdendir, en azından benim gözlemim böyledir.
Kendilerine yardımcı olacağımı öğrenen bayan banka çalışanı bana ve diğerlerine hemen anlatmaya başlıyor. Kredi kartlarının şöyle avantajları varmış, kredi çekmede böyle kolaylıklar, kuruma özel uygulamalar filan. İlgisizce, sessizce dinliyorum, rutin işlerimi nasıl halledebileceğimi düşünerek. Ta ki bayan bankacının birisinin kredi imkânlarını anlatırken “ yeri geliyor insana annesinden, babasından, kardeşinden iyi oluyor. Çekiyorsun krediyi işini hallediyorsun, kimseye minnet etmiyorsun “ diyene kadar. Bir anda “ bir dakika bir dakika, siz ne diyorsunuz böyle. Nasıl olur da bir banka benim annemden, babamdan, kardeşimden iyi olabilir. İnsan onlara her zaman minnettar değil midir ve olmalıdır da.“ deyiverdim. Ortamı derin bir sessizlik kapladı önce sonra personel birer birer dağıldı. Banka çalışanı bayan, “ Özür dilerim aslında öyle demek istememiştim. Ama siz de bize yardımcı olacaktınız hani “ demesin mi. İşte yine yanlış söylem “ Ben sizin işinizi yapmanıza uygun ortamı sağlamaya yardımcı olacağım. Yanlış söylemlerinize yardımcı olacağımı da kim söylemiş! “ dedim.
Bir ferdi olmakla iftihar ettiğim milletimin hasletleri, bizi biz yapan hasletlerimiz ne kadar değişmiştir. Olağan olan davranışlarımızın bile artık büyük bir erdem gibi görülür olması ne kadar hazindir. Bugün için böyle olsa da inanıyorum ki, toplumumuzun çokta uzak olmayan bir gelecekte o güzel hasletlere sahip insanlardan oluşacağına. Ne demişler “ aslı aslına çeker, nesli nesline “ Çünkü bu milletin genlerinde bu güzel hasletler vardır.
Evet, normal mesaim henüz başlamamıştı ama evden çıkışımdan bu tarafa geçen sürede ne çok şey yaşamıştım.
YORUMLAR
Kesinlikle çok güzel bir yazı paylaşmışsınız. Katılıyorum size "aslı aslına nesli nesline huu" demişler. 🌹
Evet başkalarını görünüşleriyle yargılamama konusunda kendimize zaman zaman ikazda bulunsakda yeri geliyor bı anlık dalgınlıkla tanımadığımız bı insanı dış görünüşüyle yargılayan oluyoruz...bu yazıyı okurken sayenizde kendimize bı kez daha hatırlatmış olduk yargılamamamiz gerektiğini...ellerinize sağlık doğrusu bende çok beğendim yazınızı..