- 310 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hadis inkârcılarının beyni kaç beygir?
İlk bakışta çelişkili gibi duran veriler bir ilmi/bilimdalını iptal eder mi? Bunu basit bir misal üzerinden azıcık sorgulamak istiyorum. Sözgelimi: Siz bir kanun keşfetmiş olun. Ne olsun o kanun? ‘Suyun kaynama kanunu’ olsun. Yaptığınız deneyler sonucu bana deyin ki kardeşlerim: “Ahmedcim, su yüz derecede kaynar, tecrübe edersen göreceksin.” Ben de “Vay, helal olsun, bu işi de matematiğe döktük!” dedikten sonra memleketime doğru uzanayım. Şöyle bir dağ başına çıkayım. Kösedağ bize yakındır. Orası olsun. Yakayım ateşimi. Koyayım suyumu. Salayım termometreyi de içine. Oh. Kaynasın da kaynasın. Oduna para mı veriyorum sanki?
Aaaaa! Fakat o da ne? Bizim dağ başında sizin kanunun başına bir haller gelmesin mi? Yani? Yani bizim dağda su tam yüz derecede kaynamaz. Ya? Herhalde doksanlarda falan kaynar. Bak sen. Eyvah. Hadi bakalım. Al başına belayı. Canım sıkılsın. Üfleneyim-püfleneyim. Sonra alayım çaydanlığımı Ağrı’nın başına boy vereyim. Bir de orada kısmetimi deneyeyim. Amaaaan! Of. Tüh. Ne oldu? İş iyice karıştı. Şimdi de su seksenlerde kaynamaya başladı. Bir hiddet termometreyi yere çalıp kırayım. Demliğimi de alıp karşınıza dikileyim. Diyeyim ki: “Lanet olsun içimdeki fizik sevgisine.” Hakkım olur mu? Zahmetime acımayın kardeşlerim. Olmaz. Aksine epeyce haltetmiş olurum.
İşte hadis inkârcıları da bu sıralar böylesi haltlar ediyorlar. Üstelik onlar benim gibi yedikleri haltın farkında da olmuyorlar. Sözgelimi: Hadis kaynaklarında abdestle ilgili iki farklı rivayeti buluyorlar. Bunları karşı karşıya koyuyorlar. Sonra diyorlar ki: "Bak, bak, bak. Birbirine uymayan iki ayrı rivayet. İkisinin de kaynakları sağlam. Birbirini tutmayan iki rivayete birden ’sahih’ diyen bir ilim hiç tutarlı olabilir mi? Cık, cık, cık." Efendim, eşekliklerinin şeddesi göğe uzanan bu tipler çok basit bir ayrımı maalesef yapamıyorlar. Nedir o?
’Hadis ilmi’ ile ’fıkıh ilmi’ aynı şey değildir. Açayım: Hadis ilmi, yukarıdaki misal üzerinden konuşursak, fıkıh ilmine kıyasla ’veri ilmi’ gibidir. Yani fâkihlere üzerinde ’tefakkuh’ faaliyeti yürütebilecekleri malzeme sunar. Bu malzemeyi sunarken taşıdığı haberlerin sıhhatiyle ilgili kıstasları vardır. Rivayetlerin evvelemirde ’birebir aynı olup olmamasıyla’ değil ’sorunsuz bir şekilde ulaşıp ulaşmadığıyla’ ilgilenir. Sonra onların hazırladığı bu malzemeyle fâkihler meşgul olurlar. Gündelik yaşamda uymamız gereken helalleri-haramları, sevapları-günahları, ibadetleri-masiyetleri tesbit ederler.
Şimdi, ben herhangi bir fizikçiye yukarıdaki verilerle gitsem, desem ki: "Ulan, ne ayaksınız siz? ’Su yüz derecede kaynar!’ dediniz de yollara düştük. Kösedağ’da kaynattık doksanları gösterdi. Ağrı’da kaynattık seksenleri. Böyle tutarsızlık olur mu? İki başka rivayet birden aynı ilimden gelir mi? Batsın sizin fiziğiniz, kimyanız, biliminiz!" O zaman fizikçi kardeş cahilliğime acıyarak anlatır: "Tamam, veriler farklı, doğru. Fakat senin getirdiğin rivayetlerin hiçbiri yanlış değil. Sahiden de bizde şöyle, Kösedağ’da öyle, Ağrı’da da böyle olur. Netice değişir. Ancak bu verilerin birbirlerini tutmaması bir ilim/bilimdalını iptal etmeyi gerektirmez." Ya? "Onların aralarını barıştıracak çözümü bulmayı gerektirir. Ben de seninkini biliyorum. Senin demliğindeki suyun farklı derecelerde kaynamasının sebebi basınç farklılıklarıdır. Bu farklılıkların sebebi de çay demlediğin yerlerin yüksekliklerindeki değişkenliktir. Biz ’Su yüz derecede kaynar!’ derken deniz seviyesini kastediyoruz. Seviye değişirse derece de değişir. Buhar daha az zahmetle özgürleşir."
İşte, Allahu’l-a’lem, fıkhın hadis ilmine nisbeti de yukarıdaki gibidir kardeşlerim. Muhaddislerin zaptettiği veriler üzerinden tefakkuh faaliyetleri yürütülerek her rivayetin hangi şartlar için geçerli olduğu, tam ne söylediği, nüansı hangi sebebin sağladığı araştırılır. Bu tesbit faaliyetinin ardından ilmihalimiz şekillenmiş olur. Sözgelimi: Aleyhissalatuvesselamın bir keresinde abdest yerine teyemmümle namaz kıldığını bildiren hadis görülünce "Vay, bu nasıl ilim, bu ne tutarsızlık, namazdan önce hem abdest diyor hem teyemmüm diyor!" deyu eşeklik edilmez. Teyemmümün şartları ayrıdır. Abdestin şartları ayrıdır. O çelişkili sanılan rivayetlerin analiz edilmesiyle belki kırk tane yeni durum/hüküm bilgisi edinilir. Yani yukarıdaki basınç farklılığı gibi nice farklılıkların amellere etkisini öğrenilir. Tabii öğrenmek isteyene. Yoksa öküze ne! Ben de henüz aklını kaybetmemiş hadis inkârcıları varsa belki akıllarına başlarına alırlar diye demiş oldum. Cenab-ı Hak cümlemizi hidayetinin ışığından ayırmasın. Âmin. Âmin. Âmin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.