- 900 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Irene ve Reinhart 4
Kulenin merdivenlerini yavaş yavaş çıkan üç hizmetçi kapıyı üç kez vurup sırasıyla Lilinin olduğu odaya girdiler birisi Lilinin Yemeğini masaya bıraktı diğeri temiz levazımlığı dolmuş olanla değiştirdi .Üçüncüsü de Lilinin yanına gelip uzadıkça uzamış olan saçlarını ellerine dolayıp kör bir makasla kesmeye başladı. Üçü de işlerini bitirdikten sonra Lilinin yatağına oturup dün gece yattıkları askerlerden aldıkları tütünleri içmeye başladılar.
- Bak kız bak şuna saçlarını kessek bile gıkı çıkmadı demek prenses olunca böyle oluyor
- Ya bırak şu garibi düşünsene sende prenseslikten bu hallere düşsen nasıl olurdun
- ah ah nerede o günler bir haftalığına prenses olsam yeterde artar sonra ölsem de gam yemem
- Biliyor musunuz Baş şövalye ile birbirine aşıkmış bunlar
- Ya geç bunları benim duyduğuma göre kraliçe eskiden baş şövalye ile sevgiliymiş bu Lili denen Şövalyeye büyü yapıp aklını almış. Kraliçe de o zaman bizim kralla evlenmiş buraya gelmiş
- desene bunun burada hapis edilmesi boşuna değil bizim kraliçede az değil ama intikamını fena almış.
- elbette hiç suçsuz yere birisi hapse atılır mı. Kesin bir şey yapmıştır
- neyse hadi kalkalım yarın çok işimiz olacak
Hizmetçilerden diğer ikisine göre daha çirkin olan, içten içe Lili den en çok nefret edendi . Onun bu kadar güzel olmasını anlamsız buluyor bu kadını gördükçe kendi yüzünden tiksiniyordu. dışarı çıkmadan son anda aklına gelen küçük şeytanlığı hayata geçirdi. Bir anda başı dönmüş gibi yaparak Lilinin ayağına bastı bu yaptığını yeterli gelmediğini düşündükten sonra diğer ikisi bakmazken Lili ye getirilmiş olan yemeğe tükürdü.
Kızlar dışarı çıktıktan sonra Lili öfkeyle ayağa kalktı Kızın tükürdüğü yemeği Kulenin penceresinden dışarı fırlatıp kararlarında ne kadar da haklı olduğunu düşünüp kendi kendine konuşmaya daldı
’’ İşe bu yüzden insanlar yaşamayı en az hak eden canlılardan biri. En çirkininden, en güzeline, en güçlüsünden, en güçsüzüne. soylusu, soysuzu, fakiri, kölesi hepsi ama hepsi en iyi niyetlisi dahi fırsat bulursa içinde sakladığı karanlığı dışarı vuruyor. Her zaman mağdur oluyorlar , her zaman bahaneleri oluyor, hem aşırı korkaklar hem de aşırı cesur. Kendilerine göre değer yargıları üretip iyilik ve kötülükle istedikleri gibi oynuyorlar. Hepsinin ama hepsinin cezalandırılmaları ve eğitilmeleri gerek. ’’
Lili gece boyunca geçmişi anımsadı, anımsadıkça delirdi
Her şeyin başladığı gün.
Gelincik nehri boyunca ara ara kurulmuş olan yapay göllerden en büyüğü olan Lyrıa gölünün kenarında büyüyen Belfas kasabası Prenses Lilinin heykelinin açılışına hazırdı iki sene önceki büyük taşkında kasabayı kurtaran prensesin verdiği kararlar olmuştu.
Lili kasaba halkı için bir tür koruyucu melek olmuştu Gelincik nehri bölgenin hayat kaynağı olsa da iki üç senede bir büyük taşkınlara sebep olabiliyordu. Bu taşkınlar sırasında bereketin ve yaşamın kaynağı olarak görülen nehir,. Ölümü ve açlığı geçtiği her bir köye her bir kasabaya itina ile ulaştırıyordu.
İnsanlar her sene kiliselere, tapınaklara veyahut hangi inanca sahiplerse o inancın mabetlerine gider taşkın olmaması için Tanrılara adaklar adar, rahiplere paralar saçarlardı. elbette bazı seneler Tanrılar tatmin olmamış olacak ki nehir delicesine taşar ve önüne çıkan her şeyi yıkardı. İşte bu taşkınlardan birinin sonrası Prenses Lili taşkınları durdurmak için planını hayat geçirmişti. Nehrin sığlaşıp yavaşladığı alanlara yapay havzalar açtırmıştı. Nehir taştığında fazlalık su bu havzalara dolup yıkıcı debiyi azaltarak bir çok köy ve kasabayı hasardan kurtarmıştı. Lili bölge için artık kurtarıcı olarak görülmeye başlamıştı. Üstelik prenses kişiliği ile de halkın kalbini çalmıştı genellikle sarayda durmaz mevsim elverdiği sürece ülkenin irili ufaklı yerleşimlerini gezer. İnsanlar ile konuşur dertlerini dinler elinden gelirse yardım ederdi. sahip olduğu şifa büyüsü ile bir çok insanın hayatını kurtardığı da hikayeler halinde ülkede yayılmıştı.
Belfas sakinleri neşe içinde Prensesin heykelinin açılışını yapıp o günü kendi içlerinde tatil ilan edip eğlendiler bu nadiren olan dinlenme fırsatlarından biriydi. Bir kaç gün içinde yağmur mevsimi başlayacak herkes çok yoğun zamanlar geçirecekti.
Düşünüldüğü gibi de oldu heykelin açılışından iki gün sonra öğlen vakti yağmurlar başladı
Belfas kontu odasında bir sağa bir sola dönüyordu yağmur neredeyse bir haftadır dinmemişti. Orta yaşlarını geçmiş adam gölün artık suyu tutamayacağını anlamıştı ,geçen sene tarlaları daha iyi sulamak için prensesin bilgisi dışında gölün belli kısımlarından kanallar açmışlardı. Ve şu anda o kanallar neredeyse birer küçük nehir halini almıştı kasabanın gölden yüksekliği az olan yerlerini su basmaya başlamıştı bile.
Bu sırada kapı çalındı Kontun gel demesini beklemeden içeriye genç bir erkek girdi
- Efendim at hazır hemen yola çıkabilirim
- tamam olabildiğince hızlı ol gerekirse yolda at değiştir ama iki gün olmadan başkente ulaş yoksa kasabayı kaybederiz dua edelimde yağmur biraz hafiflesin.
Ulak şehre iki değil bir gün dahi olmadan varmıştı varmasına ama Prenses nereden ve nasıl kaptığı belli olmayan gizemli bir hastalık nedeniyle ayağa dahi kalkamıyordu. İnsanları iyileştirmesine yarayan şifa büyüsü kendi üzerinde işe yaramıyordu.
Olacağa asla çare bulunamazdı ve bulunamamıştı, yağmur dinmişti dinmesine ancak insanların plan dışı olarak göle müdahale etmeleri yıkımı her zamankinden daha da büyük bir boyuta taşımıştı. Kasabanın yarısı tamamen yıkılmış, bir çok insan ölmüş bir çoğu kaybolmuş ve şehirde gıda sıkıntısı ortaya çıkmıştı. Kont kendi beceriksizliği nedeniyle durumun daha da kötüleştiğinin farkına varmıştı. Bu işten sıyrılması gerekiyordu yoksa idam edilmesi yahut soyluluğunun elinden alınması içten bile değildi . Aklına gelen tek şey ise Prensesi suçlamaktı zaten çoğu dini figür prensesten ne zamandır hoşlanmıyordu . Kont hemen bölgede adı geçen dini liderlere altınlarla dolu keseler ve birer mektup yazdı.
Lili Belfasın yıkımından bir hafta sonra yataktan kalktı. Belfasın yıkımını öğrenince görevdeki Reinhart ı dahi beklemeden yanına bir kaç acemi asker ve hizmetçilerinden uygun olanları alıp kasabaya doğru yola çıktı. Kasabanın girişine gelince insanların perişanlığı kalbini ağrıtmaya başlamıştı neredeyse hasta olduğu için kendini suçlayacaktı. Lilinin arabası kendisi için yapılan heykele yakın bir yerde durdu. İlk yapıldığı gün ışıl ışıl parlayan heykelin kollarından biri kopmuş ve kimi yerleri çamura bulanmıştı
Araçtan hüzün içinde inen prensesi şehir kontu ve belli başlı asiller karşıladı, sıradan halk biraz daha uzakta yığın halinde onları izliyordu. İçten içe neler olacağını bilen kont yapmacık bir gülümsemeyle Lilinin karşısında eğilip konuşmaya başladı
- Hoş geldiniz prenses
- formalitelere gerek yok kont halkım nasıl insanlarımız çok acı çekmiş olmalı
- evet efendim maalesef büyük bir yıkım oldu.
- nasıl oldu bu anlamıyorum benim bilgim dışında gölün setlerine bir şey mi yaptınız yoksa
- hayır efendim kesinlikle
- peki kont peki inceleyeceğiz nasıl olsa umarım yapmamışsınızdır bir sorum daha var.
- evet efendim
- neden halkı tahliye etmediniz sonuçta sel göz göre göre gelmiştir
- fırsatımız olmadı majesteleri
- yalan söyleme bana sizler işinizi ihmal ettikçe zavallı halk acı çekiyor.
kont dişlerini sıkıyordu planı işe yarasada yaramasa da bu prenses nefretine sahipti artık .Kont ne diyeceğini düşünürken prenses çoktan kont ve diğer asilleri geçip halka doğru yürümeye başlamıştı.
Yedi sekiz yaşlarında bir oğlan çocuğu etrafındaki kalabalığa rağmen yere çömelmiş halde avuçlarının arasında çamur yoğuruyordu. Umurunda değildi sesler ve insanlar, annesini ve babasını sel sırasında kaybetmişti. Bugün buraya gelmesinin sebebi ekmek verileceğini duymasıydı prenses gelecekti, kilisenin papazının dediğine göre bu selin sebebi prensesin Tanrılara karşı gelmesiydi o bir kafirdi.
Sözde anne ve babası prenses yüzünden ölmüştü ama çocuk sadece aç olduğu için buraya gelmişti prenses falan umurunda değildi. Etrafındaki insanların bir anda hareketlendiğini yüzünde sıcak bir el hissedene kadar anlayamamıştı. Günlerdir yanaklarında hissetmediği bir sıcaklık hissetmişti annesinin ellerinin sıcağına benziyordu bu. Çocuk iç güdüsüyle yanaklarından yaşlar akarak ona uzanan ellere sarılıp anne diye hıçkırmaya başladı sessizlik içerisinde sadece çocuğun hıçkırıkları duyuluyordu.
Elin sahibi bir süre sonra çocuğun saçlarını okşayarak
- Üzgünüm küçüğüm ben annen değilim ben Liliyim prenses Lili ama istersen senin annen de olurum
Küçük çocuk ağlamayı kesip ona uzanan elden uzaklaşıp Liliye bakmaya başladı Lili çocuğa tekrar uzanmak istediği anda
- Hayır sen annem olamazsın benim annem öldü senin yüzünden öldü sen şeytansın diye bağırdı
Lili bir adım geri çekilerek
- Anlıyorum seni evet geç kaldım buraya bana kızmakta haklısın ama ben şeytan değilim küçüğüm
- hayır sen şeytansın Papaz söyledi sen Tanrılara karşı gelip nehre bunu yapmasan böyle olmazmış sen günahkarsın senin yüzünden benim ailem öldü git buradan gitttttttt.
Lilinin gözleri dolmuştu din dogmatiklerinin ona öfkeli olduğunu biliyordu ama bu kadarını beklemiyordu. İnsanlara kendini anlatmak için konuşmak üzereydi ki karnında bir acı hissetti. Küçük çocuk elindeki çamur toplarından birini ona fırlatmıştı. Lili dayanarak yapma diye sayıkladı ama birin ardını iki takip etmişti iki yi üç zira artık ona çamur atan sadece küçük çocuk değildi.
İnsanlar koro halinde
- Lanetli kadın Tanrıların düşmanı şeytan diye bağırıyordu.
Lilini yanında gelen acemi askerler anında araya girip prensesi halkın yanından çekti daha da galeyana gelen insanlar kudurmuş köpekler gibi askerlerin üzerine yürümeye başladı.
Lilinin hizmetlilerinden biri at arabasına bağlı atlardan birini çözüp prensese koştu iyice yorgun düşen askerler kılıçlarını çekmek zorunda kalmıştı bile.
Hizmetli yalvara yakara prensesi ata bindirmeyi başardı
- Gidin prensesim sakın arkanıza bakmayın, gidin bu insanlar zehirlenmiş .delirmişler burada durursanız size zarar verirler can güvenliğiniz yok burada
- ama siz
- bizi boş verin ve gidin...
Hizmetli prensesin cevap vermesini beklemeden atın sırtına vurdu at dört nala koşmaya başladı.
Lili bir süre sonra dayanamayıp arkasına baktığında askerlerinin ve hizmetlilerinin bir hayvan kafesine atılmış gibi linç edilişlerini gördü. O vahşi ve dengesiz insan yığını arasındaki zavallı hizmetlilerin bağırışları kulaklarını tırmalıyordu
Bu manzaraya daha fazla dayanamayan Lili atı usulca mahmuzladı
At dört nala koşmaya devam etti Lili linç edilmekten kurtulmuştu, şehre varınca bunu kesinlikle çözeceğim diye aklından geçiriyordu bu kont bir iş cevirmiş olmalıydı, oysa kontun planı henüz bitmemişti.
YORUMLAR
bu bölümde hikayenin temeli biraz daha oturdu. birkaç bölümdür biraz hızlı ve kaotik durum vardı. bunun sebebini sen de biliyorsun.
şu noktalama işaretlerini kullan be adam!! :))
neyse kurgu ve fantazya kırmızı çizgimizdir. geyik derisine yazsan yine okuruz.
Tsukuyomi
Noktalama işaretleri kırmızı çizgimizdir kurgu ve fantazya seviyoruz ailecek;)
Karakter bazında seni de öyküye eklesem mi napsam
Bir Lili nasıl kötü olur? Travma sonrası gelişen olaylar Lili'nin şimdiki Lili olmasına nasıl etki etmiş. Devamı merak uyandırıcı.
Biraz mistizm, biraz din, biraz uhrevi göndermeler ile din ve politika sarmalında insanların güdülerine nasıl yön verildiğinin anlatıldığı bölümler çok güzeldi. Bir paragraf boyunca iyi ile kötü arasındaki ince çizgiden insanın her zaman kendi öncelikleri veya çıkarları doğrultusunda kolayca geçebildikleri de çok iyi aktarılmış.
Hem akıllı, hem yetenekli... ıhmıııhhh en sevdiğim
:)))
Sevgilerimle...
Tsukuyomi
Hem tatlı hem ilgili hem de bi akıllı ki sorma benim de en sevdiğim :)))
Tişikkirler pikachum .