- 1205 Okunma
- 20 Yorum
- 8 Beğeni
BİR VOLKAN Kİ...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BİR VOLKAN Kİ…
Zili her zaman olduğu gibi kendi özgü ritmiyle çalınca oğlunun geldiğini anlayan annesi hemen kapıyı açtı. Her zaman olduğu gibi bir süre sessizce bakıştılar.
Gece siyahi saçları ve kirpikleri, gülümseyen dalgalı yeşilli gözleri, güçlü çene yapısı ve dolgun dudaklarıyla bir erkek güzeliydi Volkan. Kapıya denk boyuyla bir risk yaşamamak için her zamanki gibi hafif eğilerek girdi içeri. Sırt çantasını sıyırdığı gibi annesini kucakladı ve çığlık çığlığa bir tur döndüler.
Anne oğul aşkıydı onlarınki. Fiziki benzerliklerinin dışında o kadar çok ortak noktaları vardı ki…
Düşmemek için sıkı sıkıya sarılan annesi oğlunun antrenman sonrası nemli vücudunu fark etti:
- Hemen duşa gir, ben de yemeği hazırlıyorum, dedi.
…………………………………………..
Çok severek yıllarca yaptığı hemşirelik mesleğinden gününü doldurduğunda hemen emekli olmuştu. Yıllarca görevleri ve nöbetleri gereğince çocuklarının en özel anlarını yaşayamamış, hep sonradan dinlemişti. Kızı üniversiteyi kazanmış, oğlu da liseye başlamıştı o zamanlar. Artık tüm zamanını onlara ayırmak, onlarla her anı doya doya yaşamak istiyordu.
Hemen mutfağa gitti, oğlunun çok sevdiğini bildiği için hazırladığı yemekleri masaya dizmeye, bir taraftan da salatayı hazırlamaya başladı. Biraz sonra ana - oğul masa başında günlük yaşadıklarını paylaşıyorlar, babalarının gelmesini bekliyorlardı.
Volkan lise son sınıftaydı, çok sportif bir yapısı olduğu için birden fazla sporda madalyaları kupaları vardı. Salonda bunları yerleştirmek için babası ayrı bir köşe hazırlatmış oraya bile neredeyse tıka basa sığmıştı hepsi. O gün antrenmanda olanları paylaşırken her zaman olduğu gibi bunları tiyatral yeteneğini kullanarak anlatıyor, annesi de eğlenerek onu dinliyordu.
Biraz sonra, lise müdürlüğü yapan baba yorgun ama mutlu bir ifadeyle geldi. Evlerinde o kadar huzurluydular ki kapıda tüm sorunlarını bırakıp içeri girmek onların ortak yapısıydı.
- Size bir müjdem var, bu hafta sonu dağa pikniğe gidiyoruz!..
Oğlunun hafta sonlarının hep dolu olduğunu bilen annesi bir an durakladı, delikanlı kısa bir süre düşündü ve :
- Öğleden sonra olursa olur, sabahtan sınavım var baba, dedi.
O pazar üniversite sınavına girecekti ve lisede birinciliğe yakın olduğu için ondan çok yüksek bir başarı bekliyorlardı.
………………………………………….
Annesi iki kız kardeşti, Volkan da ailenin tek erkek torunuydu. Bu özenci içinde kalan dede, yıllarca Volkan’a soyunun devamı gibi bakar, onun başarılarıyla çok övünür, yakışıklılığını da ( kendine çok benzediği için olsa gerek ) anlata anlata bitiremezdi. Emniyet müdürlüğünde üst düzeylerde yıllarca görev yaptıktan sonra sonunda o da emekli olmuş, onlarla daha çok görüşebilmek için de yakın siteden ev almışlardı.
Akşamüzeri damadını telefonla aramış ve hafta sonu pikniği için kafasında her şeyi ayarladığını, onların hiçbir şey yapmamasını, geçerken onları da alacaklarını söylemişti. Torununa üniversite sınavından gelecek başarı garantili sonucu için erken bir ödül gibi ziyafet vermek istiyordu.
Sınav sabahı üçü evden çıktılar, Volkan sınavdayken onlar okulu gören bir mahalle kahvesinde oturup heyecanla çıkışını beklediler. Kapılar açıldığında neredeyse en son o çıktı. Yorgun ama çok mutlu görünüyordu. Okul sınavlarında olduğu gibi yine en son o vermişti kağıdını. Acelesiz yürürken kollarını yana açıp onları aynı anda kucakladı. Sarmaş dolaş arabalarına yürüdüler.
……………………………………………………
Kalabalık piknik alanlarını sevmedikleri için dağ yolu boyunca kimsenin olmadığı tenha yer aradılar. En sonunda gözlerine kestirdikleri yer çok güzeldi ama iniş çok dikti. Arabadan inip yol boyunca defalarca gidip geldiler, kararsız kaldılar. Aşağıda çamlık, dümdüz, tertemiz bir alan vardı ama… iniş!...
- Bana güvenin, ben varım yanınızda, dedi Volkan. Hepinizi tek tek kucaklar indiririm, eşyaları da taşırım, hadi düşünmeyin hadi!.
Çalılara tutuna tutuna, arada bir kahkahalarla kaya kaya teras gibi, sanki onlara ayrılmış yere indiler. İniş zorluğundan olsa gerek daha önce kimse buraya gelmemiş gibiydi, otlar bile ezilmemişti. Bir süre şehrin mükemmel görüntüsünü seyrettiler, ardından acıktıklarını fark edip hemen hazırlıklara giriştiler.
Kız, anne, anneanne yemekleri ve salataları masalara dizmeye başladılar, erkekler çok başarılı oldukları mangal işini üzerlerine aldılar, hemen kuru dallar toplayıp mangalı düzenlenmeye başladılar... Biraz sonra dumanlar tütmeye kömürler çıtırdamaya başlamış, soslanmış etleri mangalın yanında yerini almıştı.
Tenisten yüzmeye, basketten atletizme kadar birçok dalda derecesi olan Volkan’ın içinde silah kullanma tutkusu hep vardı ama babası atış talimi yapmanın yaşı olmayacağını, iyi bir üniversite kazanırsa oradaki saygın kulüplere katılarak onu da yapabileceğini söylemişti. Bugün onun günüydü nasılsa, hayır demezler diye düşündü, şımarma hakkını ilk kez kullandı. Mesleki alışkanlıktan dolayı dedesinin hiç ‘boş’ gezmediğini bilirdi. İşlerini de bitirmişlerdi.
- Dede, bak burada kimse yok. Bana atış öğretsene!.. dedi.
Babası kaşının altından bakıyordu, görmezden geldi. Dede, kendisinden bildiği bir şeyin öğretilmesinin istenmesinden memnun:
- Evet, olabilir, hadi bakalım!.. dedi.
Muhtemelen aşağıya inmeye cesaret edememiş, ama daha kenardan manzara seyretmek istemişlerin birinin ayağından kaymış olan tek bir tokyo terlik buldular ve uzaktaki bir ağaca dayayıp onu hedef tahtası yaptılar. Birkaç atış karavanaydı ama sonra hedefi yakalamaya başladı Volkan, Dede çok sevinçliydi bu kadar çabuk öğrenmesinden. Bir kez daha ateş etti, silah tutukluk yaptı. Dedesi, onu düşen tokyoyu düzeltmeye gönderirken o da neden tutukluk yaptığını anlamak için silahı kurcalamaya başladı.
Volkan birkaç adım uzaklaşmıştı ki tek bir silah sesi duyuldu. Delikanlı olduğu yerde mıhlanmış gibi durdu, anlamayan gözlerle dönüp dedesine baktı sadece, olduğu yere yığıldı.
Ondan sonraki saatlere kanat gerekiyordu aslında ama sanki zaman durmuştu. İki yaşlı adam ve üç kadın, kimi aşağıdan iterek kimi yukarıdan çekerek Volkan’ı yola çıkarmaya çalışıyorlardı... Cüsseli delikanlıyı taşımak hiç kolay değildi... Bazen çıktıklarından daha fazla aşağıya kayıyorlar…. Sonra tekrar silbaştan… Çığlık çığlığa, neresi denk gelirse Volkan’ı oradan yakalamaya çalışıyorlar… Onu aşağıya kaydırmamak için olağanüstü bir çaba harcıyorlardı. Bir taraftan dua ediyorlar bir taraftan onu konuşturmaya çalışıyorlardı. Tam bir can pazarı yaşanıyordu!...
Çok uzun sürdü yola ulaşıp onu arabaya taşımaları. Dede hıçkıra hıçkıra ağlarken arabayı kullanmaya çalışıyor… annesi yarı bedeni arkada ritmik hareketlerle her yerine dokunmaya çalışarak oğlunu seviyordu sürekli. Anne taşlaşmıştı sanki, hiç konuşmuyor ama gözlerini bir an olsun oğlundan ayırmıyordu. Babası kucağına yatırdığı oğlunun başını göğsüne yaslamış, kollarının altından sarılarak kendine yakın tutmaya çalışıyordu. İri yarı delikanlıyı arabaya yatırarak da zor sığdırmışlardı.
Baba – oğul sürekli göz gözeydiler.
Her yer kan içindeydi.
- Baba, ölmem değil mi? Ben daha çok gencim, ölmem değil mi baba?
- Nerden çıktı oğlum, sen aslan gibisin, biraz daha dayan az kaldı… diyordu baba inanmadan…
Hastaneye ulaştıklarında Volkan, arkasında bıraktığı herkesi yakmış, kendi sönmüştü!..
………………………………………..
Aylar sonra gelen puan kartında okulundaki en yüksek puanı o almıştı. Aldığı puanla istediği bütün bölümlere de girme hakkı kazanmıştı!..
Baba hemen emekliliğini istedi, bir yıl sonra tanınamayacak kadar çökük ve zihnen darmadağınıktı. Kızı için ayakta durmaya çalıştığını söylüyor, neyi kaç kez tekrar ettiğinin farkına varamıyordu.
O güne kadar saçlarında tek bir beyaz teli olmayan annenin simsiyah saçları altı ay sonra pamuk gibiydi artık. Üstelik bu kadar büyük acıya rağmen kimse onun tek bir damla gözyaşı döktüğünü görmedi.
Sabit gözlerle görmeden bakıyordu sanki. Bütün taziyeleri başıyla sessizce onaylar, hiç konuşmazdı.
“HAFİF ACILAR KONUŞABİLİR AMA DERİN ACILAR, DİLSİZDİR!..” ( Seneca )
24.11.2020 Serap IRKÖRÜCÜ
Günün Yazısı olarak paylaşımımı değerlendiren Seçki Kurulu’na ve ilgi gösteren arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle... Saygılarımla.
YORUMLAR
popilist öyküleri size yakıştıramayanlardanım ben öğretmenim,
sırtınızda ülkenin bunca yumurta dolusu küfesi varken hem de...
eyvallah.
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu da bir bakış açısı.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Kıymetli Serap hocam çok üzücü ve etkileyici bir yazıydı. Nasıl bir yorum yapmak gerekir bilemedim ama oldum olası silahtan nefret ederim. Ancak hani insanın sevmediği ot burnun dibinde bitermiş diye bir laf var ya o misal, aile büyüklerimin görevlerinden dolayı evimizden silah hiç eksik olmamıştı. Çok şükür bir kaza bela yaşanmamıştı ama silahın olduğu yerde bu tür kazaların olması hep mümkündür.
Günün yazısını ve kaleminizi gönülden kutlarım.
Saygı ve sevilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Kaş yaparken göz çıkarmak gibi...
Yardım ederken canından etmek gibi...
....
Çok şey söylenebilir bu yaşananlarla ilgili ve tabi çıkarım yapılacak çok şey var içinden.
Teşekkür ederim değerlendirmeleriniz ve kutlamanız için Serhat Bey.
Saygılarımla...
Ne kadar profesyonel olursak olalım silahtan uzak durmak gerekiyor. Eğitim alınacaksa da tam yerinden alınmalı. Aksi olunca sonuçları çok ağır olabiliyor. Bir anda herkesin üzerine titrediği birini bir hiç uğruna kaybetmenin derin acısını herkes iliklerine kadar yaşar. Yıllar geçse bile bu acı dinmeyecektir. Hayatın acı yönü işte! Planlamak yetmiyor bazen.
Bu acı öyküyü çok güzel kaleme almışsınız değerli hocam. Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Güne gelen eserinizi ve sizi kutlarım.
Saygılarımla....
Serap IRKÖRÜCÜ
Haklısınız...
Volkan'ın dedesi, meslekten dolayı en iyi silah kullananlardandı belki... Ama bu yaşanan gösterdi ki... herkes hata yapabilir, bazı hatalarınsa dönüşü yoktur artık!...
Katılımınız, beğeniniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim Serkan Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
O kadar çok çıkarım var ki yaşananlarda...
Hangisi?
Teşekkür ederim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok teşekkür ederim Gülüm Hanım.
Sevgilerimle...
asude_vuslat
en çok bunlar etkiledi beni );
Silahla oyun olmaz ki,eşim silahını temizlerken mermi sıkışmış ve evde patlamıştı.O zaman çocuklar şans eseri odalarınday dı , kurşun koltuğu parçaladı.
Daha sonra da asla mermiler ve silah aynı yerde olmadı .
Yazınızda ki durumu düşünmek bile korkunç ,Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın.
Anlamlı yazınızı candan kutluyorum ,tebrik ederim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok doğru!.. Şaka da olmaz!..
Çok ucuz atlatmışsınız, bununla geçmiş olsun.
Amin inşallah!..
Teşekkür ederim...
İnsan, ne kadar üstün yeteneklere sahip olsa da, ne kadar güçlü kuvvetli olsa da bir anda tüm bu özellikleri yerle bir olabiliyor.
Hikâyenin yakıcı yanı, içimizi, ismiyle müsemma yaktı. Bununla beraber insanın o anki çaresizliğini de derinden hissettirdi. Sevdikleri evlatlarını, o yardan yukarı çekiştirip sürüklerken, ağacın, otun, taşın toprağın her şeyin yardımına o çaresizse muhtaçlığı duyumsadım.
Üzücü, hem etkileyici bir yazı idi… etkisi üstümüzde kalan.
Saygı ve selamlarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok büyük bir çaresizlik hem de... Onların da her tarafları parçalanmış, yara bere içinde kalmıştı ama çok hırpalayarak ve uzun sürede çıkardıkları için kaybı önleyememişlerdi ne yazık ki... Üstelik anne bir sağlıkçı olarak bunun en doğru şeklini biliyordu, baba bir eğitimci olarak silah kullanımına karşıydı ama şartlar bildiklerini uygulamaya uygun değildi. Büyük bir sınav!..
Güzel bir temenni: 'etkisi üstümüzde kalsın'... 'son olsun' der gibi... Umarım!...
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu anlayıştan uzaklaşılmadıkça korkarım sürecek bu acılar.
İz bırakmasının nedeni de üzücü olmasından zaten.
Volkan'ı hiç görmedim ben. Cenazesinin kalktığı gün rotasyon görevimden bir kamyon eşyayla apartmanın kapısına geldiğimizde kalabalığı görüp nedenini öğrenince donduk kaldık. 'Biraz önce evinden uğurlandı' dediler.
Sonraki günlerde annesi balkonda benim gelişimi beklerdi, 'bir kahve içimi' ricasıyla çağırırdı beni. Defalarca, en ufak detayına kadar o anlattı bana yaşananlar. 26 yıl geçmesine rağmen hiç unutamadım o delikanlıyı ve annenin acısını. Zor, çok zor gerçekten.
Sevgilerimle...
:((
Serap hocam!
bu gün ankaraya oğluma gittim
volkanın annesiyle sarıldığı gibi sarıldık ki anneleri yok...
annesinin yerine de kucakladım onu...
yazının sonunu okuyamadım kötü bir şey olacak diye!
okumayacağımda ne olur kötü bir şey olmasın.... ne olur :((
Serap IRKÖRÜCÜ
Anne babalar iyi bilirler evlat sevgisini - özlemini...
En güzel günlerinizi beraber yaşamanızı dilerim...
Zorlamayın kendinizi...
'Su akar yatağını bulur'... Biz bazen o suyun yerini de bilmeyiz, adını da...
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Sizin adınıza üzüldüm!... :(
Amin inşallah...
Keşke yok farz ettiklerimiz yok oluverseler...
Sevgilerimle...
Siz ne yazsanız, keyifle okunur da işin içine “gerçeklik” girdiğinde, yazılanın cazibesi de dikkate değerliği de artıyor sanırım. En azından benim için...
Yine hayranlık duydum kaleminize! Cânım Türkçenin tadına varıyor insan sizi okurken. Öykünün çekiciliği de cabası! Böyle bir sona hazırlıklı değildim gerçi.
Tebriklerimle... Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Ne kadar zarif bir kutlama!..
Her kurgu da zaten gerçeğin gölgesinde oluşur!.. :)))
Hayat kadar yaratıcı ve sarsıcı sonları hangimiz düşünebiliyoruz ki!... Bazı yaşadıklarımız karşısındaki şaşkınlıklarımız da böyle sonuçlanacağına dair hazırlıksız olduğumuz için değil mi?
Değerlendirme ve kutlama için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Gerçek bir volkan yanardağ yangınını ancak Mevla'm söndürebilir
kim bilir...
tarifi zor duygular
donduruyor kalbimi
nedir ki inan, inan bilmiyorum
yoktur cevherde tek bir teselli
dedim sustum
Nice saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Böyle acıların en büyük ilacı sabır galiba... O da çok kolay değil elbette...
Katılımınız ve değerlendirmeniz için teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
Çok esef verici verici bir trajedi.Rabbim korusun böyle felaketlerden.Çok mu elzem silah taşımak ve onunla eğlence amaçlı dahi olsa atış talimi yapmak.İnsan ne kadar bilinçli olursa olsun silahın asla şakası olmaz.Geride cok büyük bir enkaz bırakıyor.Cok kötü bir durum .
Serap IRKÖRÜCÜ
Haklısınız!..
Kendi güçlü hissetmek isteyenlerin silaha daha çok yatkın olduğu belirtilir. Buna bir de mesleki alışkanlık eklenince onların olmazsa olmazı oluyor demek ki...
Bir tedbirsizlik sadece... Bir anlık bir gaflet!..
Sonrası ölmeden hayatı biten insanlar...
Katılımınız ve değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap hocam,
Öykünün gerçek olduğunu yorumlardan okumasam öyküdeki aktarımdan kaynaklanan bazı hataları konuşacaktım. Ama gerçekmiş.Bu ''gerçek'' sözcüğü edebiyatı da anlamsız kıldı şu an. Kendi oğlumu düşündüm. Ne tuhaf... Ne kadar benciliz.
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu olay yaşandığında oğlum henüz yedi yaşındaydı. O günden beri ben de sık sık aynı şeyi düşündüm... Kaldırılacak acı değil!.. :((
Ne yazık ki...insan olmanın zaafı de diyebiliriz belki.
Sevgilerimle...
Usta bir kalemden "Silahlara Veda" ettiğim günü de anımsatan bir güzel öykü okumak güzeldi.
İnsan en anlaşılmayan bir yaratıktır. barıştan, dostluktan, sanattan dem vurulur. barış ödülleri verilir (!)
ABD'nin bilmem kaç başkanı vurularak öldürüldü. Yine aynı ülkede silahların en babası imal edilir. Hele ülkemizde silahlanma çılgınlığı yaşanıyor. Niçin, kimse olumlu yanıt veremez. Köy okulunda piyes için okula getirttiğimiz silahla öğrencimi vurmama saniye kalmıştı. Ve töbe ettim silahı elime almaya... o olaydan sonra...
Dilerim silah silahlar hep susar, kapanır silah fabrikaları.
Ve böylesi özgün temelı öyküler yazılmaz.
Kutların algı gücünüzü ve akıcı anlatımınızın güzelliğini.
Emeğe ve sanata saygımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sizin ne yaşadığınızı detayıyla bilmiyorum ama en azından çıkarımınız çok hayırlı olmuş.
Dileğinize yürekten katılırım ama silah tröstlerinin dünyayı yönettiği bilinirken sadece dileklerimizde kalır gibi geliyor bana.
Değerlendirmeleriniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim İbrahim Bey.
Saygılarımla.
Hayat ne garip değil mi ?
Siz planlar yaparken o kendi planını çoktan uygulamaya koyarak tüm yaşamınızı bazen alt üst edebiliyor.
Çok hüzünlü ve olması muhtemel bir hikaye."Tanrı kimseyi evladıyla sınamasın" derler.Hakikatten çok acı bir olay.Olacakları önceden kestirebilme yetisine sahip olabilseydik keşke.
Canım Serap hanımcım kutluyorum değerli kaleminizi.
Sevgimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Böyle bir yanlışın, onun üzerine titreyenler tarafından yapılacağı akla gelir mi hiç?
Bir anlık tedbirsizlik böyle büyük bir acıyı yaşattı aileye, onlar da darmadağın oldular...
Amin!..
Evlat kadar kıymetlimiz olmadığından yürekten amin!..
Uzun bir aradan sonra sizi sayfamda görmek ne kadar güzel Dilek Hanım... :))) Katılımınız ve kutlamanız için teşekkür ederim.
Daha güzel paylaşımlarda devamı dileğimle...
Sevgilerimle...
Tek kelimeyle çok üzücü. Bazı şeylerin dönüşü yok.
Yüreğine sağlık Serap Hocam.
Sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Bir anlık kararların, hareketlerin ne getireceğini bilemeden yaşıyoruz hayatı...
Teşekkür ederim Fatma Hanım.
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Maalesef!..
Çok acı ama ne yazık ki gerçek!..
Hiçbir anne babanın yaşamaması dileğimle...
Sevgilerimle...