- 491 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
İKİNCİ ŞANS DİYE BİR ŞEY YOKTUR
Nişan bitmiş ve genç kız çok yorgun düşmüştü, nişanlısının omzuna yaslanıp bir sandalyenin üzerinde öylece uyudu. Geceden beri o kadar uykusuzdu ki, bir de şu topuklu ayakkabı ayağını çok acıtmış neredeyse kanlar içinde kalacaktı. Parmaklarının acısıyla uyandığında nişanlısının ellerinin yüzünde dolaştığını farkketti -Uyu aşkım zaten çok yoruldun dedi genç adam.
Ve genç kız huzurla başını tekrar genç adamın omzuna yaslayıp uyudu, büyük bir sesle uyandı bu bir patlamaydı, etrafta kopuk kollar, parçalanmış kıyafetler ve kan gölü vardı. Sanki biri kana bulamıştı tüm etrafı. Genç kız neler olduğunu bile anlamamıştı, bir yandan uyku sersemliği bir yandan da yaşadığı olayın şoku ile etrafta geziniyor, gözleri nişanlısını arıyordu. Giydiği beyaz abiyenin kan olduğunu farkketti, yüzü acıyordu, elini yüzüne götürmeye çalıştı ama dokunamıyordu, öyle çok canı yanıyordu ki yerde kanlar içinde yatan akrabalarına baktı ve köşede üzerine kolon düşmüş nişanlısını gördü. Hemen yanına gitti, üzerine düşen kolonu kaldırdı ve nişanlısının nabzına baktı. Genç adam baygındı, düşmenin etkisiyle başını çarpmış başından kan akıyordu, genç kız nişanlısının başını dizlerine yatırdığında parmakları kanlar içinde kalmıştı, hemen çantasını aradı köşede bir yerde dağılsa da çantası, telefonu ne hikmetse sağlamdı. Ambulansı aradı geldiler ve herkesi alıp hastaneye götürdüler, bazı yakınlarını da olay anında kaybetmişti. Genç kız bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacaktı? Kendisi de yaralıydı ama ölenler varken kendi durumunu düşünmek ve üzülmek ona utanç veriyordu. Olayın üzerinden aylar geçmesine rağmen, genç kız bir türlü düzelmiyordu, takvim yaprakları adeta yüreğine batıyordu ve düğün günü önceden alındığı için iptal de edemiyordu, peki bu halde nasıl evlenecekti?
Kafasında milyonlarca soru ile nişanlısını beklemeye başladı, ilk zamanlar her gün ziyaretine gelen nişanlısı baya aksatmaya başlamıştı gelmelerini, neredeyse hiç gelmiyordu, aradığında da ya iki kelime konuşup kapatıyor ya da meşgule atıyordu. Bu olaylar olup biterken de birkaç defa daha ameliyat geçiren genç kız nişanlısını çok özlüyor, bu durum da psikolojisini bozuyordu ve en son ameliyatta istediği gibi sonuçlanmamıştı.
Genç kız acılar içinde nişanlısını aradı –Aşkım konuşmamız lazım dedi. Genç adam genç kızı bir iki teselli sözcüğüyle oyalayamayacağını anlamış olacak ki! İki saat içinde hastaneye geldi, genç kız karşısında nişanlısını görünce çok sevinmişti nereden bilebilirdi ki? Bu onu son görüşü olacak.
Genç adam doğum sancısı tutmuş kadın gibi kıvranıyordu, kelimeler dilinde donup kalmıştı, genç kız anlamıştı bir şeyler yolunda gitmiyordu ve nihayet genç adamın dudaklarından sözcükler dökülüyordu –Bak Ezel ben seni çok sevdim ve seninle uzun bir yola çıkmaya karar verdim ama bu en son yaşadığımız olay bedenimde ve ruhumda derin izler bıraktı, ben senin yüzüne bakamıyorum, o kadar çirkinleştin ki! Her ameliyatında bu defa düzelecek dedim ama olmadı, benim de mutlu olmak, güzel bir kadınla evlenmek hakkım dedi ve yüzlüğü masanın üzerine bırakıp çekip gitti.
Genç kız ne diyeceğini şaşırmış bir halde ağlamaya, duvarları yumruklamaya başladı. Odasının içinde bulunan boy aynasına kafa attı kafası kanıyordu. Hemşireler, doktorlar geldiler kafasını sardılar. Kırılan yüreğimi de sarın doktor bey diyemedi ve sessizce kaderine razı oldu.
Tedavilere ara vermeden devam etti. Nihayet onuncu ameliyatında çok güzel bir yüzü vardı,vakit intikam vaktiydi genç adamı bulacak ve ondan çaldığı mutluluğunun hesabını soracaktı. Genç adam hayatına ful gaz devam etmiş, genç kızın adını bile unutmuştu. Genç kız ne yaptı etti adamı Asel isimli kendi oluşturduğu kişiye deli divane âşık etti, evlenmeye karar verdiler. Genç adam o kadar mutluydu ki! Asel peri kızı güzelliğinde bir bayandı, bir erkeğin onu arzulamaması imkânsızdı, içten içten (o benim) bile diyordu.
Nikah günü geldi, davetliler, üst düzey akrabalar, herkes oradaydı. Asel yok tu genç adam genç kızı aramaya başladı. Genç kız, üzerinde beyaz bir tülle geldi oturdu masaya. O incecik bedeni adeta kuğu gibi süzülüyordu, saçları dalga dalga ahenkle dans ediyordu, geline bir bakan bir daha bakıyordu ama gelin o güzelliğini beyaz bir örtünün altına gizlemişti. Nikah memuru yerini alıp, o bildik soruyu sorduğunda genç adam –Eveeeeeeeeeeeeeeeeeeeet diye bağırıp öyle bir uzatıyordu ki -Bu kıza kim hayır der ki diye ukalaca konuşmaları alkışlara karışıyordu.
Sıra genç kıza geldiğinde, genç kız Nikah memurunun sorusuna –Hayııııııır diyerek cevapladı ve üzerindeki o beyaz örtüyü çıkarıp genç adamın yüzüne fırlattı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da ayakta tutmaya çalışıyordu bedenini. Üzerindeki beyaz gömleğin altında o gün patlamada giydiği kanlı kıyafeti görünce herkes şaşkınlık içinde kaldı ve genç kız –Bu Nikâh kıyılamaz oyun bitti dediğinde genç adam genç kızın ayaklarına kapanıyordu (Affet beni) diye ve genç kız genç adamı hiç ama hiç affetmedi.
Siz de bir gün bir yerde karşılaşırsanız üstü başı perişan, affet beni diye yalvaran birine, asla acımayın.
Acıdıklarımız değil mi? Bizi acınacak hale getirenler.
Size layık olan insanlar asla ikinci şansı istemez ve ikinci şans diye bir şey yoktur.
YORUMLAR
Adama çok kızdım fakat kız intikamını aldı ya .İkinci şans diye birşey yok ,ilk hatada bırakacaksın o insanı.Offfff dedirten bir hikayeydi Kelebek.sevgilerimle
KeLeBeK EtKiSii
ama arkadaşım o adama dönmedi geri
dönmesinde
insanlar o kadar vicdansız ki elini değdiğin yerden ihanet vicdansızlık saçılıyor
anlayan beğenen yüreğin var olsun
KeLeBeK EtKiSii
işte her biri gerçek bir kesit
sabır diyorum
anlayan yüreğin var olsun