BEN BİR ÖĞRETMENİM...
İnsanın hayatını en çok etkileyen ŞÜphesiz ki öğretmenleridir.Benim hayatıma anlam katan canım öğretmenim Esü Özdal isminde dünya tatlısı bir öğretmendi. Günümüzde toplumun en önünde yer aldığı ifade edilen öğretmen, bugün gerçekten toplumun önünde midir? Öğretmenlik insanlık boyunca anlamı, ölümsüzlüğü olan bir meslektir. İnsan mesleğini severse başarılı olur. Öğretmenlik vicdan mesleği, muhatabımız çocuklar ve geleceği yetiştiriyorsak gereken ne ise yapmalı eğitimciler. Hedefler olmalı, hedefleri gerçekleştirmek için çabalamalıyız..Kırk iki yıllık meslek hayatımda yapabildiklerimi çok severek yapmaya çalıştım, vicdanen çok rahatım. İyi bir eğitimci olmak yalnız derse girip çıkmakla olmaz.
Benim öğretmen olmaya karar verdiğim anı size anlatmak istiyorum. Ben Erzincan İnönü ilkokulu’nda okudum, beş yaşındayken karşı komşumuz olan Şükran öğretmenin her gün penceremizin önünden geçerek okula gittiğini görüyordum ben de okula gideceğim diye anneme yalvarıyorum beni okula gönder diye ağlıyordum.Ama çok küçüktüm annem benim kararlarıma dayanamayarak Şükran öğretmene, bugün Sema’yı da okula götürür müsün artık durduramıyorum diye rica etmiş Şükran öğretmen tamam demiş okula giderken beni geldi aldı elimden tutarak okula gittik öğretmenler odasıymış Ben sınıf veya öğretmenler odası ne olduğunu bilmediğim için sadece okul biliyordum . Şükran öğretmen diğer öğretmenlere bakın size bir şeker kız getirdim dediğini biliyorum Benim sırtımda çok güzel bir pembe renkli kloş eteği olan bir kaban vardı öğretmenim biri dön bakayım şu kabanın nasıl açılıyor diyerek beni şöyle bir Mevlana gibi döndürdü ay ne şekermiş dedi. Ben bu güzel kızı sınıfıma alıyorum dedi ve benim elimden tuttu sınıfına götürüp en ön sıraya oturttu. Elime bir kalem ve kağıt verdi hadi sen de bir şeyler yaz bakalım dedi. İşte bu öğretmen benim 1. Sınıf öğretmenim oldu.
Okul benim çok hoşuma gitmişti bende öğretmenimin hoşuna gitmişim ki bana okuma yazmayı o yıl öğretti hiç kaydım yokken okuma yazmayı öğrendim ve diğer çocuklarla birlikte 6 yaşıma girdiğimde ikinci sınıfa gidiyordum. Pazar günleri bile okula gitmek istiyordum çünkü öğretmenimi çok sevmiştim. Annem evde kardeşlerime baktığı için babam da işten izin alamadı için bir türlü okulda öğretmenim ile görüşememişlerdi, benim durumumu öğrenmek için bir şey lazım olduğu zaman hep rahmetli anneannem gelirdi benimle hep o ilgilenirdi. Üçüncü sınıfta bir pazar günü veli toplantısı olacaktı herkesin babası veya annesinin gelmesi gerekiyordu babam o gün tatil olduğu için okula toplantıya o gitti , heyecanla babamın gelmesini öğretmenimin ne söylediğini merak ediyordum. Babam gelince yüzü çok asıktı, kızım sen çok tembelmişsin hiç ders çalışmıyor musun öğretmenini üzüyormuşsun ,çok utandım velilerin içinde neden çalışmıyorsun dedi. Ben neye uğradığımı şaşırmıştım çünkü sınıfın en çalışkan çocuğu bendim. Nasıl öğretmenim benim için böyle bir şey söylerdi babama hiçbir şey diyemedim ağlaya ağlaya uyudum. birkaç saat sonra kapımız çalındı annem kapıyı açtığımda öğretmenimin sesi ile uyandım doğrudan doğruya. Şöyle diyordu" teyzeciğim burası semaların evi mi sen neyi oluyorsun ben çok yanlış bir şey yaptım bunu düzeltmek için bakın ıslak saçlarımla gelip doğrusunu söylemek istedim Benim sınıfımda iki tane Sema vardı ben yanlışlıkla Sema Erbil’in durumunu sizin Sema’nın babasına anlattım Sema benim sınıfımın en çalışkan kızı şimdi üzülmüştür diye eve gelip bir duş aldım ve sizin evinizi Şükran öğretmenden öğrenerek ,koşarak gelip durumu düzeltmek istedim Sema’dan özür diliyorum çağırır mısın Ben zaten kapının arkasında bekliyordum öğretmenimin sesini duyunca ne söyleyecek diye. hemen öğretmenimin önüne geldim öğretmenim boynuma sarılıp yüzümü öptü özür diliyorum Sema’cığım sen çok çalışkan bir çocuksun yanlışlık yapmışım babanı tanımadığım için Sema Erbil’in babası zannetmiştim sonra Sema’nın babası gelince ben anladım yaptığım hatayı ve koşarak geldim sen sakın üzülme olur mu canım." dünyalar benim olmuştu annem çok ısrar ettiği halde eve girmedi Çok yorgunum teyzeciğim gitmem lazım dedi ve gitti Ben o anda anneme dedim ki anne ben öğretmen olacağım hem de benim öğretmenim gibi bir öğretmen olacağım. Ben o anda o küçük çocuk düşüncemle ve kalbimle karar vermiştim . Bu öğretmen yorgunlukla bir yanlışı düzeltmek için bize gelmişti nasıl bir duyguydu bana o kadar güzel bir ders olmuştu ki , bir öğretmen öğrencisinin üzülmesini istememişti başka bir öğretmen olsaydı onun yerinde yarın okula gelince söylerim yanlış söylemişim kızım diyebilirdi ama Esü öğretmenim o kadar yorgunlukla bizim eve gelmeyi isteyip gelmişti. Bu kadar iyi bir öğretmen ne yazık ki 3, senemizin sonunda evlenerek Erzurum’un Narman ilçesine gitmişti. Aylarca ağlamıştım öğretmenim gitti diye. Ben o fikrimden hiç vazgeçmedim , aynı onun gibi bir öğretmen olduğuma inanıyorum öğretmenlik yaptığım sürece hiçbir öğrenciyi birinden ayırt etmeden hepsine eşit davranarak onları hayata hazırladım.Benim hiç unutamadığım bu anımı sizlerle paylaşmak istedim öğretmenimin Mekanı cennet olsun ruhu şad olsun Allah yattığı yerde utandırmasın o süper insanı
.Öğretmenlik mesleği denizler kadar Engin gökler kadar yücedir. Beni yetiştiren bende emeği olan tüm öğretmenlerimin , öğretmen arkadaşlarımın ve öğretmen adaylarının öğretmenler gününü kutluyor tüm öğrencileri mi sevgiyle kucaklıyor gözlerinden öpüyorum dünyaya yeniden gelsem yine öğretmen olurdum.
YORUMLAR
İyi ki de paylaştınız sevgili öğretmenim minik yüreğinize düşen bir sevgi tohumu yıllar geçtikçe filizlenipvkocaman bir ağaca dönüşmüş yaprak yaprak dal dal büyümüş ve şimdi gölgesinde binlerce yeni filizler boy göstermektedir rabbim sağlıklı sıhhatli nice güzelliklere kavuşmayı nasip etsin kıymetli öğretmenim büyük bir heyecan ve duygu yoğunluğu içerisine
gözlerim dola dola okudum keşke benim de öyle bir öğretmenim olaydı dedim içimden
akdem
Sevgili sema öğretmenim öncelikle 24 kasım öğretmenler gününüzü içtenlikle kutluyorum saygı ve muhabbetle selamlıyorum
Çok ,çok manidar bir yazı ,bu yazıda inanın kendimi buldum çünkü bende Erzincan Tercan hamipi eski adı yeni adı Esenevler ilk okulunda(şimdi lojman)okula giden köy arkadaşlarımı kıskanıyordum bir gün Zonguldak'ta madenci olarak çalışan babamın gönderdiği işlik(gömlek) pantolon ve üstü parlak içi kırmızı astarlı cızlavat lastik ayakkabılarımı giyerek anneme boynuma askılı bir el dikme çanta içine defter kalem üstüne tereyağı sürülmüş iki lavaş ekmek le okula gittim
Okulumuzun iki sınıfı vardı 1_2_3 sınıf bir sınıfta,4_5 bir sınıfta ders görüyordu gittim okul kapısı kapalı okulun bahçesinde bir kerpiç duvar vardı o duvarın üzerine oturdum öğretmen beni pencereden gördü eliyle pencerenin önüne gelmemi söyledi ve camı açtı oğlum niye derse girmedin geçmi kaldın çıt öğretmenim er niye burada bekliyorsun yaşım küçük bende okula gelmek istiyorum
Bak defterim kalemimde var vaaay yumurcak gel bakalım içeri beni en öndeki bir öğrenciyi arka sıraya gönderdi beni öne oturttu çantama bakayım dedi kalem defter tere yağlı lavaş oo dedi beslenmen bile varmış biraz lavaşın köşesinden ala bilirmiyim dedi kafamı salladım aldı benim adım Kenan öğretmen bundan sonra benim talebemsin seni okula kaydetmeden okuma yazma öğreneceksin ben ailenle görüşürüm dedi ayrıca senin ne güzel parlak cızlavatların varmış başımı okşadı ismimi aldı okul öncesi hikayem böyle sevgili sema öğretmenim
Eğitime kırk yıllını vermiş bir öğretmen kendisine emek veren bir mualimini anlatıyor,güzel bir vefa örneği
Hemde öğretmenler gününde muhteşem bir duygu muhteşem leziz bir anlatım sizi kutluyorum
Şükran öğretmen nurlar içinde uyusun ,yıldızlar üzerine yağsın şemaları karıştırması özüre gelmesi çok düşündürücü ve insanı ders verici
Bu konularda çok başarılısınız lütfen yazmaya devam edin
Büyük bir keyifle okudum
Gönüller dolusu saygı selam
Var olun ,pir olun sevgili sema öğretmen
Saygı ile efendim