- 939 Okunma
- 7 Yorum
- 5 Beğeni
Irene ve Reinhart
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Vücudunda ki yara izlerine rağmen gözlerinde tükenmeyen bir ateş varmış gibi soluyan adam altında çırılçıplak kıvranan kadının kasıklarına son bir kez daha yüklenip yatağın kendine ayrılmış kısmına uzandı. İki beden de terlemişti iki bedende rahatlamıştı, yatağın hali iki sevgilinin sevişmesini değil de iki düşmanın birbiriyle kavga etmesinin sonrasını andırıyordu. Adam işini bitirdikten sonra yatağın kadına en uzak noktasına uzanmıştı, kadın da ona dönüp bakmaya bile tenezzül etmiyordu. Oda bir süre daha ay ışığı ile aydınlandıktan iki günahkar bedenin üzerinde gezdikten sonra adam yatakta doğruldu. Çıplak figürü pencereye doğru bir süre yürüdü ve beklenmedik bir anda kadının üzerini atılıp ince ve güzel boynu yakaladı.
Kadın ne korkmuş ne de kurtulmaya çalışmıştı adam öldürmek için sıkmıyordu bu sadece bir gözdağı idi kadın bunu biliyordu keşke adam onu öldürebilecek cesarete sahip olsaydı kadının aklından geçenler bunlar iken adam hırsla soluyarak kadının boynundaki elini gevşeterek konuşmaya başladı.
-Abesle iştigal olan ne biliyor musun Irene sen kimliksiz bir gezegenin, kimliksiz bir ırkının, kimliksiz bir ülkesinin, kişiliksiz bir Kraliçesisin. Ben ise aynı kimliksiz gezegen ırk ve ülkeye tabi olmakla beraber senin yüzünde kişiliksiz bir hale bürünmüş bir canavarım.
Seninle ilk tanıştığımda yeşil gözlerinin ardında saklı olan fethetme, yönetme ve yok etme içgüdüsünü belli belirsiz fark etmiştim. O zamanlar henüz on yedisine yeni basmış bir şövalye adayı olarak kız kardeşini korumak için atanmıştım. Kardeşin platin rengi saçları beyaz teni ve henüz büyümeye başlayan bedeni ile su gibi berrak ve merhametli ise. Sen onun tam zıttı simsiyah gece karası saçların, pembelere bürünmüş gibi her yanından sağlık fışkıran tenin, giydiğin elbiselere sığmamaya başlayan göğüslerin bir tür yanardağı andıran kalçalarınla beraber bir dişi ejderha gibi bütün bir kraliyet ailesini yavaş yavaş yönetmeye başlamıştın. Zaten hastalıklar ile boğuşan Veliaht prens ve zevk sarhoşluğundan dünyayı unutmuş ahmak prenslerin sana karşı gelmeleri olanaksızdı nasılsa.
Aslında ben kardeşinle beraber kraliyetin iki güneşi olarak adlandırılana kadar ben senin için anlam ifade etmeyi geç bir sinek bile değildim. Ta ki büyük nehir felaketinde kardeşin binlerce insanı ölümden kurtaran mühendislik projesini ortaya attı ve işe yaradı. İşte senin örmeye başladığın ilk ağ o günlere aitti.
Benim şans eseri Kralı kraliçeyi ve Veliaht prensi ölümden kurtarmam belki planlarını biraz değiştirmiş olabilir ama asla aksatmadı.
Zira sen herhangi birinin kadını olabilecek bir kadın değildin ama benim prensi kurtarmam ve hatta onu cesaretlendirmem senin Lyonesse’yi dolaylı olarak yönetmeni engellemişti. Senin manipülasyonlarından kurtulan prens kendi kararlarını vermeye başlamış ve insanlara senin gibi üstten bakmayan prenses Lili’nin adı krallıkta yeni doğan çocuklara en çok verilen isim haline gelmişti.
Sen Lyonessenin dişi ejderhası nasıl kabullenebilirdin arkada kalmışlığı eğer o günlerde senin bu kadar delirmiş olduğunu fark etmiş olsaydım idam edilmek pahasına seni kendi ellerimle öldürürdüm.
- Bir dakika seni piç kurusu diyerek Reinhart’ın sözünü kesti Irene her zaman kendine yakın bir yerde tuttuğu hançeri eline aldığı gibi Reinhart’ın boynuna dayadı. Reinhart aynı Irenenin ona baktığı gibi ölüm korkusu olmadan ve hatta ölmeyi arzu eder bir şekilde ona bakıyordu.
Herhangi bir cevap alamayacağını anlayan Irene bıçağın kör yüzünü Reinhartın omuzlarına çekip onu üzerinden attı.
Yerde duran kırmızı geceliği üzerine geçirip az önce Reinhart ın durduğu pencereye sırtını dayayıp ay ışığını arkasına alarak konuşmaya başladı.
Var olan manzaraya herhangi bir erkeğin kayıtsız kalması mümkün değildi.
- Ne zaman şu geçmişi konuşmaktan vazgeçip geleceğe bakmayı öğreneceksin yok ben dişi ejderhaymışım yok canavarmışım yok Liliyi kıskanıyormuşum. Yok o yok şu yok bu senin asıl problemin bu sürekli konuşmak ve konuşmak asla sonuç odaklı değilsin madem beni öldürecektin beş yıldır yatağımda ne işin var. Madem beni öldürecektin seni Lili nin o yıkılmış Krallığın düşmüş başkentinden çekip aldığımdan bu güne neden beni öldürmedin. Üsteli eline defalarca fırsat geçmişken. Neden burada bu aslında sana ve bana tamamen yabancı olan ülkenin içerisinde yoluma taş koyanları acımasız bir şekilde öldürüp duruyorsun ve hatta şövalye yemini ettiğin bu ülkenin kralını öldürme planıma dünden razısın. Sen sadece rahatım bozulmasın istiyorsun geçmişte de, şimdi de ve gelecekte de bu halde olacaksın buna adım kadar eminim. O yüzden beni asla öldürmeyeceksin ve hatta benim için ölebilirsin. Görüyorsun ya akıl denen şey budur.
Sen Liliyi asla sevmedin onu sırf yüksek statünün rahatı bozulmasın diye delicesine korudun ve benim devrik ailem, onları bile sırf başına iş gelir diye kurtardın. Hala hatırlıyorum Lili ile sohbetini
senin yarlarını sarıyordu o naif elleriyle ve hatta ağlıyordu senin için
’’ neden kendini bu kadar hor görüyorsun sen ölürsen kim benim yanımda kalacak kim koruyacak beni ’’
peki sen ne dedin ona hatırlıyor musun sana neredeyse yalvaran o güzelliğe cevabın
’’ ne gereği var şimdi bunu sana bir şey olursa düzenim bozulacak belki bundan ceza almayacağım ama başka birinin koruması olmam gerekecek ona alışacağım falan filan en iyisi var olanı korumaktır fazlasıyla uğraşmaya gerek yok ’’ Bu sözlerin ardın dan Reinhart ın yüzü buruşsa da sessiz kalmayı seçti zira söylenen her şey doğruydu.
Geceliğinin önünü daha da cüretkâr bir şekilde açan Irene konuşmaya verdiği arayı bitirip devam etti.
- Düşünsene hem güç hem güzellik olarak olunabilecek en yüksek noktalardan birindesin. Bir asil olmana rağmen halkın seni delicesine seviyor üstelik ülkenin yetiştirdiği en büyük dâhiler den birisin zira milyonlarca insan senin fikrin sayesinde ölümden kurtulmuş. Ama aptal adamın biri senin yanında olmasının tek sebebini sadece rahatının bozulmamasına bağlıyor. Üstelik sen bu adama delicesine bağımlı hale gelmişsin amma isteyerek amma istemeyerek artık gözün ondan başkasını görmüyor ve o adam seni korurken ölecek dahi olsa bunu aman ağzımızın tadı kaçmasına bağlayacak. İşte ölümden beter hale gelmek diye buna denir. Nasıl canı yanmıştır kim bilir zavallı Lilinin.
Ah Reinhart ah ben kötü isem sen de en az benim kadar kötüsün, ben şeytan isem sen Leviathansın ben kendi Krallığını yıkıp kardeşlerini babasını annesini öldürmüş kendi kız kardeşini yıllardır delirtmiş halde bir kuleye hapsetmiş kişi isem. Sen de bunların hiçbirine asla karşı çıkmamış kişisin eğer sen rahatım bozulmasın modundan çıkıp Liliye sahip çıkmış olsa idin bunlar asla olmazdı.
Şimdi otur oturduğun yerde bir kraliçe ile düzüşüp bir kral gibi yaşa hatta kralı öldürünce yaşasın yeni kral mottosunda ki kral sen olacaksın hatta sana yeni bir varis bile veririm ,ama benim dediklerimi yaparsan.
Kafasını önüne eğip yerde duran pantolonunu ve gömleğini üzerine geçiren Reinhart Irene’nin bacaklarına ellerini atıp, parmaklarını sert bir şekilde kadının bedeni üzerinde oynatıp aynı boynu yakaladı.
Irene’nin gözlerine bakıp
- bir gün ama bir gün seni öldürüp Liliyi alacağım o gün sen değil ben güleceğim.
Irene’nin boynundaki el gevşedi Reinhart odanın kapısına ulaştığında
kahkaha atan Irene
- yarın gece kralı uyuttuktan sonra daha çok sevişelim erkeğim diye güldü.
Odanın ne ay ışığı ne mum ışığı ulaşmayan yerinde kendine içirilen yüksek dozda ilaç yüzünden horuldayarak uyuyan Kral Justin bulunuyordu.
Belki de bu gezegenin en zararsız ama en ahmak soylusuydu ama en kötü kaderlerden biri onundu her gün hem eşi hem de baş şövalyesi tarafından yavaş yavaş zehirleniyor ve aldatılıyordu...
YORUMLAR
konusu kurgusu güzel...bazı cümleleri aceleye getirmişsin gibi geldi bana...ama en çok takıldığım yer pantolon gömlek oldu:)) çok modern kaçmış sanki orası...
diyeceksin ki 'ya napsaydı peki? donla mı gezseydi?'
hikayenin gidişatına peştamali ya da ne bilim eski kralların çarşaf gibi üstlerine geçirdiği ve bacaklarını gösteren bir şey daha sade uygun olacaktı sanki...
tabi bunu eski zaman dilimini düşünerek söylüyorum...kurgudan öyle duyum alıyorum çünkü...
elbette senin bi bildiğin vardır...verdiğim ayrıntı çokta önemli değil aslında...ben niye pantolon gömleğe böyle takıldıysam artık...
ikinciyi yarına bırakim en iyisi...
sevgiler...
Tsukuyomi
Teşekkürlerimle okuduğun için Gule
Bin Bir Gece Masallarının tatlı havası antik çağ helen tantıları döneminin tanrı-insan ilişkilerinin günlük versiyonu ilginç çağdaş öykü.
Kutlarım öykü sanatına katkınızı. "Sakıncalı Piyade" böyle yazılmalı değil mi! Uğur Mumcu'ya saygımla
Tsukuyomi
Sanat , farklı bakış açısını estetiği aykırılığı ve isyanı içinde barındırıyor. İlk bakışta okuyucuyu ters köşeye yatıran yazıyı tamamladığımda anlatımı ,üslubu ve etkileyeciliği ile çokca özgün buldum.Sanki sizin bir romanınız var da o romanın 25. sayfası gibi geldi bana.
Yazınızı ve kaleminizi kutluyorum.
Saygımla.
Tsukuyomi
Her türlü hayali, kurguyu ve de düşünceyi anlatan kalemlere saygımız vardır elbet, ancak insanların özeli sayılan şu ilk paragraf bu kadar açık yazılmasaydı öykünün bütünlüğü bozulmazdı sanırım.
Yine de - ilk paragraf hariç - günün yazısını hak eden edebi bir eser. Değerli kalemi kutlarım.
Saygılarımla...
Tsukuyomi
Tsukuyomi
Yinede ilginiz için teşekkür ederim sizin kadar olmasada deniyoruz bir şeyler
keşke bir öğretmen gerçeği olsaydı bunca merakla okuduğum yazının sonu...
ki güne o yakışırdı....
Tsukuyomi
Lili sahneye çıkacak ve tahminim İrene bundan çok zararlı çıkacak. İyi ve kötünün hayat içindeki değerleri ve değerlendirmeleri genellikle böyledir. İyilik, aciziyet ile birlikte anılır. Herkes iyiliği överken gerçekten iyi olmaya genelde pek kimse cesaret edemez. Gücü olan az ya da çok kötü olmak zorundadır. Karakterlere biraz gri de bulaşmış. İnsani yönü hala yaşayan kötüler de var tabi. Alt metinlerde okuduğum böyle şeyler.
Lili den Lilith doğsun. hahhaha diye kötü kadın gülüşümü de bırakayım mı buraya ?
:)))
Güzel oluyor piyadem, bekliyos devamını
Sevgilerimle...
Tsukuyomi
Halka acı halka :)
Senin beklemen yetiyor zira yazmak için:)