Öğretmen Olamamak...
Öğretmen olmak çok güzel bir şey evet, dünyanın en güzel şeyi.
Peki ya;
İsteyip de olamayanlar?
Sırf MEB’de çalışmadığı için ’öğretmen’ sıfatına layık bulunamayanlar?
Yıllarını KPSS’ye verip (ve bazen mükemmel puanlar alıp) mülakattan geçemeyenler?
Atanmaya çalışıp da yapamayanlar?
Onlara öğretmen denmez mi?
Ben de o ’atanamayan’lardan biriyim.
Öğretmen olmak çocukluğumdan beri en büyük hayalimdi. Küçücükken oyuncaklarımı etrafıma dizip onlara bir şeyler anlatırdım. Biraz büyüyüp okuma yazma öğrendiğimde onlara kitaplar okurdum ve beni sessizce dinledikleri için hepsine 5 verirdim.
İlkokuldan liseye kadar ’’Büyüyünce ne olmak istiyorsun?’’ sorusuna büyük bir heyecanla ’’Öğretmen!’’ diye cevap verirdim.
Lisede edebiyat ve Türkçe’ye olan ilgim artınca ’Türkçe Öğretmeni’ olmaya karar verdim.
Üniversitem yıllar önce bitti, ücretli öğretmenlik yaptım, dershanede çalıştım, özel kurumlarda çalıştım.
Ama ben hala öğretmen olmaya çalışıyorum...
MEB’de çalışmadığım için beni öğretmen saymayan insanlarla karşılaşıyorum.
MEB’de çalışan ve öğrencilerine pislik gibi davranan öğretmenler var (hepsini demiyorum, bazıları),
Onlar gerçekten hak ediyor mu bu kutsal sıfatı?
Ücretli çalıştığı zamanlarda bile cebindeki beş lirayla öğrencilerine kitaplar alan,
Onların hayatını biraz olsun değiştirmeye çalışan,
Derse heyecanla giden,
Öğrencilerinin derdiyle dertlenen,
Onların sevinçleriyle mutlu olan,
Onların kalplerine dokunan,
Binlerce ’atanamayan’ kişi bu sıfatı hak etmiyor mu?
Yüreğinde öğretme aşkı olan her insan öğretmendir.
Öğretmenin nerede çalıştığı ya da çalışmadığı önemli değildir.
Öğretmen öğretmendir ve mesleğini hakkıyla yapan öğretmen dünyayı değiştirir.
Bütün ’Öğretmen’lerin Günü Kutlu Olsun!