- 287 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Erkeklerin Zaafları ve Zayıflıkları
("25 Kasım Kadına Şiddete Hayır" günü için 2011 yılında kaleme aldığım bir yazı. Maalesef, o günden bu güne kadar değişen pek bir şey olmadı ve de Türkiye de (12.10.2020) 274 günde 369 kadın öldürüldü CHP’li vekil Necati Tığlı)
Erkek, er kelimesinden türemiş, kahraman, yiğit, asker, nefer, işini iyi bilen (kurnazlık değil), yetenekli Anadolu Halkı arasında da bir kadının kocası anlamına gelen kelimen genişletilmesinden ve çoğaltılmasıdan türetilmiş bir kelimedir. En azından Türk Dil Kurumu’nun hazırlamış olduğu sözlüklerde tanım aşağı yukarı, yukarıda ki tanıma uygun bir şekilde ifade edilmiştir. Kavramı biraz daha açarak genişletirsek ve biyolojik açıdan tanımlamak istersek, bu kezde karşımıza canlı varlıkların tümünü içeren üremenin devamlılığını ve kalıcılığını sağlayan döllenme mekanizmasın işlevini üzerine alan ve gamet üreme hücrelerine sahip olan canlıya erkek dendiği tespit etmiş olacağız.
Halk arasında ise erkek, tanımlandığında “yetişmiş, erginleşmiş, oturmuş, mert, sözüne güvenilen, sert, kolay bükülmeyen ve eğilmeyen, boş vermeyen, ekmeğini taştan çıkaran, çocuklarının ve eşinin geçimini üzerine alan, hür ve özgür olma yetisini koruyan, aileden sorumlu, nüfuzlu, muktedir ve kadir olan, herkese eşit davranan, vicdanlı, toplumda ve ailede otorite sahibi olma gibi, ...” daha bir çok özelliğe sahip olan bireylerdir erkekler. Bu iyi ve bir kaç olumlu özelliğin yanında erkek/ erkekler gerçekten çok daha başka negatif özelliklere sahip olan yeryüzünün en gaddar varlıkları olarakta sayısız kötü özelliklere imza atmıştır erkekler.
Yeryüzünün ve yaratılmış canlı varlıkların en kötüsü ve belkide en rezil yaratıkları hiç şüphesiz erkeklerdir. Çevrenize analitik bir gözlemle baktığınızda ve incelemek istediğinizde gözünüze takılan yüzlerce zaaflarına rastlarsınız bu iki ayaklı yaratıkların. Canilik, hırsızlık, dolandırcılık, yalancılık, kalpazanlık, riyakarlık, aşağılık, dümbüklük, pezevenklik, şerefsizlik, öldürme, gasp, dağıtma, yıkma, yakma, yok etme, fiziki ve psikolojik şiddet ve cinayet gibi yüzlerce olumsuzluğun yüzde doksandan fazlasını bu yaratıklar icra ederler.
Bu yüzden ben de bir erkek ve bu konuyu tema eden birisi olarak yeryüzünün en rezil ve rüsva yaratıkları olarak görüyorum erkekleri. Bu en basit bir örnekle aydınlatılacak olursa, tuvalet konusu erkeklerin zaaflarından biri olarak karşımıza çıkar. Özellikle “işemek” konusunda da sınıfta kalarak berbat bir görünüm sergilemektedirler. Zaten çoğunlkla uçkurlarına sahip olmadıkları gibi işeme konusuda kanayan bir yarasıdır bir toplumun erkeklerinin. Doğayı kirletmede büyük mesafa alan bu mahluklar, yeri ve zamanı düşünmeden hemen bir köşeye sıvışarak köpekler gibi bir duvar dibine, bir ağaç etrafına, bahçe çitlerine, çalılıkların görünmeyen taraflarına, zulalara işeyerek sidik kokularıyla doğanın dengesinin bozulmasına, sası sası kokmasına katkı payında da dünya şampiyonluğuna sahiptirler. Oysa kediler bile çişlerini yaptıkları zaman toprakla üzerini kapatarak çevreye zararsız hale getirdikleri halde iki ayaklı varlıklar bunu becerememektedirler. Dünyanın neresine giderseniz gidin erkeklerin bu tavırları aşağı yukarı aynı ayarda seyrettiğine kendi gözlerinizle tanıklık etmiş olacaksınız. Bunu aslında zaaflık olarak değilde düpedüz aptallık, iradeye sahip olamama, tutarsızlık olarak da lanse edersek tezimizi psikolojik açıdan daha da güçlendirmiş oluruz. Evet, basında her gün okuduğumuz ve artık sıradan bir haber gibi gözümüze ilişen cinayetleri kategorileştirmek de konumuza net bir açıklık getirmez erkeklerin zaafları konusunda. Karım tuzluğu uzatmadığı için onu öldürdüm, “ablam beyaz elbise giyiyordu, çok cilveli hareketleri vardı, izinsiz dışarı çıkmaları sıklaşmıştı, cebine sık sık mesajlar geliyordu, yemeğim zamanında sofraya gelmedi, ...” gibi sayıları sıralamakla bitmeyen sudan ucuz bahanelerle hunharca katledilen ve öldürülen kadınlarımız, yürütmenin yüzde sekizenbeşinin erkek olmasından dolayı yıllardan beri devlet eliyle erkek egemenliğinin zaafiyetlerinden kaynaklanan teşvik cinayetlerinin sonucu telef olmaktadırlar. Cinayetler, entrikalar, tongaya getirilmeler sonucu kardeşleri, kocaları, babaları ve aile içi alınan kararlar sonucu bugün yüzlerce şiddet ve ölüm olayı yaşanmaktadır. Kadınlara karşı işlenen cinayetler yer yer cinayet boyutunu aşıp katliama dönüşürken, alınan önlemler bir “ceviz kabuğunu” bile doldurmayacak önlemeler ve yaptırımlar sonucu yargının ”haksız tahrik” indirimi ve çikan aflardan da faydalanarak az cezalarla kurtulan katiller adeta öldürmek için ödüllendiriyorlar.
Zaaf, bir eksiklik, yetersizlik, düşkünlük, dayanaksızlık ve irade zayıflığı ollduğuna göre en büyük zaaflık erkeklerin ana karekterlerinin altını dolduran bütünlerin toplamıdır. Oysa, erkekler en büyük kartellerin yöneticisi, devletlerin elçisi, firmaların yönetisi, başkanlar, idareciler olabilirler. Ama zaaflarından kurtulamazlar. Zaaflık konusunda kadınlar, erkeklerden daha sağlam bir karekter yapısına sahiptirler. Bu güzel özelliğin de kadınlarımız için bir narinlik, kibarlık ve nezihlik olduğu için bütün olumsuzluklara rağmen kadın olmak, erkek olmaktan daha değerlidir, eğer bir değerlendirme söz konusu olursa.
Bilimsel metotlarla bakıldığında insan, “psikolojik ve fizyolojik olarak madde ve ruh ikilisinin bütünlüğünü gösteren faaliyetlerinden toplamından oluşan bir varlık olarak da tanımlayabiliriz. Bu onursuz tavır erkeklerin en zayıf ve aptal yönlerinden birisi olduğu gibi, hayvani yönlerinin de açığa çıkmasına bir neden olarak karşımıza çıkar. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti’nde bu cinayetler tecavüz, ödürme, şiddet uygulama “münferitlik” boyutlarını çoktan aşarak, sistematik bir şekle girmiştir ve bunu erkek egemenliği de desteklemektedir. Nedenler, sadece eğitimsizlik, feodalite, sapıklık, kültürel değerler, örfler ve adetlerle izah edilmeyeceği gibi bu nedenler günümüzde yetersiz kalmaktadır. Kadına yönelik şiddet artık toplumsal bir boyuta erişerek çığırından çıkmıştır. En önde gelen nedenlerden birisi, hatta ilki erkek egemenliğinin ana zaafiyetinden kaynaklanan sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve hukuksal temellerde aranacak bir ihmalkarlığın akıbetinde gelişmiş ve gelişmektedir. Bu analizde hazımsız zaaflığın düetini cinselliğe indirgemeden erkeklerin zaaflıklıklarının beste güfte ikilemesinden çok besteyi kimin yaptığına bakarak da bir sonuc elde etme şansına sahip olabiliriz.
Egemenlik, devlet egemenliği, onu korumaya ve güçlendirmeye çalışan insanları birleştiren bir faktör olmasına rağmen, aslında iktidarı (erki) ele geçirme çabasıdır. İktidar da toplumda ayırıcı bir özelliğe sahip olduğu için onu herkes ele geçirmek ister. Oysa iktidar, iktidarda olanların bile anlayamayacağı veya düşünemeyeceği bir elde birleşirse egemenlik iyi bir yönetim ortaya koyabilir. Bunun için de erkekleri, iktidarlarının yıkılmazlığı düşüncesini aşılayan eğitme ve terbiye etme yerine, onu yıkmanın ve yerine daha iyi ve adil bir sistemi getirmenin bilinciyle eğittimiz zaman azami dürüstlüklere sahip olan bayların bey olduğu bir topluma sahip olabiliriz. Unutmayalim ki, erkekleri efendi ve bay olan bir toplumun kadınlarıda kendiliğinden hanımefendi olma becerisine sahip olan kadınların olduğu bir toplumu meydane getireceklerdir.
Konuyu toparlarsak, elbette ki zaaflık sadece erkeklerin sahip olduğu bir özellik değildir. Kadınlarımız, çocuklarımız, kardeşlerimiz, kendimiz de çok yönlü zaaflara sahip olabiliriz. Ama, önemli olan zaaflığımızın başkasına zarar vermeyecek bir dozda tutarak onu kendi yaşamsal gelişim evrelerimizde elimine ederek olumlu özelliklere çevirmede başarılı olduğumuz oranda başarılı olacağımızı unutmayalım. Unutmayalım ki, insan olarak en zor zamanlarda bile üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz anlarda bile insan olma özelliğımizi yitirmezsek insanlığımızı ve yüreğimizi korumuş olacağız. Bu insanlar her zaman temiz bir yüreğe sahip olarak zihinlerimizde yer edecekleri şüphesizdir. Saygılarımla ve zaaflarımızın hergün biraz daha azaldığı yarınlar dileğiyle...
En zor ve üstesinden gelinemeyecegimizi düşündüğümüz anlarda bile insan olarak kalmıyorsak yüreğimizi kaybolmuştur.
Hasan Hüseyin Arslan-Frankfurt am Main, 02.04.2011, gece saat 23:46’da.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.