- 464 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
HİKAYEM ASIL ŞİMDİ BAŞLIYORDU...
Gitmek bir düştü artık.
Düştü de gözümden bu vasıfsız farkındalık.
Gitmelerin mizacında saklıydım bir ömür hem en çok da hemhal olduğum içimdeki yitik benlerden yana taviz vermediğim bir gölgenin de müridiydim işin aslı.
Ölü çiçeklerimin katili ben değildim gel gör ki ben ta dünden en ölü çiçektim hem çiğnenen hem acıyla sulanan ve su kaçan kulağımın duymaktan haz etmediği her isyanı yok saydım kimse tarafınca yok sayıldığım oysaki her biri saklıydı ta içimde ve dualarımda.
Fıtratım sakin değildi hem ama ben huysuz bir çocuk olmak için gelmedim dünyaya sonra düş çukurları çıktı karşıma ve düşlerimi tek tek düşürdüm bu çukurlara en çok da bendim düşen düş çukuruna ve göz çukurlarımda ilahi pırıltılar sakladım bir ömür ve çalınmasın diye hep gözlerden uzak yaşadım ve s/alındım kendimce.
Her sandığımda saklıydı sanmadıklarım.
Sandığın örtüsü yoktu ve ben tozlarını dahi almadım düşlerimin zaten hangi düşse gözümden düşen yeni düşler bahşetti Tanrı.
Görünen neydi peki?
Görünmeyense aklıma mukayyet ol, diye sızlandığım bir şekilde aklımdan sızan düşünceler ve zekamı üstün kılan evrenden de hep yakındım ben üstelik zekamı ömrün ikinci yarısında fark ettiğim ve son çeyreğinde imha ettiğim.
Duygularımsa sakar bir sihirbazdı.
Her duyguydu şapkadan tavşan çıkaran ve iri dişleri ile kemirirken içimi dertli dertli…
Her duyguydu beni bana yakın kılan derken evrenden uzaklaştığım derken sonumun yaklaştığına dair geliştirdiğim o kehanet ve her yazdığımda umudun penceresi idi önümde açılan sonra da çarpan kapılan bir tokat gibi yüreğime yediğim inkârlar hele ki sevdikçe boğulduğum ihanete uğradıkça kendimden uzaklaşıp kendimi kötü bellediğim.
Derken bir artı parantez açtı bana Tanrı ve hurra daldım içeri:
Ne göreyim bir de?
Uyumsuz addedilen bendim aslında benim en yakın dostum ve sevdiğim kim varsa karşılıksız işte onların ihaneti ile kendime kavuşmuştum oysaki gitmediğim yer mi kalmıştı ve gitmediğim kaç ben daha en izafi acıdan çıkıp da yola mutlak doğruların haşmetine serildim sonra kıbleme sonra kabrime oysaki hala yaşıyordum ve tek düze görünse de hayat aslında sıra dışı bir varlık olmanın meali idi uğruna çırpındığım.
Gitmekti ilk tercihim.
Ölmekse son şık asla da şık durmayan üstümde oysaki en sevdiğim renkti pembe ve pembeleşen yanaklarıma konan kelebek misali rüzgârın iniltisinde çalkalandı ruhum ve söndüm ansızın sondum sandım solacağıma vakıf soldurdum da güneşi.
Güneşin atar damarı.
Benimse şah damarım ve işte kesişti yolumuz kastığım her acıda kaşımdı madem gözümün üstündeki o devasa yanlış…
Sahi kaç yanlıştı doğrularımı yok sayan?
Kaç yarım masal daha kalacaktı geride ama yarım olan bir varlık değildim ben hem de üstünkörü asla değil.
Ulakla çalıyordu kapımı.
Uyruğumsa acıydı.
Uydumsa mevsimin şaşkın seyri:
Bir sonbaharım bir yaz.
Yaz bildiğim aslında kalemin doğasında saklı sözcüklerdi semiren ruhuma da eşlik eden ve ben mademki yaz çocuğuydum…
Fısıldayan meleklerdi çemkirense iblis.
Ve bekledim sadece bekledim ta ki; O, ol diyene kadar.
Öncesinde de hep beklemiştim ve sanmıştım ki; öl, diyecek.
Ölenler vardı olanlar vardı olmazın oluru aslında evren sadece bir hayaldi ve düş çukurumda büyüttüm ben cümleleri ve cümleten düş gördüğümüzü bilmeden gerçek sandık her günü her dünü.
Mutu yoktu bazen umudun.
Ruhu yoktu kimi insanın.
İçimdeki çarklar ve asılı kaldığım o sefil kanca.
İçime üflenen her sözcük ve bahşedilen her yeni düş.
Düştüm ben sadece düştüm.
Düşe kalka düşler g/ördüm ve düş belledim hayatı ve düşlerim soldu gerçekler ise düşmedi yakamdan ve her gördüğüm aslında bir yanılsama idi ne de olsa istediğimi gördüm karşımdaki kim olursa olsun çünkü herkes benim aynamdı:
Sevdiğim kadar sevilmek mi?
Ya da üşüdüğüm kadar üşütmek?
İzafi soruların frekansında inip çıkan dalgalar ve düş çukurunda düş b/atağına saplandığım.
İyiydi herkes ve inandım ve sevgi dolu olduğuna tüm sevdiklerimin üstelik farazi yüklemleri çöpe attım ve kendimin emir eri olmayı hep sevdim.
Uzandığım ve yetişemediğim.
Bazense yüreğime ve kalemime kıymık batıp da rezerve ettiğim her şeyi uçurumdan aşağı bıraktığım.
Özet geçtiğim hayat değildi oysa.
Özet geçtiğim sadece sönmüş feri idi izafi olan ne varsa ve gerçek olmayan her kimse.
Oysaki ben gerçektim ve gerçekten severek var olduğuma inandım ve dönmedim de s/özümden en azından beni bilen biri vardı bir de benden içeri başka bir ben ve daha nicesi.
Gecenin sonu neydi peki?
Elbet kalemin sehere doğru yaklaşırken koyduğu o izafi nokta ve en sevdiğim üç noktalı sözcük ve cümlelerim…
Yanaşmadım ama yandaş bildim kimse elimi uzattığım.
Kendime düşman olduğumu geç fark ettim bir de o sefil yetim çocuğun ne kadar yaralı olduğunu.
Yüreğim emre amade idi.
Yükümse herkesinkinden farklı.
Aslında farklı olan bendim ve oldukça sıra dışı bu yüzden sıraya girmedim okuldan sonra kuyruğa da girmedim bilakis kuyruğa giren cümlelerin kuyruğundan çekiştirdim ve hangi duygu ya da düşse yakamdan çekiştiren.
Bazen bir şimendifer.
Bazen siması yabancı.
Bazense simyası olmayan.
Sindiremediğim acı da yoktu hem ve üst üste koyup merdiven yaptım acılarımdan ve öncelikle kendime dokundum sonra Rabbime hatta d/okunmaktan da öteydi.
İşte olması gereken buydu en baştan beri ve iyi ki de kendimden defalarca gitmiştim ve ansızın bir döndüm ki kendime ve işte benim asıl hikâyem şimdi başlıyordu…
YORUMLAR
Bu internet ortamının iyi ve kötü yönleri var Gülüm Kızım.
Zaman zaman hayal kırıklıkları yaşatır dost bildiklerin...
Ama bu güzel yazılarını görüp içini okur dost bilmediklerin...
Ve ben...
Her yazını okumasam da okuduğum her yazındaki kelime ve ifade zenginliğini gördükçe kendimi amatör bile olsa yazar diyemem...
Harikasın Kızım, tek kelimeyle...
Gülüm Çamlısoy
Hayatın bir değişik versiyonu işte internet asla sahte olmadığım için çekinmeden ismimi de şerh düşmüşken...
Hayatta dahi tanıyamazken en yanı başımızda olanları dahi...
Olsun yeter ki saklı tutalım dik duruşumuzu hele ki güzellikleri katık yapmak adına yaşarken...
Yazarken bir nebze de olsa dokunmaksa yüreklere ne mutlu bana.
Çok çok teşekkür ediyorum canım babam.
İyi ki varsınız.
Sevgiler, selamlar.
Öpüyorum ellerinizden.
Elacık ve Bora'nın da gözlerinden öpüyorum canım babam benim
Yükü herkesten farklı olanların işi çok zordur Gülüm Hanım.
Önemli olan o yükü hakkıyla taşıyabilmek.
Anlıyorum ki siz de bunu hakkıyla taşımışsınız.sitem etmeden.
Kaleminiz de yürek sesinizi çok başarılı anlatmış.
Elinize yüreğinize sağlık.
Sevgiler
Gülüm Çamlısoy
Zor bir insanım belki de bu yüzden zoru hep sevdim.
Basite indirgemek ya da kolayıma gelenler hep uzak durdum.
Bilinmezi sevdim ve ben bir bilinmez iken bilindik bir kimlik olmaksa insan en alasından sevmek.
İmkansız yoktur g/özümde ve dilediğim her imkansız hayali gerçek kıldım sonra sıkıldım başka hayaller kurdum.
Sitem etmeye hiç birimizin hakkı yok bu anlamda ayakta ve hayatta dik durmak adına sevilesi bir mücadele yaşam üstelik yaşama sevincim hız kesmeden bu yüzden yazmak çok keyifli bir yolculuk.
Teşekkür ederim
Selam ve sevgimle
Her kapı hakikate açılan bir yol bileti sanırım..
Harika ötesi düşündüren muhteşem kaleminizi Kutlarım üstadem...
Her daim hayranınım🙏🌺🌺 mutlu geceler diliyorum ☕🌺🌻♥️
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ediyorum duyarlı yüreğinize.
Yaşadığımız kadar nice kapıdan geçip sonra da son kapıdan çıkıp ama...
O güne kadar yeter ki kalp kapımızı açık tutalım.
Sevgilerimle tüm içtenliğime.
Mutlu geceler sevgili Nevin Hanım
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ediyorum duyarlı yüreğinize.
Yaşadığımız kadar nice kapıdan geçip sonra da son kapıdan çıkıp ama...
O güne kadar yeter ki kalp kapımızı açık tutalım.
Sevgilerimle tüm içtenliğime.
Mutlu geceler sevgili Nevin Hanım
Her gidişin anlamlı geri dönüşlere vesile olması dileğiyle...
Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Sevgiyle
Gülüm Çamlısoy
her gidiş yeni bir kapıya olan özlem idi ve içimi tek bilen sayesinde bir kapı kapandı derken diğeri açıldı.
teşekkür ederim.
sebep-sonuç ilişkisi her daim dile getirmek imkansız gözükse de sanırım gidişat ve kaderin de iz düşümü
yüreğinize selam olsun
sevgimle değerli arkadaşıma
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile değerli ağabeyim