- 514 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BOYUN FITIĞI
Merhaba sevgili dostlar,
Önce sağlık diye söze başlayalım, şu Korona musibeti ortaya çıktı çıkalı bir yıl dolmak üzere. Tüm dünyanın huzuru, kaçtı, çivisi çıktı, Yeni Dünya Düzeninin ne menem belirsizlik ve felaketlere yol açacağı hakkında tam bir kaos ve belirsizlik sürüyor. Ekonomik dengeler alt üst ve bu kaostan, ölüm kasırgasından nasibini almayan kalmadı desek yeridir.
Sizlere daha önce KEMOTERAPİ GÜNLÜKLERİ başlığı ile yazmış olduğum anılarımdan yenmiş olduğum mide kanseri ile ve ardından ortaya çıkan ve adına KAŞEKSİ denilen rahatsızlık ile ilgili yaşadıklarımı ve düşüncelerimi uzun ve ayrıntılı biçimde yazmıştım.
Bu gün ise boyun fıtığı ile ilgili yaşadığım sorun ve deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.
Bu yıl Haziran sonu ortaya çıkan, sol elimde kolumda iğne batması gibi acılar, uyuşma, elektrik çarpmış gibi çımkışma ve ağrılar başlamıştı
(Ağrılı acılı aşklı, sancılı
Izdıraplı dünya
..
’’Senin derdin dert midir
Benim derdim yanında?!" *
..
Ben boynumdan belimden
Fıtık ağrısı çekerken
Kaç körpecik çocuğun
Beynine, gözüne saplandı,
Filistin’de Gazze’de
Fosfor bombalarıyla
Kaç beden yandı,
Şarapneller misket misket
Kaç körpecik çocuğun
Beynine gözüne saplandı
Irak’ta Suriye’de,
Libya’da, Afganistan’da,
Ve Azerbaycan’da
Nice hayat söndü kim bilir?!
Şaban AKTAŞ
20.11.2020 -13.41
* Orhan Gencebay’ın şarkısı)
Bu nedenle Antalya’da özel, Medstar Yıldız Hastanesinde uzman Doktor nörolog Okan Ö. Cinemre’ye muayene olmuştum. Profesyonelce bir muayene ve bilimsel tetkikler sonucu bana işkence çektiren ağrıların servikal sistemde ( omurilik sinir sistemi) boynumdaki 4 ve 5 nolu boyun omurları arasında meydana gelen bir daralmadan dolayı sinir sıkışmasından ortaya çıktığı anlaşıldı.
Bu omurlar arasındaki daralma, ağrılar yeni ortaya çıksa bile, bu hale gelene kadar insan yaşamı boyunca uzunca bir süreç geçiyor muhakkak. Eziliyoruz yaşamın yükü altında, darbeler alıyoruz, işkencelerden, acılardan geçiyoruz..
Düzensiz ve sağlıksız beslenme, aşırı bedensel yorgunluk, yanlış spor yapma, trafik kazaları, kavga, gürültü, darp v.b. durumların bu tür rahatsızlıklara başlıbaşına ayrı birer neden oluşturabileceğine kaniyim.
***
Doktorum Okan Ö. Cinemre bey boyun fıtığı tanısını koyduktan sonra şimdilik ameliyat gerektiren bir durumun sözkonusu olmadığını, fizik tedavi ve boyuna özgü egzersizler ile durumun düzelebileceğini söyledi. Onun önerileri doğrultusunda, fizik tedavi olmaya karar verdim.
***
Ancak Antalya’daki Hastanelerde sıra ve yer olmadığından Isparta Şehir Hastanesi’ne gittim. Bu yaz çok sıcak olduğu için zaten yaylaya gitmek istiyorduk. Benim tedavi olmam gerekliliği ile kayınvalidemin Isparta’da bir yazlık evinin oluşu, uygun bir fırsat ve olanaktı eşim, benim ve tek başına kalan yaşlı annemiz için. Yazın en sıcak Temmuz Ağustos aylarını Isparta’da serin yayla havasında geçirmiş olduk.
Hastanenin de eve Onbeş dakikalık yürüyüş uzaklığında olması ayrı bir kolaylık ve şanstı. Oradaki fizik tedavi ile ve spor egzersizleri ve düzenli yürüyüşler ile rahatsızlığım kayboldu.
Eylül başlarında turizm hareketi başlar düşüncesi ile Antalya’ya geldik fakat bildigimiz gibi Korona nedeniyle gelmiş geçmiş en kötü turizm sezonunu yaşadık ve tur yapamadık.
"Evde kal!"manın en kötü yanı evde kapanıp kalmak ve hareketsizlik. Benim de şiir yazma tutkum hastalık seviyesinde olduğu için, telefon bağımlılığım had safhaya çıkıyor. Bu nedenle sürekli başımın öne eğik olması, her gün her gün aynı pozisyonda uzun süre kalmak, sonuç olarak boyun fıtığını yeniden depreştirdi.
18 Ekimi 19 Ekime bağlayan gece çok şiddetlenen ağrılar yüzünden uyuyamadım. Şiir yazarken duygulanıp dolup taştığım anlar oldu. Bu anlar birebir şiirime yansıdı.
Yüreğime köz düştü
Şiirime söz düştü
Maharet bende değil
Yâr gönlüme göz düştü
Dün gece yine neredeyse ağlayacak hale geldim. Omurilikteki bir sinir sıkışmasının cehennemi bir acı verebileceğini, kıvrım kıvrım kıvrandıracağını, yaşamayan kimse bilemez. Tam bu noktada dile gelen "acıyı bal eylemek" düşüncesi aşk ile şiirin çok müthiş bir güç olarak devreye girmesi acının güçlü bir sanata dönüşümünü sağlıyor. " "Şairin yaşamı, şiirine dahildir" sözünün doğruluğu ve haklılığı bir kez daha burada ortaya çıkıyor.
Dün gece, vakit gece yarısı oldu, belimdeki sırtımdaki ve kolumdaki ızdırap arttıkça arttı, sağa döndüm olmadı, sola döndüm olmadı. Habire kıvranıyorum, ağrı kesici tesir etmiyor, elektrikli işkence gördüğüm 12 Eylül 1980 öncesi tutuklandığım günleri yaşar gibiydim...
Yatağa uzanamıyordum, uzanınca ağrı sanırsın dinecek, tam tersine artıyordu. Ayağa kalkıp biraz yürürsem sırtımı omuzlarımı, hafif hafif hareket ettirirsem rahatlıyordum, başımı öne eğersem ağrı şiddetleniyor sırtıma ve koluma daha çok vuruyordu.
Nasılsa sabah oldu, bir sütlü yarma çorbası içtim ve doğru Antalya Medstar Hastanesine gittim. Doktorum Okan beyin başı pek kalabalık değildi bu gün ve fazla beklemeden muayene sırası geldi, şikayetlerimi anlattım, titiz, bilgili ve deneyimli olduğu her halinden belli olan bu doktoruma hayranım. Hasta - doktor ilişkisi ile durumu birlikte değerlendirmis olduk.
Doktorum, Temmuz ayı başında çekilen MR filmine bilgisayardan tekrar bakarak durumum hakkındaki bilgilerini tazeleyip, korkulacak boyutta bir durum olmadığını, durumumun maiyata gerek olmadan düzelebileceğini açıkladı, sünger bir boyunluğun yararlı olacağını belirtti. Ağrı kesici ilaçlardan oluşan reçetemi yazdı.
Hemen hastane yakınındaki eczaneden ve bir başka Medicalci eczaneden doktorumun önerdiği ilaçları ve sünger boyunluğumu aldım ve bilimin ışığında, endişelerimi gidermiş olarak evimi yolunu tuttum...
Tam eve yaklaşmıştım ki kardeşim Hüseyin karşımdan geldi, selamlaştık, halimi sordu, hastaneden geldiğimi anlattım. Boynumdaki boyunluğu gösterdim.
"Abi kendine bak biraz, senin çocukların var, çok fazla zaman harcıyorsun şiir için, çok fazla efor sarfediyorsun, farkında değilsin ama zayıf düşüyorsun , herkes seni düşünüyor mu senin düşündüğün kadar?!" gibi sözler söyledi. Ben de herkesin kendine baktığını ( evli barklı çocuklar),her şeyin onun düşündüğü gibi olmadığını, sanatın felsefesinin bu olduğunu, ütopyası olmayan insanların, ulusların derinleşemeyeceğini söyleyince alevlendi biraz. Bunlar ayaküstü konuşulacak şeyler değil, istersen evde tartışalım dedim ve eve yürümeye devam ettim, sanırım o da fırına doğru gittiğine göre ekmek
almak istiyor olmalı diye düşündüm..
İnsanın arasıra kendisine kızan, uyaran dostlarının, kardeşinin olması güzel. Fakat şunu da düşünmek gerekli; sahiplenmek duygusunun fazlası karşımızdakini, sahipsiz kalmak ise herkesi üzer mi üzer?!
Neyse, hayat bildiğini okuyor...
Sevgili dostlar, bu vesile ile Antalya’dan sizlere hepinize ailecek sevgi dolu huzurlu bir hafta sonu ve mutluluklar diliyorum.
Unutmayınız önce sağlık, insanlar ile aranızdaki fiziki mesafeyi koruyunuz, yoksa virüs bulaşır. Fakat aşk mesafe tanımaz, sevgiyle aşkla kalınız...
Iyi ki varsınız, hepinize gelmiş geçmiş gelecek tüm iyi dilekleriniz için gönül dolusu selam ve sevgiler değer güzel dostlar...
.
"Başınız öne eğilmesin!"
Şaban AKTAŞ
20.11.2020 - 15.53
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.