- 380 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İYİLİK!
Yazlık evimin yanındaki denize inen yolun öte yanında, 3,5 metreye 45-50 metre yani yaklaşık 160 -170 metrekare bir boş alan vardı. Bir tarafı sel yatağı ve böğürtlenlerle sınırlı diğer tarafı ise yola bakan bir yerdi. Burası sürekli elimin altında olmadığı için yabani otlara ve dikenlere barınak olmuştu. Bundan 8-10 yıl önce bu yerin yabani otlarını temizletmiş ve yeri çapalatmıştım. Sellerle akıp gelen toprağın çok güzel ve verimli bir toprak olduğunu görünce, buraya sürekli bakım istemeyen çeşitli fidanlar dikmeye karar vermiştim. Bu düşüncemi de gerçekleştirdim. 8 adet zeytin, 5 adet dut, 2 adet şeftali, 1 akçaağaç, 2 Erik, 2 Nar, 1 İncir ve 1 tane de Ihlamur fidanı dikmiştim. Bu fidanlar yüzünden o arazinin her yıl bakımını yapmaya başladım.
Sıcak yaz günlerinde haftada iki akşam bu fidanlara su verip, gerekli bakımlarını yapıyordum. Derken bu fidanlarım gelişip ürün vermeye başladılar. Ağaçlarım ürün vermeye başladıktan sonra yoldan geçen bazı vatandaşlar, ağaçlarımdaki meyveleri toplamaya başladılar. Bu durum birçok defa tekrarlanınca önlem almak gerektiğini düşündüm. 120 santim uzunluğunda demirleri 20 cm derinliğinde yere gömdürerek, betonla tespit ettirdim. Görüntü kirliliği olmaması açısından iki sıra dikenli telle yerimi çevirdim. Bakıldığı zaman yerin sahipli olduğu anlaşılmasına rağmen davetsiz misafirlerden kurtulamadım. Mevsimine göre olgunlaşan meyveleri, yoldan geçenler benim görmediğim zamanlarda, izinsiz olarak toplamaya devam ediyorlardı.
Meyvelere izinsiz olarak dalanları gördüğüm zaman, ikaz etmeye başladım. İzinsiz olarak aldıkları meyvelerin dinen haram olduğunu, insanlık açısından ise habersiz olarak başkasının malını almanın hırsızlık olduğunu sabırla, güzellikle anlatmaya çalıştım. Fakat bazı kişiler yaptıklarının kötü bir şey olmadığını, “Göz hakkı ” diye aldıklarını, bazıları da benim bir iyiliğim olsun diye aldıklarını söylüyorlardı. Göz Hakkı diye bir kavramın olduğunu sanmıyorum. Bence bunun anlamı, ben emek verip yetiştireceğim. Onlar benim emeğimin karşılığında olgunlaşan meyvelerimi, ürünlerimi yiyecekler. Böylece ben iyilik yapmış olacağım. Tabi bu yapılanlar da o insanların kabahatleri sadece anlayış eksikliği… Büyüklerinden, idarecilerinden böyle olduğunu görmüş, böyle öğrenmişler. Nitekim Türkiye bütçesinden daha büyük ihale alan, Müteahhitlerin vergilerinin af edilmesi de aynı anlayışa yakın. Belediyelerde 48 idareciye 150, 124 yöneticiye 874, 643 yöneticiye 1717 makam arabası tahsis edilmesi de böyle bir şey. Benim anlamadığım yönetici sayısının 3 katı makam arabası nasıl veriliyor? Her yöneticinin bir eşine, bir tane de çocuğuna mı araç tahsis edilmiş? Suriyeliler mesela… Biz vergiler altında ezilip vergi veriyoruz ya… Onlar bizim vergilerimizi yiyerek bize iyilik yapma fırsatı tanımış oluyorlar. Ya da köprüleri düşünün adamlar bize köprü yapıyorlar. 30 yıl köprünün işletmesini alıyorlar. Her yıl vergilerimizden bir köprü parası daha, o köprü yapıcılara ödüyoruz. Böylece bize iyilik yapma fırsatı veriyorlar. İyice düşünün. Siz başkalarına böyle bir iyilik yapma fırsatı verenlere, iyilik yapmak ister misiniz? Sizin çalışıp ürettiklerinizi, ürünlerinizi, meyvelerinizi, emeğinizi başkalarının yemesini kabul eder misiniz?
M. Sabri Haberveren
YORUMLAR
"Onlar benim emeğimin karşılığında olgunlaşan meyvelerimi, ürünlerimi yiyecekler. Böylece ben iyilik yapmış olacağım."
Her şey gibi o da kayda geçer. Ahrette fazlasıyla iade edilir. Kurdun kuşun yediğine kadar... Ne mutlu fidan ekene!
Çalan da hesabını bir bir aynen öder! Yanına kâr kalmaz!