- 1822 Okunma
- 6 Yorum
- 6 Beğeni
Acının Pornosu
Lise yıllarımın ortasında yeni yeni kadınları sevmeye başlamış bunun haricinde Alkol denen şeyi merak etmiş ancak rayın bana biçtiği rolden tam sıyrılamadan yaşamaya devam etmiş ve felsefeye kafayı takmıştım.
Bunun pek aklı başında bir eylem olmadığını zamanla fark ettim İnsanı herhangi bir eylemin peşinde sürükleyen motivasyonun kaynağı kesinlikle sevmek para yahut felsefe gibi uyumlanması zor olan şeyler değildi. İnsanı yaşamak için ileriye sürükleyen tek şey ölüm ve acı korkusudur.
Ölüm korkusu bizi üremeye ibadet etmeye tapınmaya yahut inkar etmeye sürükler
Acı ise çalışma eylemine para biriktirme arzusuna bir ev bir araba gibi maddi şeylere sahip olma dürtüsüne.
Ne istediğine dikkat et gerçek olabilir diye söze girer Schopenhauer, oysa o da bir İngiliz atasözünü alıntılar ve muhtemelen bu atasözünü de Shakespeare bulmuştur bir yerlerden herkes biriken şeyler içinde isteme eyleminin peşinde var oluyor. Schopenhauer felsefi var oluşu istemeye bağlarken, insanın huzursuzluğunun bu isteme eyleminin sonucu olarak ortaya çıktığını söyler. Yeme, içme, sevme, sevişme, mal, mülk gibi hem öznel hem nesnel arzulardan sıyrılarak sade bir hayatı öğütlüyor ve mutluluğu bulmanın yolunun bu olduğunu söylüyordu.
Sabah uyanıyorum uyarılmış bir sıcaklık yorganın içinde yataktan kalkmaya dair bir arzum yok ama kalkmam gerek çalışmalıyım zira yaşamak için bir kağıt parçasının etrafında dolanıyor zaman. Aslında beni mutlu edecek şey yatakta kalmak ama bu mutluluğu bir kenara bırakarak hak ettiğimin çok altında meblağalar için var olacağım işte bu büyük acı. Üstelik bu acıya bağımlıyım bu da acının dil bilimsel anlamda var olan pornografik versiyonu.
Aklıma şu geliyor dişlerimi fırçalarken biz milletçe acıya alıştırıldık sabah akşam doz doz acı veriliyor yüksek dozda hem de buda bizim yaşama sevincimizi sömürüp var oluşumuz için çekip gitmek arzumuzu köreltiyor.
Acının bizi ittiği nokta güç değildir acımak bizi daha güçlü ve anlayışlı yapmaz acı bizi daha korkak sıkılgan çekingen sessiz ve itaatkar bir hale getirir. Ancak bu halden zaman içerisinde zevk almaya başlarız işte bu acının pornografik halidir.
Acı bizi yaşamın aslolan gerçeğini görmekten alı koyar. İşte bu yüzden uyutulması gereken toplumlarda acı bilinçli veyahut bilinçsiz bir şekilde endişeye mahal vermeyecek halde övülür.
İşte bu övülmenin en bariz örneğidir son dönem Türk TV dizileri hangi kanalı açarsan aç sürekli ağlayan birileri sürekli bağıran birileri ya el altından iş çeviren ya kandırılan birileri. Masumlar Apartmanı, Kırmızı Oda, Çukur, Hercai vs vs devam eder bu. Sömürülen insani duygumuz bazen merhamet bazen o insanların yerinde olmadığımız için mutluluk, bazen o hale düşme korkusu bazen de sadece acımak ve hüzün ve bu duyguların bizi götürdüğü nokta kötülüğe adaletsizliğe mutlak itaat ayrıca kimi noktalarda katıksız şiddet zira bu dizilerde hem psikolojik şiddetin hem de fiziksel şiddetin belli bir adalet mekanizması tarafından değil de genelde başka bir insani adalet tarafından cezalandırıldığını görüyoruz. Bu bir dönüşümdür dönüştürme çabasıdır kara mizah dediğimiz kavramla salt şiddet örüntüsü arasında büyük bir fark vardır. Kara mizah sizi güldürür ama bu gülüş sorgulamaya iter size. Bizim ülkemizde kara mizahın televizyon için en büyük örneği Levent Kırca ve ekibinin yaptıklarıdır ki bu program sırf siyasi erki eleştirdiği için yayından kaldırıldı hatta eski kayıtları bile Türkiye aramalarında zor çıkar oldu. Hangi kesimden olduğu fark etmeden insanlar bu programı izliyor ve sevmese dahi kafasında en azından bir acaba oluyordu.
Oysa acı üzerine kurulu yapımlar bizim aklımıza değil kalbimize göre programlanır bizim için acaba değil asladır.
Bu dizilerdeki hayatları gören insanlar kendi yoksullukları için şükrederler zira daha kötüsü vardır işte ayan beyan.
Daha kötünün kötüsü de vardır ve acının pornosu bizde ben o kadar da kötü değilmişim be abi mantığı oluşturur.
Sosyal medyada genç yada yaşlı fark etmeden milyonarca inanın bu acı felsefesine övgüler yağdırdığını gördükçe üzülüyorum aslında çünkü acıya tapan bir toplumun düze çıkması mümkün değildir.
Ekonomik sıkıntılar dış güçlerin oyunu olur, savaşlar hep mücbir sebep olur, açlık ve yetersiz gıda eskiden bunlar da yoktu ya dönüşür. Ruh hastası bir kadının cırtlak sesiyle gençlere zıkkımın pekini yiyin dediği vidyo herkesin elinde dolaşır. Tüm doğal felaketler sonrası insanı hatalar sonucu ölen insanların durumu takdiri İlahi olur. Ayan beyan yalan söyleyen bir bakanlığın covid 19 verilerinin yalan olduğunu herkes bilir ama bunu açıklamamak ülke menfaati olur zira zaten ölecek insanın her zaman eceli gelmiştir bizim gibi toplumlarda.
Acıya alışmayın acıyı izlemeyin acınızın hesabını sorun. Dram ve Trajediler milletleri ve insanları birbirine bağlamaz aksine birbirinden uzaklaştırır. Sizler bu acı pornolarını izlemeyi bıraktığınız zaman elinde sonunda onlar da değişecek.
Ayrıca Tarih dizilerden öğrenilmez Muhteşem Yüzyıllar, Dirilişler vs vb ler hep fantezi ürünüdür Tarih okuyarak öğrenilir.
YORUMLAR
yara kabuğunu kanayacağını bile bile yolmayan ya da moraran yerleri acıyacağını bile bile sürekli bastırmayan var mı aramızda? mağdur olmak, acı çekmek de içten içe sempatik gelir insanlara... bir de orgazm var ki tamamen acıya dayalı bir duygu. acının kendisi pornodur ve bence bu pornoyu açıktan veya gizli arzu etmeyen yoktur.
Uğradı başıma hayatın kışı
Bu senede bir hikmet var nenni nenni
Sus yavrum ağlayıp üzme sen beni
Bu ağlamak yüreğime kor nenni nenni
Cemalin tutmuş güneşi ayı
Aşıklar geçirmiş çayı deryayı
Nöbetçi eyledim telli sunayı
Yavruda ölüm kokusu var nenni nenni
Bir kuruşum yoktur kefen alayım
Emmime dayıma haber salayım
Bir toprağım yoktur mezar tutayım
Öbür dünyada var mezarım nenni nenni
Mahsuni Şerifim çalam sazımı
Kim yazdı alnıma kara yazımı
Mezar bulup gömemiyom kuzumu
Anladım ki hayat bize zor nenni nenni bebek...
Acı, ninnilerimizle başlar, arkamızdan ağıtlarla son bulur. Bu toprakların kaderi bu, kaçamayız ki. Keşke öyle olmasa ama öyle.
Sevgiler.
Tsukuyomi
Coğrafya bellide gerçekten kader
Hoşgeldin Aynur acının az olduğu bol mutluluklu günler dilerim sana
İstemesek ta acı var zaten.
Mutluluk ise çok az.
Mutlu aşk yoktur mesela, tesadüf değil.
Biz var olduğumuz ve bir değer atfettiğimiz için vardır "var" olan...
Sorun acının dozu olsa gerek. Yapaydır diziler. Kabul.
Felsefe gibi içinden zor çıkılır bir alanda emeğininiz aşikar.
Çok saygımla.
kafalar o kadar meşgul ki insanlar düşünmeyi, sorgulamayı bıraktı artık...medyamatik, dramatik, otomatik duyguları-düşünceyi yöneten, baskılayan, kontrol altında tutan hazır ve ezber sözcüklerle beslenip uyutuluyor artık insanlık...
güzel konular, güzel değinmişsin...
sevgiyle...
Tsukuyomi
Toplum olarak genelde okumadığımız ve okutmadığımız için zaten televizyonları başından kalkamıyoruz. Onlarca kanalda yüzlerce dizi var, insana hiç bir şey vermeyen, vermeyi düşünmeyen. Bir de bunların büyük bölümünde şiddet sarmalı almış başını gidiyor. Hele de tarihi diziler bir felaket, seyredenlerimizin sizin de dediğiniz gibi bunları tarihi gerçekler sanma gafleti var, gerçekten yazık, çok yazık. İnsanlar dizilerde yaşanan olaylar ile insanlar ile haliyle zaman zaman kendilerini özdeşleştiriyor, içine giriyorlar adeta dizinin ve konunun. En tehlikeli durum da bu aslında toplumbilim açısından. Beynini uyuşturun insanların gece gece, tekrarları gündüz gündüz, ondan sonra zam da yapılır benzine mazota, meclisten yasa da çıkar topluma fark ettirilmeden, askerlerimiz şehit olur bu arada üç beş tane, gazetelerin üçüncü sayfasında küçük bir haber ile geçiştirilir... Sonrası iyi uykular tatlı rüyalar durumları. Sosyal Medya zaten o kadar çok kirlenmiş ki akıl almıyor. Araştırmadan incelemeden her cümleye atlayanlar dolu... Herkese naçizane tavsiye ediyorum hiç bir diziyi seyretmeyin. Hele hele acıdan beslenip de insanı gerenlerini hiç seyretmeyin. Tamam her şey ilahi bir kader doğrultusunda gidiyor belki ama, insan olarak biz de elimizden geleni yapmazsak, kader ne yapsın? Bu şiddet sarmalı diziler, tarihi gerçek olduğunu iddia eden dizileri çocuklarımıza seyrettirip de bilinç altlarını iğfal edersek çocukların gençlerin, sonrada dizlerimizi dövmeyelim adam öldürdü, uyuşturucu kullandı diye... Çok var daha yazacak ama, bu kadar şimdilik... Manidardı kutlarım...
Schopenhauer, Nietzsche’ye bir kitap sayfasından selam çaktığında onu önce kendine hayran bırakıp sonra da bir yol ayrımına sürükleyecektir. Nietzsche’ye göre acı üstinsana giden yoldur. Ancak bilgenin demek istediği acı, bu dizilerin sığlığında yuvarlanıp giden rezalet olamaz. Acı, insanı insan yapan bir unsurdur. Acı, bazıları için lüks bir ihtiyaçtır bile aslında. Düşünemedikçe acıyan şeyleri de görmezsin.
Düşünsene, Bengi Dönüş içinde sürekli aynı dizileri izlediğimizi :))
İnsan böyle düşününce yediğine,içtiğine, izlediğine dikkat etmek istiyor. Bu işin sonsuzluğu ya varsa abijim. Dionysos'un kemiklerini sızlatmaya gerek yok cınım.
:))
Aklın çok estetik, bir de nefis. :))
Sevgilerimle...
Den(iz) tarafından 19.11.2020 09:41:37 zamanında düzenlenmiştir.
Tsukuyomi
Ama böyle bi daha güzel geliyor felsefi çatışmalar senle
O dizileri izleyip izleyip duramayız
O diziler bizden senaryo alsın yazsın bi kere
Kemikleri sızlamasın abimizin önemli işler
Ama benim şarabım sende onu napicaz:)