- 289 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
SABAHATTİN ALİ.
SABAHATTİN ALİ.
Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907’de Gümülcine‘de doğdu. Babası Ali Sabahattin Bey, bir piyade yüzbaşısıydı bu yüzden görev yeri sık sık değişiyordu ve Ali, çocukluk yıllarında çeşitli şehirlerde yaşadı ve çeşitli okullarda okudu. Ortaokulu önce Balıkesir Öğretmen Okulu’nda sonra İstanbul İlköğretmen Okulu’nda okudu ve 1926’da bu okuldan mezun oldu. İlk yazıları 1925’te Balıkesir’de yayınlanan “Irmak” adlı dergide çıktı. Ali, bir süre ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra 1928’de Milli Eğitim Bakanlığı’nca Almanya’ya gönderildi. Postdam ve Berlin’de öğrenim gördü. 1930’da geri döndü ve Ankara, Aydın ve Konya’daki ortaokullarda Almanca öğretmenliği yaptı. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde ve Devlet Konservatuarı’nda da çalıştı. İlk öyküsü “Bir Orman Hikayesi” 30 Eylül 1930’da “Resimli Ay”da yayınlandı.
1932 yılında, bir arkadaş ortamında okuduğu bir şiirin Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla tutuklandı. 1933’te çıkan afla, 1 yıl yattığı cezaevinden çıktı ve 15 Ocak 1934’te Varlık Dergisi’nde “Benim Aşkım” adlı şiirini yayınlayarak Atatürk’e olan bağlılığını göstermeye çalıştı. Aynı zamanda bu bağlılık göstergesini ondan o dönemde bakan olan Hikmet Bayur, değiştiğinin bir ispatı olarak istemişti. Yine 1934’te Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü’nde işe girdi. 16 Mayıs 1935’te evlendi. 1936’da askere gitti. Eşi Aliye Hanım, Eylül 1937’de Filiz Ali adlı bir kız dünyaya getirdi. 1938’de Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliğine başladı ancak bu göreve 1940 yılında tekrar askere alınıncaya kadar devam edebildi. 1941 yılında askerden dönünce Ankara Devlet Konservatuarı’nda Almanca öğretmenliği yapmaya başladı ve 1945 yılında bu görevden alındı.
Yazar, 1937’de “Kuyucaklı Yusuf”, 1940’ta “İçimizdeki Şeytan” ve 1943’te “Kürk Mantolu Madonna” olmak üzere 3 roman yazdı. “İçimizdeki Şeytan”, Ali’nin Nihal Atsız ve milliyetçi kesimle büyük bir çatışmaya girmesine yol açtı. Nihal Atsız’a açtığı davayı kazadığı halde tepkiler hiç dinmedi ve Ankara Devlet Konservatuarı’ndaki görevinden alındı. Bu sırada yazı yazdığı gazeteler dönemin olayları sonucunda kapandı.
Tüm bu olaylar üstüne İstanbul’da gazetecilik yapmaya karar veren Ali, 1945 yılında Markopaşa adlı bir mizah gazetesi çıkarmaya başladı. Bu gazetenin çıkarılması sırasında Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la birlikte çalışıyordu. Malum Paşa, Öküz Paşa ve Merhum Paşa adlı siyasal mizah gazetelerini de 1946 ve 1947 yıllarında çıkardılar. 1948’de Sabahattin Ali bu dergilerdeki yazılarından biri yüzünden tutuklandı ve 3 ay hapis yattı.
Ali, 1934’te, halk şiirinden esinlenerek yazdığı şiirlerini “Dağlar ve Rüzgar” adlı kitabında topladı, bu kitap 1943’te derlenerek tekrar piyasaya sürüldü. Öykü kitapları; Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Kağnı-Ses (1943 – 2 kitap birlikte), Yeni Dünya (1943) ve Sırça Köşk (1947) idi. Yazarın çevirileri; Max Memmerich’in “Tarihte Garip Vakalar” (1941), Sofokles’in “Antigone” (1942), H. Von Kleist, A. V. Chamisso ve E. T. A. Hoffman’ın “Üç Romantik Hikaye” (1944), Ignazio Silone’nin “Fontamara” (1944), Fr. Hebbel’in “Gyges ve Yüzüğü” (1944) ve A.S Puşkin’in “Yüzbaşının Kızı” (1944) adlı eserleriydi.
Sabahattin Ali üzerine birçok eser yazıldı; Kemal Sülker’in 1968 tarihli “Sabahattin Ali Dosyası”, Asım Bezirci’nin 1974 tarihli “Sabahattin Ali; Hayatı, Hikayeleri, Romanları”, Kemal Bayram’ın 1978 tarihli “Sabahattin Ali Olayı”, Filiz Ali Laslo ve Atilla Özkırımlı’nın 1979 tarihli “Sabahattin Ali”, Reşit Ertüzün’ün 1985 tarihli “Sabahattin Ali Olayının Gerçeği”, Hikmet Altınkaynak’ın 1987 tarihli “Sabahattin Ali – Markopaşa Yazılar ve Ötekiler”, Filiz Ali’nin 1996 tarihli “Filiz Hiç Üzülmesin”, Ramazan Korkmaz’ın 1997 tarihli “Sabahattin Ali” ve Elisabeth Siedel’in Almanya’da yayınlanan “Sabahattin Ali Mystiker und Sozialist” adlı eserleri bu çalışmalardı.
Sabahattin Ali, yaşadığı onca zorluktan ve sürekli olarak izlenmesinden dolayı yurtdışına kaçmak istedi. Yazar, 2 Nisan 1948’de Bulgaristan’a kaçmaya çalışırken, bu kaçış sırasında kendisine yardım etmesi için anlaştığı, Milli Emniyet’le bağlantılı bir kaçakçı olan Ali Ertekin tarafından Bulgaristan sınırında öldürüldü.
Sabahattin Ali, romanlarında insanın ruhunu en iyi şekilde kullanmış ve onu ortaya çıkarmıştır. Daha gerçekçi ve yepyeni öykü anlayışıyla tarifi zor hisleri başarıyla dile getirmiştir. İnsanın zayıflıklarını yansıtmaktan çekinmemiş ve yanıtlanması zor sorular sormuştur. Tutkuyu anlatışındaki ustalıkla Ali, döneminin yazarları arasında çok önemli bir yere sahiptir. Talihsizliklerle dolu yaşamı, ölümü, insan ruhunun derinliklerine inen incelemeleri ile günümüzde hala incelenmeye ve anlamaya değer bir kişidir. “Leylim Ley”, “Aldırma Gönül” gibi günümüzde de yaygın olarak bilinen şiirler Sabahattin Ali’nin eserleridir.