- 308 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÜRGÜNDEKİ OZAN
’’mozart ve bir akdeniz imgesi cebimde
nereye gitsem sürgünüm
yağmur ve hüzün yağıyor tüm fotoğraflarımdan
sürgünlerin ise tanrıları yoktur.’’
Böyle anlatıyor sürgünlüğünü Özkan Mert. 1972 yılından 2010 yılına dek süren bir sürgünlük bu.
Mert’in şiirlerinin hepsi olaylardan, saptamalardan , gözlemlerden, izlenimlerden, anılardan, karşılaşılan durumlardan, verimli tanıklıklardan, zengin çağrışımlardan örülmüş...Ayrıca şiirlerde bize yurdunu, dünyayı, yabancı memleketleri heyecanla, sevgiyle anlatan kişi. Gezgin ile göçmen karışımı biri, o havayı solutuyor...Çünkü boyuna dolaşıyor o kişi gerçeklerin evreninde. Yosun tutmayan taş örneği oradan oraya yuvarlanıyor, ve bu yuvarlanışı resimli dizelerle, duygu patlayışlarının, sıkıntı kıvılcımlarının, özlem ve hüzün ıslıklarının egemen olduğu bir uslupla sergiliyor.
Umuda, özgürlüğe, aşka, isyana, başkaldırmaya, karşı koymaya, zulme dizelerinin kapılarını açarken yaşamın en uzağındaki bir nabız atışını bile duyuyor. Dünyayı, insanı çoşkuyla kucaklayan gözleri ’’dünyayı izlemekten yanık’’ olsa da, şiirlerinde yaşamı Akdeniz’e boyayan bir ozan o. Barış için, özgürlük için çarpıyor yüreği. Rüzgarlı devingen bir şiir onunki:
’’Seni öpüyorum sevgili dünyamız
Işıklarla yıldızlarla dolu bir alan’da kalbim
Dünyanın ortasında bir menekşe.’’
Dolu dolu yaşıyor, renkli, çarpıcı görüntüler çiziyor Avrupa kentlerinden. Hızla akıyor yaşamı:
’’Bir bakışta tanırsınız onları:
Toprağından sökülüp atılmış ağaçlar gibi
Cıgaradan düşen bir kül gibidir onlar:
Ama bir bıçak kadar keskindir gözleri.’’
Tanımaz mıyız uzak emekçileri...
Özkan Mert bir yaşam göçmeni, Yaşamı gurbet elde geçiyor....Ama hep bir Egeli’nin , bir İzmirli’nin efece tavrıyla, harmandalı oynar gibi...Dizelerinin arasından duyar gibi oluyoruz yere diz vurup sekişini...Yaşamı arıtan bir öz’le patlıyor Mert’in sözcükleri.Kimi zaman da renkli fişekler gibi yaşamın görkemiyle. Ekmeğini taştan çıkarmak der ya halkımız, o da çakıllardan doğurtabiliyor ışığı:
’’Siz kimsiniz, apoletleriniz kim
Benim omuzlarımda kuş sesleri
Bir şiir bir kenti yıkabilir
Dopdur kelimeleri ateeeş
Götür beni istediğin yere
Çakıllardan doğurturum ışığı’’
Sapına kadar toplumcu bir ozan Mert, aydınlık bir dünya görüşü su vermiş çeliğine. Şöyle diyor ’’Canım Hayat’’ şiirinde:
’’Yüreğim göğsüme taktığım bir maske değil
İnsan onurunun bir çağıltısı
Uzlaşmaktansa cellatlarla
Hazırım arkadaş, yakmaya tüm şiirlerimi
Ve kendimi’’
Şiirlerinin hepsi olaylardan, saptamalardan, gözlemlerden, izlenimlerden, anılardan, karşılaşılan durumlardan, verimli tanıklıklardan, zengin çağrışımlardan örülmüş. Umuda, özgürlüğe, aşka, isyana, baş kaldırmaya, karşı koymaya, dizelerinin kapılarını açıyor. En önemlisi hangi şartlar altında olursa olsun umudunu hiç kaybetmiyor:
’’Yarın bir başka gün
Yarın daha güzel olacak her şey
İşsiz olabilirsin, parasız da
Sıcacık bir ekmeğin kokusuna hasret
Çiçek bakışlı sevgilin
Terk edebilir seni
Hayat bu belli olmaz
Ama asla umutsuz olma
İnan bana diyorum
Yarın başka bir gün.’’
Özkan Mert, sözüm ona lirik ozanlarımızın başvurdukları ucuz ve aşınmış imgelerin, kiralık duyguların işportacılığını yapmıyor. Şiire ölçülü bir yaklaşımı var. Kimi ozanlar hortumla, harıl harıl şiir yazarken, o damlalıkla yazıyor, hem sözcüklerini damıtarak.
Şiir de öyle yazılır bana kalırsa.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.