- 425 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANTİK MISIR' IN GİZEMLERİ (BÖLÜM 2)
Tarihi anlayış biçimimiz her zaman olayları geniş perspektiften yani ayrıntıya bakmak değil de özet geçmek şeklinde olmuştur. İnsanlığın ortaya çıkışından bu tarafa yaşanan olaylar, yaşam biçimleri, inançları, toplulukların nereden nereye geldikleri, göçler ve insanoğlunun yaşama tutunması için hangi bölgelerde daha çok yoğunlaştıkları tarihsel gerçeklerdi. Mesela Konya Ovası’ ndaki Mö 9000’ lere tarihlenen Çatalhöyük, sazlıkların etrafında şekillenirken daha, büyük medeniyetler uzaktı fakat bin yıllar alan yaşam biçimi belkide onu medeniyet olma yolunda ilerletmişti. Ayrıntıya indiğimizde Çatalhöyük’ te yaşayan insanların leoparı kutsallaştırdıkları, bir çok kaya resimlerinde leopar figürleri sergiledikleri, hatta o dönemde önemli kişiliklerin Leopar dişi taşıdıklarını görürüz. Urfa yakınlarındaki Mö. 10000’ lere tarihlenen Göbekli Tepe ayrıntısına girdiğimizde de, Göbekli Tepe Taş Devri insanlarının orayı sadece tapınma amaçlı kullandıklarını ayrıca bu tepede insan kurban etme seremonileri düzenlediklerini anlarız. Antik Mısır hakkında da ayrıntıya değinecek olursak ünlü Firavun Tutankhamun (MÖ 1332-1323) o günün şartlarında yeryüzünde çok ender rastlanan meteordan yapılma demirden bıçağa sahip olduğunu görürüz. Bıçağın sapları ve kılıfı altından olmasına rağmen kendisi demirden yapılmaydı ve Mö 800’ e kadar Mısır’ da demircilik yoktu. Bu, firavunların bastırılamaz tutkularından sadece bir tanesiydi; " En değerli şeye sahip olmak..." Hatta demirin o dönemde altından da değerli olduğunu anlarız.
Bir başka ayrıntıda Antik Mısır, Nil Deltası ve Nil Nehri kıyılarında küçük topluluklar halinde hayat bulurken buradaki yaşam 5000 yıl öncelere kadar dayanıyordu. Sonucunda Narmer’ in Mısır Medeniyetini kurması ile Antik Mısır başlıyordu. Söz konusu insanlık tarihi ivme kazanırken karmaşık bir yaşam biçimlerinden bizler o yaşamların sadece özetini aldık diyebiliriz. Çünkü her medeniyetin özünde ayrıntıya indikçe gizemler ve bilinmeyenler vardı. Tabi ki bir medeniyeti anlamımızda o insanların geçmişini bilmek gerekiyordu.
Bir başka açıdan insanlık tarihine yazıyı bularak en büyük buluşu sunan Sümerler’ di. Sümerler bir çok taş tablete, geliştirdikleri çivi yazısını işleyerek insanlığa sunduğu hizmetle tarih olgusunu pekiştirmişlerdi. Bugün Sümerler hakkında birçok gizemi ve onların nasıl yaşadıklarını, örf ve adetlerini, dinsel anlayışlarını bilmekteyiz.
Fakat daha Antik Mısır’ ın tarihi ile ilgili çok bilgiye sahip değiliz. Mö 295’ de kurulan Mısır İskenderiye Kütüphanesi’ nin Mö 48’ de Romalılar tarafından yakılması, antik döneme ait 900.000 eserin yok olmasına sebep oldu. Şu anda eldeki kıt bilgiler ve Mısır Hiyeroglif Yazısı’ nın bile 1822’ de çözülmeye başlaması insanlık adına bu uygarlık hakkında daha yolun başında olduğumuzun göstergesiydi...Hiç şüphesiz hiyeroglif yazısının bulunmasında 1799’ da Napolyon’un askerlerinin büyük payı vardı. Fransız askerleri Rosetta Taşı’ nı bularak Antik Mısır’ ın tarihinin çözülmesinde anahtar rol oynayan önemli bir adım atmışlardı. Rosetta Taşı yüzlerce yıl bir tapınak kalıntıları arasında kaldıktan sonra yine Mısır’ ın Rosetta Kasabası’ nda kalmış, sonunda Fransız askerleri tarafından bir kalenin içinde bulunmuştu. Üç dilde Demotik (Mısır halkının kullandığı dil), Hiyeroglif ve Antik Yunanca yazılmış ve Mö 196’ya tarihlenen taş Mısırlı din adamlarının Makedonya hükümdarı V. Ptolemy ile anlaşmalarını içeriyordu. Bu arada Makedonya kökeni ile V.Ptolemy’ nin aynı zamanda firavun olduğunu da not düşelim... Rosetta Taşı’ nda Antik Yunanca’ nın da olması, şüphesiz Mö. 300’ lerde Büyük İskender’in Mısır İskenderiye’yi fethetmesinden sonra Yunan Medeniyeti’ nin bu topraklarda izler bırakmasının etkisi büyüktü. Çünkü denizlere açılan Atinalılar ticaretle uğraşıyorlardı. Rosetta Taşı üstünde diğer iki dilin aynı metninin Antik Yunanca olarak ta yazılması Hiyeroglif yazı ile karşılaştırmayı sağladı ve Hiyeroglif yazının çözülmesinde bizim bugün Antik Mısırlıların tarihini anlamamızda başlıca büyük rol oynadı.
Günümüzde İngiltere British Museum’ da sergilenen Rosetta Taşı’ nın üzerindeki yazıları çözen bilim adamları İngiliz Thomas Young ile Fransız Jean François Champollion’ du. Gizemleriyle her zaman dikkat çeken Antik Mısır gün geçtikçe yeni bilgileri kamuoyuna sunmaya devam ediyordu.
Yazıları ilgiyle takip ettiğinizi umarak üçüncü bölümde görüşmek dileğiyle...
(DEVAM EDECEK)
İrfan Yıldırım Çevik
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.