- 1062 Okunma
- 10 Yorum
- 6 Beğeni
AÇIKOTURUM
Gece gündüz fark etmiyor. Hep onun karşısındayız. Diziler, reklamlar. Açık oturumlar, reklamlar. Filmler, reklamlar. Haberler, reklamlar. Televizyonculara sorulmuyor. Bir gün de öz eleştiri yapın. Siz necisiniz? İşleviniz, göreviniz nedir?
O işi de ben üstlendim. İşletmeciler adına bir bisiklet üreticisini, reklamlar için tanınmış bir reklamcıyı televizyon için de çok izlenen bir kanalın genel müdürünü stüdyoya, pardon Edebiyat Defteri’ne çağırdım. Konuştum, konuşturdum. Defterin imkânları kısıtlı. Görüntülü olamayacağına göre okumakla yetineceksiniz.
“Hoş geldiniz. Üreticiler adına ilk sözü siz alın isterseniz. Siz ne yaparsınız?”
Masadaki su dolu bardaktan bir iki yudum su içti. Oturduğu koltuğu geriye çektikten sonra bacak bacak üstüne attı. Öksürdü:
“Biz bir sanayi işletmesiyiz. Gıda üretimi yapanlarda birer işletmedir. Hatta ayakkabı boyacısı, simit satıcısı da bir işletme yönetiyordur. Ekonomilerde sadece mal üretilmez. Hizmet te bir üretimdir. Biraz sonra söz alacak olan reklamcı ve televizyoncu konukların işi de hizmet işletmeciliğidir. Her işletmenin amacı kâr etmektir.
Devletlerin ekonomideki gücü sahip olduğu enerjilerle doğru orantılıdır. En çok tüketilen enerji de elektriktir. Elektrik kullanımının yaygınlaşmasıyla sanayi gelişmiş, üretim artmıştır. Ben bisiklet üretiyorum. Ürettiğimi de satıp kâr etmeliyim. Rakiplerimin önüne geçip pazar oluşturarak talep yaratmalıyım. İşte o zaman reklam giriyor devreye.”
“ Bana gerek kalmadı topu verdiniz reklamcıya zaten. Buyurun söz sizde, bize reklamı anlatın.”
Reklamcı top sakalını sıvazladı. Uzun saçlarını geriye attı.
“Reklamcılık öyle basit bir iş değildir. Edebiyat bileceksin, felsefe bileceksin, sosyoloji, psikoloji bileceksin. Birikimin olacak. İnsanları etkilemek için her yolu deneyeceksin. İnsanlarda; tanıtımını yaptığın ürünü elde edemezse noksanlık duygusu yaratıp, onları huzursuz edeceksin. O ürünü almaya kendisini mecbur hissedecek.”
Burada kestim sözünü:
“Yaptığınız reklamında, şortlu bir genç kız bisiklete biniyor. Şortlu kızla bisikletin ne ilgisi var?”
“İşte incelik burada. Seyredenler kıza bakarken şuur altlarına bisiklet yerleşiyor zaten. Söz buraya gelmişken başka bir örnek vereyim. Bir ürünün etiket fiyatı 199 lira, aslında o ürün 200 lira, insan beyni hep ilk rakamları algılar. Bir liralık farkın önemli olmadığını düşünemez. Eğer alım peşin parayla yapıldıysa verilen 200 liradan sonra kasiyer para üstü olarak bir lirasını da veriyorsa, işletmeye güven artar. Mal ve hizmetlerin pazarlanmasında reklam yadsınamayacak kadar önemlidir.”
“Evet, şimdi de sizi dinleyelim. Seyredeni çok bir kanalın müdürüsünüz. Siz ne söyleyeceksiniz?”
Güldü.
“Bütün bu anlatılanların düğümü bizde çözülüyor zaten. Bisikletçi bisiklet üretecek, reklamcı reklamını hazırlayacak, ben de yayınlayacağım. Ben ne kadar çok reklam yayımlarsam o kadar çok kazanacağım. Çok reklam almam için çok izlenmem gerekli. Çok izlenmek içinde seyircinin ilgisini çeken programlar yapmam lazım. Bu süreçte üçümüz de kazanırız.
Onlar söyleyeceklerini söylemişti. Ben de fikrimi söylemeliydim:
“Geldiğiniz için teşekkür ederim. Üçünüz de hep kârdan bahsettiniz. Elde ettiğiniz kârın nereden geldiğini hiç biriniz söylemedi. Sizin kârlarınızı biz son tüketiciler sağlıyor. Pazarladığınız mal ve hizmetlerin fiyatına kârınız bir şekilde ilave ediliyor. Siz mal üreticisi olarak bisikletin kalitesinden söz etmediniz. Siz reklam sektörünün temsilcisi; reklamları hazırlarken ahlak faktörünü ne kadar dikkate alıyorsunuz? Ve… Siz televizyoncu; programlarınızı seyirciye sunarken örfe, âdete, ahlaka ne kadar uygundur diye dikkat ediyor musunuz?
Evet, seyrediyoruz yayınlarınızı.
Biz Azerbaycan derken, suyu una azar azar koyun yoksa topaklanır deniliyor.
İnsanlar enflasyondan şikayetçi iken siz losyon satmak peşindesiniz.
Gençler iş ararken siz, altın nasıl işlenir onu gösteriyorsunuz.
Sağlıkçılar Corona taramasından yorgun düşmüşken, siz kuaförlerin saç taramalarını koyuyorsunuz programlarınıza.
Daha neler neler…
Kocasını aldatan kadınlar.
Üç saate gelinlerin yapacağı yemekler. Onları azarlayan, gururlarını kıran cahil kaynanalar.”
Sinirlendiler. Söylenerek kalktılar masadan. Arkalarından “Teşekkür ederim” diye bağırdım. Duymadılar.
Eve geldim. Televizyonu açtık. Takip ettiğimiz bir dizi vardı. Onu seyrederken en heyecanlı yerinde kesip reklamları girdiler. Diziyi kaçırmamak için reklamları da izledik. Hanım reklamlarda gördüğü bir ürünü beğendi. Yarın gidip onu alacağım.
YORUMLAR
yazınızın finali çok güzel bir özet olmuş durumumuzun vehametine
(:
yine gülümseterek düşünmeye davet eden bir yazı okudum
saygılarımla...
Bedri Tokul
Gülümsetmek ve düşündürmek.
Az bir şey midir bu?
Eğer becerebildiysem ne mutlu bana..
Selam ve Saygıyla.
Bedri Tokul
Haber olup televizyonlarına çıkarsalar da meşhur olsam.
Sevgiler SULTAN...
Dünyada tv. izlemede ilk sıralardayız sanırım. Günlük ortalama 10-15 saat izleyerek. Bir nevi uyutma aracı gibi bir şey. Afyon yani.
Yazın her zaman ki gibi muhteşemdi abi. Selamlar.
Bedri Tokul
Senin gibi kitap okuyorum.
Bazen okuduklarımı unutuyor, başa dönüyorum.
Yaşlandım... Yaşlandım,,,
Öperim gözlerinden.
TV seyrederek kendinize neden işkence yapıyorsunuz ki? Saygılarımla.😊
Bedri Tokul
Doğru söze ne denir?
Saygılarımla...
Muhteşem!..Artık vatandaşın ne televizyon izlemeye hevesi ne de son tüketeceğinin dışında alış veriş yapacak gücü kaldı..Bakmayın siz yapılan reklamlara...çoğu zararda şimdi..Artık üretim de durma noktasında..Bir kaç avm gezen de sadece kayırılmış güruh...Tv ye ne film koyup ne fırıldak çevirirlerse çevirsinler bu asla değiştirmeyecek.. Açıl susam açıl denilip de kapılar açılana kadar..Saygıyla..
Bedri Tokul
Ama evlerde hapisiz. Onu seyretmekten başkada ne yapalım?
Selam ve Saygıyla...
Yorumun için teşekkürler...
Bedri Tokul
Onu da sen söyledin taşlar yerine oturdu şimdi...
Selam ve Sevgiyle.
Reklam, reklam hayatımızın artık tam ortasında Bedri Ağabey. Ünlü sanatçılara yaptırıyorlar. Piyasa şartları yirmi otuz yıl öncesine kadar o kadar farklılaştı ki yetişemiyoruz. Bir iki tane aldığımız maddeleri, şimdi kolilere sokup yirmili otuzlu paketler halinde bize resmen kakalıyorlar. Bir tane alırsan bir lira, aynı üründen on iki tane bir pakette alırsan doksan kuruş diyorlar. Satış hileleri her büyük markette var mutlaka. Kasaların yanında dikkat edin sakız çikolata bol olur, sebebi anneleri ve babaları ile gelen çocukların çıkarken tutturup, onları istemeleri içindir. Araba fuarı oluyor bir şehirde, mayolu güzel mankenleri koyuyorlar. Çikolata reklamının içine ah ohhh sesleri ekleyerek cinsellik ile pazarlıyorlar... Ülke de açlık diz boyu, beyler Osmanlı Mutfağından örnekler vererek yemek programı yapıyorlar, düşünmüyorlar ki onu alabilen var mı? Bana ne kim kim ile nikahsız yaşıyorsa, lafta hazır ''Büyük aşk yaşıyorlar.'' Ne aşkı çıkar ilişkisi bir de cinselliklerini giderme meselesi, büyük aşkları olan altı ay da boşanır mı? Velhasıl dizilerde dahil hiç bir şeyi seyretmiyorum, (Eleştiri yazacağım zamanlar hariç) bir çok insana da seyretmemesini tavsiye ediyorum televizyonları, insana hiç bir şey vermediği gibi, gençlerimizi, çocuklarımızı da suça itiyor bir çok dizi ve kanallar... Televizyona aklı ve gözü takılan insanlara okuyun, diyorum sadece... Güzel bir konuyu gündeme taşımışsın ağabey kutlarım içtenlikle...
Bedri Tokul
Daha verilecek çok örnek vardı.
Yazıyı uzatıp başlarınız ağrımasın istedim.
Sen yorumunla bana yardımcı oldun. Sağ olasın.
Selam ve Saygıyla...
Tebrik ederim kıymetli Bedri ağabeyim yine harika bir konu harika bir anlatım alışveriş merkezlerinde çaldiklari müzikler bile alışveriş yapmayı teşvik ediyormuş her şey iyi güzelde para yok ki ahanda acı reçete geliyor var ol Bedri abim
Bedri Tokul
Hiç birimiz farkında değiliz.
Dediğin gibi parada olsa bari...
Gecenin bu saatinde okuyup yorum yazdığın için
çok teşekkür eder o dost gözlerinden öperim.
Koca şairim benim...
Evet işin özeti bu. Bedri Tokul dillendirdiği de böyle dillendirir.
Hakikaten diziler yemek programları gırla gidiyor. Önceden evlendirme programları vardı şimdi de yemek. O kaynanalardaki kaprisler.
O gelinlerin evlenme aşamasındaki anlattıkları. Hepsi uzaydan gelmiş. Türkiye şartlarıyla hiç ilgileri yok. Hiçbiri yokluk yoksulluk çekmemiş. Hepsi İngiltere kraliçesi.
Sağ ol abi güzeldi.
Selam ve saygımla kel’den öpüyorum.
Bedri Tokul
"Bari deftere gireyim de sevdiğim birinin yazısı varsa okurum" dedin.
Karşına bu yazı çıktı. Uykun hepten kaçtı.
Yarın geç kalkarsın. Boş ver. Ardından atlı gelmiyor ya.
Çok teşekkür ederim canım gardaşım benim.
Sen ne kadar iyisin...
Öperim yüreğinden.