- 421 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HANGİ BİRİNİ SAYALIM
Bazen karamsar oluyor insan
"Ak gün ağartır, kara gün karartır." demiş atalar
Gelecek mi bilmem o "ak gün"
Umudu yitirmesek de
Sorunlar üst üste, sorunlar yaman
***
Her zaman iyimser olmaya çalışırım. Olaylara olumlu, umutlu yanlarıyla bakarım. Ama ufukta ışık görünmeyince, insan "Bu da geçer." diyemeyince karamsar oluyor.
Depremde dört duvar arasında kalanlar yüreğimizi dağladı. Kurtarılanlara sevindik; ama enkaz altında can vermenin acısını yaşayıp ölenlere, bu acımasız düzenin, bu ahlaksız kandırmacanın cenderesinde yitip gidenlere göz yaşı döktük.
Mutlu yuvanızda yaşarken yer sarsılıyor, evinizin, apartmanınızın enkazı altındasınız. Kurtulsanız da yaşasanız da evinizi, yakınlarınızı, anılarınızı kaybediyorsunuz.
Nereden çıktı bu iç karartıcı yazı derseniz, anlatayım.
İki gün önce evde oturup yazı yazarken yine sallanmaya başladık. Kuşadası’nda deprem olmuştu. Şiddetli olmasa da biz de hissettik. İçim sıkıldı. “Nedir bu yıl çektiklerimiz?” dedim kendi kendime.
Suç işleyip hapishaneye düşenler için “dört duvar arasında” deyimi kullanılır. Halk deyişiyle o “dam”a düşmesek de mart ayından beri sanki dört duvar arasındayız.
Bu yazımı okuyanlar şöyle diyebilirler: “Yahu arkadaş, dört duvardan bahsediyorsun; ama değişik yerlerde gezerken çektiğin, çektirdiğin fotoğrafları paylaşıyorsun.” Doğru, bu yıl tek lüksümüz birkaç kişi bir araya gelip söyleşmek ya da çevrede küçük geziler yapmak. Bunu da yaşadığımız yerin salgın yönünden büyük kentlere ve pek çok yere göre daha rahat olmasından dolayı yapabiliyoruz. Öyle iki güne bir değil ayda bir falan.
Yetmiş yaşına bir adım kala ben böyle uğursuz, belalı, karabasan bir yıl yaşamadım. Yılbaşı gelirken “Yeni yılınız kutlu olsun!” kalıplaşmış kutlama sözünden başka biten yıl için de “Güle güle ....!” deriz. Bu yıl sonunda kimsenin “Güle güle 2020!” diyeceğini hiç sanmam. Ne diyeceklerini tahmin etmişsinizdir. “Defol 2020! Cehenneme kadar yolun var!”
Koronavirüs salgını...
Ekonomik sıkıntılar...
İşsizlik...
Sık sık tekrarlayan depremler...
Komşu ülkelerle sorunlar...
Ülkemize dolup bizden daha iyi olanaklara kavuşan, “Armut piş, ağzıma düş.” yaşayan yabancılar...
Eğitimde perişanlık...
Kırk yıldır kökünü kazıyamadığımız terör...
Daha sayabilirim. Saymanın yararı ne ki? Bunların hayatın baharındaki gençler için verdiği umutsuzluğu tahmin edebiliyor musunuz?
Hep tekrarlayıp durdular. “Koalisyonlar ülkeye zarar veriyor, ortak karar alamıyorlar. İstikrar için güçlü bir iktidar olmalı.” diye Bu anlayış bir partiyi on sekiz yıldır iktidara getiriyor; ama sorunlar dağ gibi.
Gazetede okudum. Haftasonu röportajında ünlü sanatçı Müjgan Cumbul’a soruyor gazeteci: “Nasılsınız?” Sanatçının yanıtı, “Ben iyiyim; ama biz kötüyüz.”
Bunun anlamı şu: Ben şu anda kişi olarak iyiyim, ekonomik durumum iyi, sağlık sorunum yok; ama genel olarak ülkemin insanları kötü durumda.
İşin asıl zor, acı veren yanı ise tünel sonunda ışığın görülmemesi. Deprem önlenemez; ama zararı en aza indirilebilir. Yukarıda saydığım sorunlardan hepsinin çözümü var. Var da nasıl oluyorsa güzel ülkemisi yaşanmaz eden bu sorunlar bir türlü çözülmüyor. Çözümü için çok iyi yöneticiler, özverili bir toplum gerekir.
Özellikle şu salgın konusunda önümüzü göremiyoruz. “Aşı bulundu, aşı çok yakın, bulunan aşı yüzde doksan etkili.” gibi yüreğe su serpen sözler söylense de ışık henüz görünmüyor, ipin ucu kaçtı.
Psikologların, psikiyatrislerin değerlendirmesine göre bu salgın artık dayanma gücümüzü zorluyor. “Yeter yahu! Ne olacaksa olsun!” noktasına getiriyor bizi. Çok sıkı önlemler alınmadıkça bu belanın önünün alınacağı da yok.
Öyle bir bilgi kirliliği var ki ne yapacağımızı şaşırdık. Alıştığımız yaşayış düzenimiz bozuldu. “Bu virüs herkese bulaşacak; ama elden geldiğince geç yakalanın.” görüşünü ileri süren Amerika’daki o ünlü doktorumuz Mehmet Öz, şimdi şu dört öneriyi getiriyor:
*Maskenizi anahtarlarınızın yanına koyun, o zaman unutmazsınız.
*El dezenfektenizi çantanızda, varsa arabanızda da taşıyın.
*Gününüzü yararlı aktivitelerle doldurun. Kısacası evde sizi oyalayacak, zevkle yapabileceğiniz işler yaratın.
*Pandemi ile ilgili sosyal sorumluluk projelerinde görev alın.
Bu salgından sonra yazdığım beşinci ya da altıncı yazı. Ben doktor değilim, işin uzmanı değilim. Sadece düşündüklerimi yazıyorum. Aslında yazarak, çizerek Mehmet Öz’ün önerilerine uymaya çalışıyor, bu belaya karşı sabrımı taşırmamaya çalışıyorum.
Salgın öncesi günlerimize, ülkemizin sorunlardan kurtulacağı günlere kavuşmak dileğiyle sağlıkla kalın.
Anlat düşüncelerini, sıkıntılarını
İster yaz
İster sarıl telefona
Bir can dostuna anlat
Haddimize düşmez
Yok kimseye akıl verme niyetimiz
Salgındı, ekonomik sıkıntıydı, terördü, depremdi, aylardır eve kapanmaktı derken
“Vur abalıya!” misali
Yasakların kobayı olduk
Yaşlı sayılıyoruz ya
Feleğimizi şaşırdık biz
....................................................
Numan Kurt
13 Kasım 2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.