- 493 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Kehribar
Duvarlar, yollar ve son olarak kehribar.
Bir şehir insanının atına bindikten sonra gözüne kestirdiği bir patikaya sapma
ya da susadığında atından inip bir derenin en temiz yerinden su içip, beş on dakika oyalanma şansı yok. Planlanmış yolların akışına uyumlanmayı küçümsemiyorum. Muhakkak ki bir yüce tasarımın, eşsiz bir zekanın sonucu her halinden belli olan trafik lambaları, kavşaklar ve uyulması elzem tüm kuralların huzurunda saygıyla eğiliyorum. Saygım ve korkum her zaman uyumlu olmamı sağlamıştır. Bir başka sonucu olarak da başkalarının vakitlerine ve alışkanlıklarına göre yaşayan biri olduğumu açıklıkla söylersem geçenlerde sorduğu bir sorunun cevabını aceleyle vermeye çalışırken zihnimde bombeleşen bütün reaksiyonların sonucu olan cümlelerimin dizilimini yetersiz bulduğundan ocak ayına kadar meşgul olacağını söyleyen birinden bu planlanmış durumu duyduğum andan itibaren o zamana kadar dünyadan yüzde kaç oranında eksileceğimi hesaplamam gerekip gerekmediği gibi sorgulamalar eşliğinde oldukça yorulabilirim. Şimdilik bunu yapmıyorum. Demeye çalıştıklarımızla, hemen yakınındaki kör bir kuyuda yatan gerçek manayı sabah uykusundan uyandırmak oldukça ümitsiz görülebilir. Dünya üzerinde yaklaşık iki yüz çeşit bulaşık yıkama alışkanlığı olduğu gibi gereksiz bir haberi duyduğumdan beridir de kelimelere bakışım şu yaşıma kadar oluşturduğum tüm yargıları derinden sarsacak şekilde değişmiştir. Bu durum, bir ağaca iki farkli isimde seslendiğimiz gerçeği ortadayken oldukça acıklı bir çaba olarak da görülebilir. Bahsettiğim ağaç kadim uygarlıklardan şimdiye hüzünden sebeplenmiş, acıdan yönelmiş haliyle Selvi ya da Servi olup ölümün dünyada bir çırpıda çeşitlenen milyarca sesinin sembollerinden biri olarak belki de ona Temmus demeliyim.
Bakıyorum da bunca kalabalık, insan seli, dünyanın en uzun cümlesini kurma çabam ve trafik lambaları arasında seninle aramız ne de çabuk açılmış da ilk cümlemdeki son kelime olarak asıl seni anlatmak istediğim o anları hatırladım. Zaman gibi insan da anbean çeşitleniyor, kehribar. Anlatacaklarım bir patika yola girmeyi istese bile henüz bir rengin bana anlatacaklarını duymaya hazır mıyım bilmiyorum. Çünkü seni gördüğüm ilk anı hatırlıyor ve oldukça korkuyorum.
Ancak seni bilmediğim bir karanlıkta görebileceğimi bilerek, üzerimde yama gibi duran tüm renklerin bağıl sonuçlarının, gayretli karşılaşmaların, gıcırdayan konuşmaların ve aynı yolların ruhuma benek veren hastalığının geçmesini bekliyorum.
Lütfen sen de bekle...
YORUMLAR
Yine, bir kurak zamanımda çölüme yağan bir yağmur gibi oldu yazınız. İnsan yalnızlığına ve ruhunun tüm kalabalıklarına en uygun sebeblere başvurarak ya ulaşmak istediği o yolda kendini bulur ya da kuyusunda yusufça kavrulur.
Yazarımız durduk yere kehribar dememiştir ya da durduk yere selvinin adıyla ikilememiştir. Vardır elbet sesinden bize duyurmak istediği. Adı selvi de olsa servi de olsa bu ağaca bir kutsiyet atfedildiği bir gerçek. Yeniden doğuşun simgesidir. Ölümsüzlüğün simgesidir. Asla solmayan yeşiliyle sonsuzluğun simgesidir. Sonsuz bir oluşun simgesidir. Bundandır en çokta mezar başlarında bulunur ya…varlığını yoklukta idame ettirmesi de boşuna değildir.
Şu kehribarı bir yere oturtamadım zihnimde. Belki zihnimin birkaç zamandır ruhumu taşıyamayacak denli ağırlığındandır. Kehribara dair aklımda kalan bir bilgi Uluburun Batığı’nda ele geçmiş onlarca boncuk tanesidir. Milattan öncelerden sonralara değin kıymetinden bir şey kaybetmeyen bu nadide taş, reçine, fosil ..özelliği her ne ise adı amber ya da kehribar olsa da bu da tıpkı selvi/servi gibi midir?
-Henüz beş aylık bir yeğenim var, Allah’ım, ölüyorum uğruna nasıl tatlı bir kız. Annesi boynuna kehribar bir kolye takmış, iyi gelirmiş. Şifa imiş, teyzesinin gülüne. -
Şifa olur mu, bilmeyiz ama bir iki satırımız, bu yazının ellerine şifa olsun, Kehribar/ Amber değiliz; ama dileriz ki kehribar gibi ellerinin kokusunu hep bilsin..bilinsin isteriz.
Selvi ya da Servi değiliz; ama sonsuzluğu dileriz onun için...
Sevgi ve saygılarımla,
Parlain m
Son olarak da güzel dileklere cevaben;
Söz söze şifa olunca, insan ruhu kehribar gibi içine sevgisini alınca ölümsüzleşiyor olsa gerek,
Sevgilerimle...
Enûma Eliš
Güzel duâlarınıza Âmîn dilerim. Sevgiler,