- 335 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
BAL KABAĞI
Şöyle kendimi bırakıp da miskinler gibi kahve köşelerinde oturup al papazı, ver kızı ya da kafamıza göre iktidarları devirip yenilerini getirmekten hoşlanmadığım için kendime hep yeni değişik meşgaleler aramışımdır. Ortaokul yıllarından itibaren yazarlara öykünüp yazar olmayı kafama koymuştum. Şükür ki yazarlığı hasbel kader ucundan kenarından yakalayıp ağzımıza gözümüze bulaştırdık. Üç romandan sonrasına havlu atıp, okuyucu olalım yeter, diye karar aldık.
Geçen yıl Beykoz Belediyesi’nin MEB desdekli "Osmanlı Saray Mutfağı" konulu aşçılık kursuna katıldım. Oldum olası Osmanlı Padişahlarının neler yiyip içtiklerini merak etmişimdir. Mesela Topkapı Sarayı’nda günde kaç inek, kaç koyun kesiliyordu v.b. 14 bayan kursuyerlerin içinde bir ben erkek olarak vardım. Hepsine teşekkür ediyorum, beni dışlamadılar. Kurs öğretmenim olsun, kursiyer arkadaşlar olsun yardımcı oldular.
Aylardan Ramazan ayına girilmişti. Kabak Tatlısı için öğretmenimiz beni görevlendirdi. Pazardan ya da marketlerden nereden olursa bir adet kabak alıp geleceğim. Her tarafı dolaştım yok oğlu yok. Bulamadım ama manavın birinde kabağın tatlı hale getirilmiş dilimlerini görünce dayanamadım. Zaten oruçluyum. Ağzımın suyu aktı tatlıyı görünce. Kafamdan bir sürü senaryo geçiyor, öğretmene birşeyler söylerim işte. Sonuçta kabaktan böyle tatlı olacak," derim. Öğretmene kabak tatlısının fotosunu çekip Whapsaptan gönderiyorum, " kabağı bulamadım tatlısını alayım mı," diye altına yazıyoru. Aksilik bu ya internet bağlantısı olmadığı için bekle Allah bekle, yanıt gelmiyor. Neyse bir porsiyon kabak tatlısını alıp eve gidiyorum. Eve girer girmez internet bağlantısı devreye girmesiyle öğretmen hemen beni uyarıyor.
" Ayhan Bey tatlısını değil kabağın kendisini alacaksın. Aldığını geri ver."
Ertesi günü derse girer girmez bayan kursiyerler aralarında benim sakarlığımı konuşmuş olmalılar ki kıkırdamaya başladılar ama kurs hocası kaş göz işaretleriyle "susun" diye işmar etti. Yani benim küçük düşürülmeme engel olmuş oldu.
Kursun sonunda kabak tadı vermeden "kurs belgemi" almış oldum.
Şimdilerde ise unuttuğum ingilizcemi geliştirmek için yana döne bedava kurs aramaktayım.
11.11.2020
YORUMLAR
Bir kabak 'tan ne hikâyeler çıkmış dahada ne hikâyeler çıkar usta kalem Ayhan abim yeniden hoş gelmiş aramıza...
Bedri Tokul
Bir birinizi tanıyorsunuz demek !!!
Ne güzel...
İkinizin de öptüm DOST gözlerinizden.
Kabak da ne kabakmış haa. Köküne kibrit suyu dökülmüş sanki. Arayınca bulunamıyormuş demek ki. Demek ki onun da mevsimi var.
Manavgat'ta bir inşaatımız vardı. Gidince 15-20 gün kalıyorduk. Bir arkadaşımla bu gün bir işkembe çorbası içelim dedik. Manavgat'ı alt-üst ettik, yok. İşkembe yapan bir lokanta yok. İnat bu ya bulacağız. Sora sora Bağdat bulunurmuş. Varsa Manavgat Terminalinde bir yer söylediler, orada vardır dediler. O zamanlar anacaddenin altından tünelle geçilen, Manavgat Çayı'na (Çay mı Irmak mı o da belli değil. Çayda o kadar su mu olur Allasen. Kızılırmak halt etmiş onun yanında) yakın bir yerdeydi terminal.
Bulduk o işkembeciyi. Hayatımızda öyle kötü işkembe çorbası görmedik. Nerede o Ankara'daki işkembe çorbaları. Köroğlu İşkembeci'si, Başkent İşkembeci'si o işkembe çorbasını görse intihar eder.
Kabak deyince rahmetli Aşık İmami'nin kabak türküsü aklıma geldi. Adam ne söylemiş ama mekanı cennet olsun.
Normal zamanda kıymetini pek bilmeyiz ama bir şeyi arayıp bulamayınca çok kıymete biniyor.
Selam ve saygılar Ustam.
Sağlıklı günler dilerim.
HOŞ GELDİN KOCA USTAAA...
Bundan sonrası Defterimizin değerli okuyucu ve yazarlarına;
Ayhan Sarıkaya:
Defterin benden de eski bir üyesidir.
Kendine has bir üslubu vardır.
Yazılarının bir çoğu mizah ağırlıklı olmasına rağmen,
çıkarılacak bir ders mutlaka vardır. Yazıları anlattığı kabak tatlısı gibidir.
Ben bir öyküyü yazmaya zorlanırken O üç roman yazıp bastırmıştır bile...
Öğrenmeye, okumaya meraklıdır.
Gözü karadır, kendine güveni tamdır.
Fırsat bulduğu her mesleği dener. Artistlik dahil...
Bu kardeşimizi okuduğunuzda bana hak vereceksiniz.
Dönüyorum sana Ayhan:
Facebook ta o güzel yazıların harcanıp gidiyordu.
"Dön Yuvana Ayhan"dedim.
Şimdi o kadar mutluyum ki anlatamam.
Beni kırmadın geldin.Sağ ol.
Öperim gözlerinden, kaleminden...