Yeiku Şöyle ki...
Yeiku San’at Atölyesi nasıl zaman olarak gergin bir haftada açıldıysa, Yeiku da zamansız bir fikirdi. Erkendi, çok düşünülmemişti, olur muydu, benzetmişler, copy paste bir şey mi derlerdi, sonuçta insanlar çok şey derdi. Sanki insan sadece de’mek ve ye’mek için mi doğmuştu.
Ressamlar her şeyi ölçüyordu oysa, gördüğünü, mağaradaki kayadan seliloz kağıda aktarıyordu. Günümüzde bir tıkla resimler çekiliyor. Çağımız görüntü çağı olarak bile adlandırılsa yalan olamazdı. Gördüklerimiz, okuduklarımızdan daha kalıcı olarak kök salıyordu zihnimize. Hatırlamak da okumaya göre, daha kolaydı gördüğünü.. Görüntü de tamamen ölçmekle alakalı değil miydi?
Peki ya şair, asırlardır ne yapıyordu. Neyi ölçüyordu, duyguları mı? Biraz sert yazsa sürülüyordu, biraz zülf i yare dokunsa hapse tıkılıyordu. Tarihte; gazelini, mesnevisini, şiirini kısaca vb beye, şehzadeye, hanım sultanlara, sultana yazıyordu, onlardan mı medet umuyordu. Katiplik mi bekliyordu? "Katip arzuhalimi yaz yare böyle" mi diyorlardı..
Sanatçı dediğimiz insanlar çağlar boyunca, sarayların soytarılığından öteye geçemedi, her zaman alt tabaka ile üst tabaka arasında sünger gibi bir şeydi, sanki hem üstün hem de altın basıncını alan sibop gibiydiler, tencerenin düdüğü gibi bir benzetme çok mu ağır olur. Sanmıyorum, şairler tehlikeyi haber veriyordu ekseri...
1. Dünya Savaşından sonra hızla değişmeye başlayan insan algısı, 2. dünya savaşından sonra Ay’a çıkıyordu, günümüzde ise bir çağ yangını içinde değil miydi zihinlerimiz.. Zihinlerimiz derken ihtimal içimizde 1900 lü yılları yaşayan yok, 1950 leri yaşayanlar son demlerinde.. Ekseri bu yazıyı okuyanlar; 20-70 yaş arası.. Her okuyan mecburen farklı sonuçlar ve niyetler görüyordu bu yazıdan.
Teknoloji; ilk önce savaşlarda kullanılıyor, savaşlar bittikten sonra halka, üstten altta doğru yayılıyordu. Toplumun üç saç ayağı vardı, biri askeriye, biri din işleri- ruhbanlar, biri de neydi unuttum valla, eğitim kurumu mu...
İnternet edebiyatı da biraz öyle.. 30-40 yıl önce internet için neler söyleniyordu, çocuk oyuncağı, aman be sende, şeytan icadı gibi.. Şimdi, sosyal dilemmalar türedi, içerik sağlayıcılar işte bizlerdik. İnternet bir vatandı, ekseri özgürlük vardı, lakin bu vatanın sahibi (bizim ülkemiz ve vatandaşlarımız için) biz değildik. Bir şeyleri çok kötü ıskalamıştık... Şimdi ise yetişmek için.... Kötü bir örnek vermeye gerek yok.
İnternet teknolojisi sayısal temelli bilirsiniz zati, 0 ve 1 lerdir özü. İnternet edebiyatı da sayısal bir sistem üzerinde, sanki demirin üzerinde domates biber yetiştirmek, çelik zemini kazıp patates tohumu atmak gibi değil mi? Kaldı ki burada nasıl ormanlar, ağaçlar yetiştirilirdi? Yağmur yağması ne kadar zor ise ekrandan üzerimize, Yeikuyu da tanımlamak o kadar kolay aslında..
Yeiku Şiir Sanatı; Haiku kadar kısa değil, Rubailer kadar sınırlı değil... İşin özü aslında; SAL’LA GİTSİN... Çok mu ciddiyetsiz bir tabirdir, sal’la gitsin?? Laga lugalardan sıkıldı aslında son nesiller..
Yeiku şöyle ki; şimdi ne yazsam
20 yıla yakın internet edebiyatı izlencesinden
On binlerce yıllık bir zaman şiir çizelgesi
Doğayı bile ekranda yaşıyoruz artık
Tanrı bir muamma, düşmez kalkmaz bir O dediler.
Bir şiirde olması gereken nelerdir
Ne zenginleştirir mısraları; coğrafya, tarih ve töz diyorlar.
Kırkımız çıkmasa da, kösteğimizi kim keser, uykuyu uyandıran bir rüya, kabus..
Kızılcıklar açtı mı, filizini gösterdi mi bir çiğdem
Tanrım seni her yerde arıyoruz, uğraşma bizimle
Dijital devletler kurulurken
Aç ölenleri gördüğümüz kadar
Parayla her şeyi satın almaya çalışan...
Bir illettir insanın içindeki uçurumlar karanlıklar
Mesele; sana kulluk mu, seni yenmek mi, seni anlamak mı
Yeiku felsefesiyle son zamanlarda yazılan bir sevda hasret hüzün şiiri örneği;
Biri hece, bir serbest...
www.edebiyatdefteri.com/siir/1330940/sorma-aski-musahip.html
www.edebiyatdefteri.com/siir/1330592/mevsimsiz-yeiku.html
(Üstad katkılarınız için teşekkür ederiz...)
Normal şiirlerden, bölümleri 5 mısradan oluşması dışındaki farkı ne... Bir nevi "bent" denilen.
Halk da, elitler de Haiku kadar kısa değil, düşünmez. Halk da elitler de Rubailer kadar kalıba sokmaya gelmez, felsefeyi çoğu sevmez insanlığın.
Yeiku komedi kadar, hiciv, iğne kadar çuvaldız...Görmeyi bilene toz bile büyük, gök bile küçük değil mi?
Sanat nasıl sosyal düzenlerin hukuksuzluğunu, adaletsizliğini hedef alıp anlatma yoluna gittiyse bir çok türüyle.. Anadoludaki dervişler gibi, Abdde mi çıkmıştı Hippiler... Ah bu zıt benzetmeleri zihnimin rahatsız edici değil mi kültürümüzü. Çinde komünist, Almanya İtalya İspanyada mı doğdu Faşist, Dinler geldikleri durumda mı, sahi gelmişler miydi, gelenlerden miydi Tanrıdan... Harbiden, emin misiniz, son kararınız mı, iman ettik ey yüce midir kalıplarınız...
Bizler gönlü geniş, zihni muamma insanlarız efendim. Bir harfi alın gözünüzün önüne ve düşünün mesela Y harfi üzerine bir yazı yazın, olmadı Ş harfi üzerine, olmadı isminizin ilk harfine... Gaybı kurcalamaktır, sembollerle, harflerle ve sayılar ile uğraşmak değil mi??
Beylerim, Hanımefendilerim, ayağı altı parmaklı olup kokmayanlarım, kendi gözlerini kendi görenlerimiz...
Yeiku aslında mısra sıralaması olarak
Ben sen veya sen benseller
Sen ben veya ben senseller
Söz kadar eski değil midir SAYISALLAR
Olmadan yaşanır mı DOĞASALLAR
Ve sonunda ezici güç mü TANRISALLAR
Kasmaya, kastırmaya gerek yok çağımızı..
İlk iki mısra sana kalmış, istediğin gibi girizgah yap geç
3. mısrada SAYILARI kullan, zamanı düşün, bir şeyleri karşılaştır, ekonomik, dinik, coğrafik, insanik, eh aşk ve sevda üzerine vb kullan sayıları
4. mısramızda DOĞAYA açıl, göklere çık, rüzgarı dinle, yıldızlardan çakıl taşına, mekan biraz da işte, havasına suyuna dokun
5. mısramız, İNANÇ, TANRI... Asırların muamması, dua et, dile, sitem et, dalgaya al, söyleş, senin Tanrın sadece sana özel değil mi?
İstersen 5. mısradan, Tanrıdan başla ilk mısraya doğru yaz, ; "değili" çıkmaz mı ortaya. Sıfır muamması nasıl çözülür muamma. Sıfır bir sayı mıdır efendim?
İlk yeikudan önceki mısralar, rahatsız edicidir bizim kültürümüzü...
Hakkın
Senin de hakkın olmalı
Tanrı gibi saçmalamak.
Sonra ilk yeiku
İkimiz bir ağaçtaki çilek ve kirazıyız.
Ağacı kesiyor robotlar.
274 günde 320 kadın cinayeti ülkemde.
Meşe ağacının kabuğunda yürüyen karınca,
Tanrım benden özür dile. Yeiku...
Sonra
Yeiku Black Üçlemesi
/
kaldırım taşları diyorum kaldırın taşları
hani üzerine kuşların pislediği
kaybettim izini tam da dört yüz yirminci kaldırım taşında
nereye gittin söylesene sevdiğim bakmadığım öküz kalmadı yoksun ki altında
tanrım bir sorar mısın diğer tanrılara bana bunu mu görmüşler reva....
//
bugün içimdeki çekmecelerin kapaklarını söktüm
artık hayatımda gizli saklı bir şey kalamasın diye
düşünemedim havada uçuşan üç milyon ya da daha fazla olan toz tanesini
pencereden içeri giren bir kuş ki öküzün altından kaçmış belli havalandırdı tüm o hapşırtan toz taneciklerini
tanrım her şeyi sen yarattın ama yok muydu bu tozların burnuna tecavüz etmeyeni
///
bugün neden ve nasıllarla olan ilişkimden istifa ettim
aramızdaki ilişki epeydir sallantıdaydı zaten
baktım geçen sene dört yüz yirmi dokuz kadın cinayete kurban gitmiş
düşündüm de bu yaratıklar yeni bir rekor denemesi yapar mı ki acaba
tanrım bir ricam olsa bu yaratıkların tam olmamış zahmet olmazsa alır mısın onları yanına....
****
Sonra veya önce ne fark eder
Yeiku’ca
aya baktım öylecene yeni yakmış ışıklarını
bir gözünde korsan bandı
an itibariyle on sekiz bin beş yüz bir gün ömürden giden
yürüdüğüm yollarda ezilen otları var sen say
Tanrım doğduğumda mı vardım ölünce mi var olacağım kolaysa sen cevap ver
***
Veya sonra veya önce
Nefti yeşil bir aşkın şiiri / yeiku
Binbaşı Dick Doghty-Willie ne yazık ki evli, mektupları kirli
Getrude Bell’in nefreti pasta gibi böldü memleketi
1914’de 2.5 milyon m2 toprak ,böldü toprağı cetvelli
Henüz yüz yıl önce koparıldı, insanlığın en güzel meyvesi
Tanrım, dün yediğimiz ihanet hala çok zehirli
***
Veya önce veya sonra
Hurufi Hesabı “yeikuca”
İnsan nedir diye sorar, genç yeiku. Kimbilir, sıvazlar düşüncelerini,
Sonra doğadaki olayları sayar, insan yüzü yedi hatla doğar, der Hurufi
Bir saç, dört kirpik, iki kaş etti yedi. İnsan başında da delik yedi, dedik.
Ağızdaki dişler, parmaklardaki boğumlar, vücuttaki kemik, kas, damar altı yön.
Tanrısal tezahür, yedi hat altı yön…Hurufi hesabı.
***
Ve sonra iyi güzel hoş SİTEDAŞLARIN Yeikuya dokunuşları. Yeikudaları.... Taşlamadan, atışmadan, iğnelemeden ziyade...
Şimdi kırılır mı sitedaşlar bizim yeikularımızı niye almadın diye.. Yeni gençlik, gelen dünya, hecede zorlanabilir, çünkü çok kibirli ve ekseri kibirli hece üstadları internette, lakin bir de hasına geldin mi değme keyfine, serbest şairler şiiri anlatamıyor bana,
Yeiku işte, sal’la gitsin deryaya, san’at ne çekiniyorsun gerçekleri haykırmak için..
Resetlenmeye veya Güncellenmeye gidiyor işte koca dünya..
Belki de yeni bir fetihler dönemi doğuyor dünyada, nerden bileyim, öyle diyordu, Osman; oğlu Orhan’a, Bursadaki kurşunlu çatıyı gösterirken, denizlerin kıyısında öteleri gösterirken..
Vikingler bir şey arıyordu denizlerin ötesinde,
Cengiz Hanın ne işi vardı at sırtında,
Endülüse neden yerleşti İslam,
Kim başlattı Haçlı Seferlerini,
Amerika kıtası çok çok yüzyıllar önce de biliniyordu oysa..
Yeni bir fetih hareketi var dünyada, fethedildik bir bakıma da, zihinlerimize hücum ediyorlar.
Gönül mü büyüktür zihin mi kimse söyleyemedi bana sayısal değerini daha. Ben de bulamadım, yok şu şunu demiş, yok bu bunu demiş, ne kadar da meraklıyız değil mi, yazılara ün yapmış isim ve kişilerden laf sokuşturmaya, kendimizi delillendirmeye...
* * * * *
Yeiku yazmak için emek gerekse de, aslında sal’la gitsin gönüllere, dimağlara... :))
Hadi yazalım, geldiği gibi...
Kimi olur tozdan ürkmeyen var mı
Kimi gelir savaş açmayan göğe..
Bitliste 5 minare, minaresiz tekke beride ötede... hep biziz.
Yeni çağın yaprak kurdu gibi de, olur; bozkurdu gibi de, uluruz.
Tanrım, biz insana kıyamama aşkını yaşıyoruz sonuçta..Yeiku.
*****
www.edebiyatdefteri.com/forum/oku/8007/yeiku-san-at-atolyesi/
İlgili linkte bir duyurumuz var, Atatürk’ün hayatını, nefes alıp verdiği her seneyi bir Yeiku ile anlatmak kendi zaviyemizden.. 57 Yeiku’yu ortak yazmaktır niyetimiz.. Cahiller sulanmasın hemen öyle Atatürk’ü kullanıyorlar diye, şahsen ben insan kullanmayı öğrenememiş biriyim.. İster ölmüş biri olsun, ister yaşayan...
Biz Yeikudalar içten olmayı vaad edebiliriz ve gerçekçi..
Lakin Atatürk’ün hem ülkemize hem de dünyaya verdiği moral, azim, karanlığı yırtıp çıkmak gibi bir çok özellik var ki..
Sadece Atatürk’ün hayatı değil, bir zaman sonra Hz. Muhammedin hayatını da 63 Yeiku ile yazabiliriz.. Çünkü bu iki muhteşem zat veya dünya tarihini değiştirmiş insanları ihtimalen bizlere, eskilerimiz, kendi zaviyelerinden anlattı. Onların anlatımı üzerine zihinlerimizde bir şeyler şekillendi.. Doğru mu, ne kadar doğru? Bir de zamanı mekanı, sayısal verileri var her şeyin günümüzde ve daha açık bir zihin dünyası var bu çağın...
Peki bu iki zatı, bizlere öğrettikleri şekillerin ve kelimelerin dışında eleştirenler yok mu, var ki kaldıramazsınız, kaldıramayız bir çoğumuz, elde kılıç kalkan, bazuka, ortalığı toza dumana boğarız...
Çağımızda internet sayesinde monte ve demonte yapılabiliyor, yani nasıl bir binayı kum çakıl tuğla vb tek tek kuruyoruz, birbiriyle ahenkli bir yapıya dönüştürüyoruz, aynı şekilde kiremitlerden başlayıp tek tek de ayırabiliyoruz...
Yeiku; şiire, sayısal gerçeklerle, doğanın uyumunu ve Tanrının kimsenin tekelinden olmadığını haykırabilmeli..
57 Yeiku ile Atatürk’ün hayatını yazma fikrimiz de aşağıdaki şiirden ilham ile çıktı..
İsterim ki; ilk 7 yılını kadın şairlerimiz yazsın, doğumunda okula kadar ki hayatı ekseri ana yörüngeli değil midir insanın...
Olur mu olmaz mı demeyin, bu konuda yazdığınız Yeikuları; Yeiku San’at Atölyemize gönderin gelsin, yavaş yavaş 57 bend ile taçlandıralım, son yüzyıldaki Devlet Kurucumuz ve her türlü girdapta hayatı ile bir umut olanımızı..
Saygı sağlık ve huzur dileklerimle
En sevdiğinize emanet olunuz.
"
Türk’ün Başbuğu Mustafa Kemal’in Doğumu
Kocakasım Mahallesi, Islahhane Caddesinde üç katlı pembe ev
Kocacık yörüğü Hafız Ahmet’in torunu Mustafa ile bu ev, o Selanik
1881’in bilinmez baharına açacak çiçek; sonra Ata o güne 19 Mayıs diyecek
Kader, beş kardeşin dördünü toprağa; Mustafa’yı Rapla çiftliğine verecek
Tanrım, kederle yoğurduğun Mustafa, bir kardeş Makbule’yi bilecek
Annesinin arzusu ile Hafız Mehmet Efendi mektebine gidecek,
Babasının arzusu, modern eğitime Şemsi Efendi mektebine geçecek,
Babasının kaybıyla, 1893’te Selanik Askeri Rüştiyesine girecek
Selanik ile Raplada geçen çocukluğu matematikle kemale erecek
Tanrım, kaderine kulu Yüzbaşı Mustafa’dan “Kemal” ismini bahşedecek
Mustafa, kemale erecek... Mustafa Kemal olarak Manastıra gidecek
Edebiyata ilgisi marifete bürünecek, geleceğe müthiş hatip yetişecek
1896’da Kolağası Mehmet Tevfik’ten Türk’ün tarihini öğrenip ülkü edinecek
Bu güzelim Osmanlı şehri Manastırda üç yılını tamamlayıp mezun olacak,
Tanrım, Mustafa Kemal’in yolunu İstanbul’a, yönünü Türk’ün bahtına çevirecek
İstanbul Harp Okulu, Piyade sınıfına yazılır, delikanlı çağıdır
El altından çıkarır gazete, hürriyet namına yazılır, hürriyet aşığıdır
1902’de mezuniyetiyle Teğmen... Akademiye yazılır subaydır
Ocak ayazında mezun Yüzbaşı , ateşten toprak Şam’a tayin olunur
Tanrım, 1905 kışında en ateşli yerlerinden memleketi O’nunla korur
Öğrenciliğinde fark edilen Mustafa Kemal, aydın ve ileri fikirlerle
Gözetim altındadır Şam’da...Yılmaz, gizlidir faaliyetler, apaçık yüreklerle
1905’te neşvü nema” Vatan ve Hürriyet” Beyrut, Yafa ve Kudüs’te şubelerle
Selanik’te bu cemiyet, kar üstünde izlenmez İttihat ve Terakki ile birleşecek
Tanrım onu Üsküp-Selanik doğu demiryoluna müfettiş bir kadere devşirecek
Meşrutiyetin ilanını müteakip, İttihat ve Terakki eliyle Trablusgarp’a gidecek
Burada devlet otoritesini teşkil ederek Selanik’e dönecek
15-16 Nisan 1909’da Hüseyin Hüsnü Paşa ile Hareket Ordusu İstanbul’a gelecek
Ordunun kurmay başkanı olarak bildirisini bizzat kaleme alacak, baharı yazacak
Tanrım, millete dayanan iradeyi siyaseti, ona ilk kez orda ilham edecek
Görüşleri cemiyet önde gelenlerince karşılık bulmayınca askerliğine çekilecek
Henüz anlaşılmayan ideallerini gelecekte resmederek gösterecek,
Mayıs 1910 da Arnavutluk’ta haydut, eşkıya peşine düşecek,
Subay Talimgah Komutanlığına sonbaharda ,Picardie manevraları öğrenecek
Tanrım, genç yaşında onu, deveyle çöllere aşk-ı vatan ile vazifelendirecek
Trablusgarp Savaşına gönüllü gidecek, Derne ve Tobruk’da mücadele verecek
İtalyanlara ağır kayıplar verdirecek, Derne’de rütbesi binbaşılığa yükselecek
1913’te Bolayır ordusuna kurmay başkan...Edirne’yi Bulgar’dan geri alacak
Sofya’ya askeri ateşe Yarbay atanacak, Yeniçeri endamıyla dans edecek
Tanrım, Türk’ün asaletini bir yetime bahşedecek , onu Türk’e baş edecek
S(y)N, Sahir Neva..."
YORUMLAR
Nesildaşım bir kere daha bravo..onca bilgiyi derlemek ve ayrıca doğru ve güzel bir anlamıyla birleştirmek...ne denir...yuregine , sabrına sağlık.
Kendi adıma çok keyifl aldığım bir yolculuk yeiku yolculuğu...bu yolda beraber yürüdüğümüz değerli yeikudaylar da eminim bizim kadar keyif alıyordur...
Daha da artmasını ve yeni ve farklı yeikular okumayı hayalnetmeden duramıyorum...
Kalemi değen, değer veren, yeikulariyla bizi onurlandıran tüm değerli kalemlere tekrar teşekkür etmek ıstiyorum...ve tabii ki bu yolda ilk kıvılcımı attigin ve bizi de bu kıvılcıma dahil ettigin için...
Eksik olma aksi olma hep ol dilerim nesildaşım...
Sağlıcakla her daim..
Yinsani
yeter artık yeme içme boşaltım iş güç yetmez mi
hani bizim bir dünya büyüklüğündeki cennetimiz
hani emrimizin altında sular rüzgarlar ormanlar
tanrım yeni bir ateş yakıyoruz, uzak dur yanma..
teşekkür ediyorum nesildaşım..
büyük bir keyif ve enerji vermesi için değil mi yeikular..
umarım başarırız... maya tutar...
eksik olma aksi olma hep ol
Bir Dünyevi!
Bilirsin ben yorumlarda puanlamayı sevmem!
"Yeiku şöyle ki..."
Okuyunca ellerim doğrudan tam puana gitti.
Ve Tarih öğretmeni ll. Ramses edasıyla tam
puan verdi.
Tam puan verdikten sonra boş konuşmanın
bir anlamı var mı?
Tarih yazan Dünyeviyi kutlarım.
Sevgilerimle.
Yinsani
çok teşekkür ederim..
eksik olmayın penceremizden..
Muhteşem!..Evet ..Çok kapsamlı bir yazı.Geniş bir teferruat.Ve yer yer tenkit.nefes bile ekranlar kanalıyla alınıp ağaçlar ekranlar vasıtasıyla dikim alanına dönerken, yanan ormanların yerine değll de merkezde üniversite kampüslerine kasım ayında ağaçlar dikilirken daha söylenecek çok sözler ve yazacak çok yeiku'lar olmalı.Ama gel gelelim ben pek becerikli değilim bu konularda..Şimdilik sadece izliyorum..ha bir de şunu merak ediyorum.hani kuşaklar var ya ..Hangi yaş gurubu hangi kuşağa giriyor açıklarsanız sevinirim Üstad.Saygıyla..
neneh. tarafından 11.11.2020 14:30:06 zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
En büyük kuşak ve anlayış farkı, dede ve ninenin oyuncakları ile oynamadan büyüyenler oluşturacak.. Bu çağda bu da çok belirgin...
Gün dönümleri gibi, mevsimler gibi son çağda tanımlamışlar kuşakları. Verilen isimler ehemniyetsiz, ne kadar isabetli önemli de değil..
lakin çağda kuşak tanımlamaları; "sessiz kuşak"la başlatmışlar, ortama insan ömrünün son dönemlerinde bu kuşak... öküzle çiftçilik, ekseri kır yaşamı kültürü, dindar epey..
sonra gelen "bebek patlaması" ikinci dünya savaşı sonrası doğanlar ekseri bu kuşaktan, makineli tarımla ilk karşılaşanlar, ilk tv sahipleri, ilk dünyaya daha yakından bakış radyo sayesinde.. ilk telefonla karşılaşanlar da bu kuşak olmalı, ekseri dindarlar yine, kendilerine anlatılan mucizeleri kimi fark etmeye başladı teknoloji sayesinde belki de.
sonra demişler x kuşağı, tam bir geçiş kuşağı, sağın solun en kalıba sığmaz döneminde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler içinde meydanlardalar.. internetin doğumuna, gelişmesine yakından tanıklar, şehre göçün çocukları, geniş aileden dar aileleye geçiş mi başladı bu kuşakla, apartmanların birer birer yükseldiği mi gördüler, düğmelere basmayı ilk bu kuşaklar mı far ketti belki de..
sonra demişler y kuşağı, teknolojinin ilk gençleri ekseri, teknolojiyle büyünler, otomobillerin hızla halka inmesini, renkli resimler, tv şovlarıyla mı büyüdüler, sinemanın tiyatronun intternete düşmesi, atari oyunları, apartman kültürü mü yaşadıkları, bireyselliğe ilk koşanlar mı, hemen sonuca gitmek isteyenler mi, bir değişimin belki öncüleri, belki kısaca 14 bin yıllık döngünün son nefes alanları...
sonra demişler z kuşağı, genelde 2000 yılını milat kabul etmişler doğum olarak, yeni yeni hayatın içine giren bu kuşak, ekseri çok rahat büyüdüler, bir kaç işi bir arada yapma kabiliyetleri olsa da çabuk sıkılıyorlar her şeyden, müdahale edilmeye gelmeyenler, sağ gösterip sol vuravilecek, sol gösterip sağ vurabilecek aniden, en çok görsel hafızaya sahip kuşak, önceki kuşakların dedikleri bu kuşak için çoğu anlamsız geliyor gibi...
sonra diyorlar alfa kuşağı gelecek, ekseri dijital hayat, kolay yaşam, üçüncü dünyayı savaşı çıksa karşısından silah tutana çicek mi verecekler, hayatı nasıl anlamdıracaklar, yeni bir dünya kültürünün temelini mi atacaklar her konuda, devlet, din, sosyal yaşam, aile, ticaret ne ifade edecek eski söylenceler bu kuşak için...robotlarla yaşamaya başlayacak belki çoğu.. gıdaları daha ziyade hazır üretim mi olacak, yeni dünya kültürünün kast sistemini, dinini, milliyetini, anlayışını ... sil baştan mı tanımlayacaklar... 100 yıl öncesi bu kuşaklar için karanlık devir mi olacak...
gibi gibi gibi...
birinci dünya savaşından sonra 20-25 yılda bir yeni kuşak olarak adlandırıldı...
teferruatı girmeden üç aşağı beş yukarı
1920-1950 doğumlular sessiz kuşak
1945-1965 patlama kuşağı,
1960-1980 x kuşağı
1980 -2000 y kuşağı
2000 sonrası z kuşağı...
2020-2025 sonrası doğumlular alfa deniyor ama sanmıyorum,
dünya kültürünü her türlü anlayışı yeniden tanımlanması ihtimalen alfaların çocukları olacak 2050 ve sonra dünya (3. dünya savaşı çıkartmazsa eski kuşaklar) ihtimalen sınırları kadıracaklar dünyadan belki de...
geçmişi yorumlamak kolay, gelecek daha gelmedi...
kuşaklar hakkında detaylar için, lütfen okuyunuz efendim..
http://www.humanica.com.tr/kusaklari-anlamak-yonetmek/
Yeiku mu? yazması çok kolay... kasmaya gerek yok...
beş mısralık bir sürünceme
zihin gönül aktarımı kelimelerle
dünyayı yönetenler 70 yaşlarını geçkin, ekseri eski kuşak yönetenler dünyayı
doğa bir başka macerada kutuplar ölçülüyor, rüzgar tuşla mı estirilecek
Tanrım bizi yaktın, biz de seni yakmaya geliyoruz ihtimalen...
hadi abbas arabayı çalıştır
uçan arabamız nerede kaldı
mecbur muyuz para vererek almayı bir şeyleri
doğada hayvansal bir savaş var, güçlü yer güçsüzü
Tanrım peki ya insanı sen mi yarattın, neden eksik yarattın bizleri..
konudan konuya atlayabiliriz
uzun atlama, sırıkla atlama, gülle atma
artık robotlar oynasın sahalarda altı bacaklı insansı olur mu olur..
doğaya nasıl galebe çalabiliriz, hırsızı mıyız doğanın insanlar olarak
Tanrım ya çık karşımıza ya da çekilsin ruhbanların cehennneme..
...
...
...
saygılarımla..
değerli katkılarınız için teşekkür ederim..
eksik olmayın..
Şu beş dize, rakamlar, doğa ve tanrı işin içine girince kafalar karışıyor gibi geliyor bana.
Aslında Yeiku yazmak serbest yazmaktan, hele ki hece yazmaktan çok daha kolay.
Ve beş dize desek de aslında dizelerin uzunluğu ve içeriği yazanın isteğine kaldığı için kısıtlama yok diyebiliriz.
Ayrıca, üçüncü dize için kullanacağınız sayısal bilgi veya konuyu bulunca gerisi geliyor...
Yani Yeiku yazması çok kolay ve keyifli.
Ve bir o kadar da üretmesi kolay...
Atamızın hayatının bu şekilde ele alınması çok anlamlı bir düşünce. Üçünüzü de kutlarım.
Ancak; yazıda yer alan " 57 mısra ile Atatürk’ün hayatını Yeiku ile yazma fikrimiz de ... " şeklindeki açıklaman ile onun üstündeki "57 Yeiku’yu ortak yazmaktır niyetimiz.. " cümlesinde kopukluk var. Hatalı mı yazdın ben mi anlamadım bilmiyorum.
Hangisi olacak: 57 Yeiku mu, 57 dize mi?
Ben 57 Yeiku olacağı düşüncesi ile dün normal Yeiku eklefim foruma.
Ki bence 57 dize değil 57 Yeiku olması gerekir. Yoksa okul kitaplarındaki biyografilerin edebi hali olabilir ancak...
Ama 57 ayrı Yeiku olursa daha dolu, daha edebi ve duygu aktarımı açısından da daha verimli olur diyorum.
Başarılar dilerim
Erkan Cem Arslan tarafından 11.11.2020 05:20:50 zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
Teşekkür ediyorum...