- 404 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
MEHMET
MEHMET
Hani bayramda el öpmek için kapınızı biri çalar ya, adı muhtemelen Mehmet olur. Eğer verdiğiniz harçlık iyiyse, belki bir arkadaşını da alıp gene ziyaretinize gelebilir bu Mehmet. Hani biz ona çok kızarız ya.
Mehmet’in genellikle burnu falan akar. Sınıfın arka sıralarından birine yerleştirilmiştir Mehmet. Tenefüste de pek kabul görmez o. Arkadaşları içinde de hep yalnız bırakılır.
Okul sonrası, yürüyerek birkaç kilometre mesafedeki evine ulaşır.
O hiç hastalanmazdı. Zaten hastalanmaması da gerekirdi. Buna hiç gerek de yoktu. Kırık camından buz gibi hava giren, çatısı akan, hani pis boyalı bir ev var ya. Ama evidir o. Mehmet evinde zaman zaman iyi vakit geçirir. Babası gelmediği zamandır bu.
Baba gelir, anneyi ve tüm çocukları sıradan geçirip bir güzel döver. Mehmet eliyle yüzünü korumaya çalışır. Baba daha da kızar ve daha da sert vurmaya başlar. Sonra bir de tekme.
Mehmet, kaderine lanet ederek evden çıkar. Koşarak bilmediği bir yerlere gider. Yaşı 11.
Daha sonra garsonluk, bol küfür, sopa falan derken yaşı 14 oluverir. Zaman ne kadar da çabuk geçiyor değil mi? Keşke Mehmet için de böyle olsaydı. Bu süre zarfında, bizimki evinden daha kötü bir yerde kalır. 15 kişi falan, bir han odasında. Lokantadan arta kalan zamanlarında, parka gider mutlu çocukları görmek için. Tadını hiç bilmediği sevgiyi görmek için. Silik gözyaşlarıyla ağlar sabaha kadar. Ama sessizce ağlar. Çünkü ona düşen ağlama budur. Ötesi pek doğru olmaz Mehmet gibiler için.
Yaş oldu 16. İşinden kovulur bizimki. Suçu, başgarsona yaltaklanmamak. Koca şehirde çeşitli işler arar. Bulur da, ancak bunlar pek hayırlı işler değildir. O yüzden çalışmaz bizimki. Mahalle pazarındaki artıkları toplarken, eski komşu Hayriye Teyze’yi görüverir. Keşke görmese, ama ne çare. Anacığının, dayaktan öldüğünü haber alır ondan. O an Mehmet hafifçe sendeler ve yere düşer. Korkudan eve gidemediği için ancak bu şekilde öğrenir acı gerçeği.
Artık bir amacı daha olmuştur. Doyamadığı anneciğine, gün görmeden ölen anneciğine bir mezar yaptıracaktır Mehmet.
Yaş 17, Mehmet anacığına güzel bir mezar yaptırır. Birkaç arkadaşıyla toplanmıştır anasının başına. Doya doya, ağlaya ağlaya dualar oku Mehmet. Hiç bu kadar özgür olamamıştır bunca zaman.
Yaş 19, gönlü bir kız için yanıp tutuşmaktadır bizimkinin. Ayakları yere basmamaktadır Mehmet’in. Nasıl bassın ki, aşk bu aşk. Ah Mehmet, kız üniversitede falan. Sense, malum işte Mehmet’in birisin. Kısa zamanda haddini bildirir kız ona. Zaten hep haddini bilmesi öğretilmemiş miydi ona. Bizimki, kuyruğunu kısar ve bir tenhalıkta içer biraz. Biraz da ağlar, tabii ki, sessizce, kimseye belli etmeden, yani haddini bilerek.
Bir hafta sonra çalıştığı işyeri topu diker. Bizimkine de gitmek düşer usulca.
Sonra bir buçuk yıl askerlik yapar. İlk defa orada ona sevgiyi çağrıştıran bir şekilde MEHMETÇİK derler. Bu ad hoşuna gitmiştir. Hatta orada, herkes gibidir, elbiseleri bile. Kimse onun farklı olduğunu fark etmez. Eh be Mehmet bu ne kısmet. Sonra terhis, iş aramalar falan. Koş Mehmet, yaşam bu canım kardeşim, koş.
Bir handa çalışır, geceleri de orayı bekler. Artık bekçi Mehmet derler ona. Yani iyi de bir sıfatı olmuştur keratanın.
Buradan sonrasını, size ve hayal dünyanıza duyduğum saygıdan dolayı bitirmeyeceğim. Acıklı ya da mutlu bir final yapmıyorum. Bunu tamamen size bırakıyorum. Mehmet size emanet…
YORUMLAR
önemli olan yazmak değil de hissettirmek olunca. bu ne güzel meziyet diyorsunuz
ne kadar değerli.
insana acıyı. yaşanmışlığı Mehmet'lerin hep var olduğunu hatırlatmanız ınsallah bizleri daha da insan yapar. buna o kadar ihtiyacımız var ki
hem de çok
teşekkür ederim bu güzel yazı için
saygılarımla
...
Murat Döğüşgen
Mehmet bu toprakların yazgısı mı?
Yoksa Mehmetler kendi yazgılarını mı kaleme alırlar?
Ne içinden çıkılmaz bir döngüdür bu!
Mehmetler yırtmayacak mı bu kefeni?
Mehmetler çıkmayacak mı hayatın zirvesine?
Mehmetler haydi uyanışa!
Mehmetler haydi kurtuluşa!
Kalemine sağlık dostum. Tuz bastın yaraya. İyi ki bastın. Ses getirsin, nefes olsun inşallah.
Sevgi ve hürmetle.
Murat Döğüşgen
her zamanın bir Mehmet'i mutlaka vardır,
ne yaparsa yapsın hayat ona bir şekilde tersten gelir
o rüzgarı sert esen dağların güçlü çiçeğidir
çok güzeldi dostum, özellikle sonunu okuyucuya teslim etmek ne güzel bir hediyeydi Mehmet'e ve bizlere..
her daim sevgi ve hürmetle...
Murat Döğüşgen
Sevgi ve saygı ile...