- 803 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Buğday başağı
Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur
Kilimin dilinden ancak anlayan okur
Sırlarımı verdim sana sevgimi verdim
Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim
Fatih Kısaparmak
Kavrulmuş buğday başağı kokusu var havada. Bir çıtırtı bir kıpırtı ve öfkesi sakinleşmiş bir alev kül olma telaşında. Aladağ yaylasında Habib nasırlı avuçlarında öğüttü buğday başaklarını. Sonra rüzgâra tuttu, ayıkladı samanları. Bir gözü sürüde, bir gözü güneşte avuç avuç açlığını bastırdı.
Aladağ Yaylasında kartallar nereye uçar, nereye savrulur bu bulutlar? Hayallere daldı Habib, girdiği lise sınavını düşündü. Hiçbir şey heyecanlandırmadı onu yeni bir okul, yeni arkadaşlar kadar. Kütüphanesini merak etti, derslikleri, bahçeyi… bir iç geçirdi. Oturduğu kayanın dibinde kekik kokusu çekti içine. Ilık bir akşam rüzgârı esti, başaklar savruldu. Kayanın dibinde bir kaynak, kar suyundan Habib eğilip avuç avuç içti kar yumuşaklığında.
Yerinden doğruldu, geç olmuştu anası beklerdi. Keçiye seslendi sürüyü toplaması için. ‘’ Hoo, hoo ‘’. Vadiden aşağı akan bir gölge gibi yavaş yavaş sürüyle çadırların yolunu tuttu. Bu serin akşam saatleri bütün yorgunluğunu alırdı. Sürüyü barınağın içine koyduktan sonra çadıra doğru koştu. Küçük kardeşi yer sofrasında oturmuş, bir şeyler yiyordu hızlı hızlı. Sessizce sofraya oturup çıtırtıyla yedi tandır ekmeğini Habib. Biraz yoğurda bandırdı ekmeğini, biraz da peynir…
Anası çadırın sağ üst tarafında oturmuş; mavi bir leğenin içine, incecik elekten kar beyazı bir un eliyordu. Ninesi çadırın sol üst tarafında her zaman ki yerinde oturmuş boş bir şekerleme poşetini özenle katlıyordu. Yapmaktan en hoşlandığı iş buydu. Ninesi Habib’e seslendi: ‘’ Bana şu iğne kutusunu getirsene Habib.’’ Habib iğne kutusunu alıp ninesinin yanına götürdü. Ninesinin yamacına oturdu. Ninesi onun en iyi arkadaşıydı. Ona merak ettiği her şeyi sorardı. Mindere yaslanıp gülümsedi Habib, beklettiği kelimeler kaçıştı dudağından. Nine dedi:’’ Dağlar niye yeşil, gök mavi, niye uçamıyorum nine?’’ Ninesi küçük kardeşinin yırtılan çorabını dikerken: ‘’ Habib ‘’ diye başladı söze. Bir sessizlik oluştu ve hikâyeler derinleşti. Ninesinin gözlerinden kendini seyrediyordu. Uzuyordu zaman ninesinin sıcak ve buğulu nefesinde.
Bu gece bütün sorularımı nineme sormalıyım diye düşündü. Şuan üzerinde oturduğu kahverengi halıyı ninesi yapmıştı gençken. Habib halıyı en ince ayrıntısına kadar incelemişti. Halı iç içe iki dikdörtgenden oluşmuştu. Köşelerde bir ağaca benzeyen anlamsız şekiller vardı, bunlar insan da olabilirdi. İşte bu motiflerden biri diğerlerinden farklıydı; daha küçük, daha dağınık ve düzensiz yapılmıştı. Hepsi mükemmel bir uyum içinde yapılmışken bu motif bu kadar anlamsız ve saçma yapılamazdı. Küçük kardeşinin yırtık çorabını diken ninesine dönerek: ‘’ Nine, niye bu motifi böyle küçük yaptın? ‘’ diye sordu. ‘’ Deden… ‘’ dedi, çok uzun sustu. Kelimeleri bir araya getiremedi. Tekrar Habib sordu ‘’ Nine, niye bu motifi böyle küçük yaptın?’’ Ninesi ellerini halının üzerinde gezdirdi. Gözleri yaşardı: ‘’ Deden…’’ dedi, yutkunarak fakat devamını getiremedi.
Habib bir daha o soruyu sormadı. Ninesini nasıl avutacağını bilemedi. Sessizce ninesinin ayaklarının dibine uzandı. Ninesi boynundaki tespihi yumuşakça ovdu. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. Habib’in en sevdiği masalı anlatmaya başladı. Bu masal yarı insan yarı ayı olan bir yaratığın masalıydı. Köydeki çocuklar karşı dağın dibindeki kayalıkta yaşadığına inanırlardı. Yaratık her gece köyleri dolaşıp koyun, kuzu ya da bir keçiyi sırtlar götürürmüş. Habib’in dinlediği en güzel masaldı o. Gece uzadıkça her şey ninesinin anlattığı o kahramanlara dönüşürdü.
Hafif esen rüzgâr çadırdaki bütün gölgeleri hareketlendirdi. Sol üstteki gölgeyi dedesine benzetti. Post bıyıklı, geniş omuzlu; az konuşan, masal anlatmayan büyük bir gölgeydi o. Neydi o motifin sırrı, niçin dedesinden yadigâr tespihi ninesi boynundan çıkarmıyordu? Rüzgârla dalgalandı gölgeler, rüzgârla savruldu buğday başakları; ninesinin sesi kayalıkta yankılanan bir uğultu gibi çadırda garip bir tınıyla birleşip Habib’in uykusunu masallaştırdı.
kılıç artığı